Suçlu ayağa kalk ve konuş

AŞAĞIDAKİLERİ, gripten yatak döşek yatarken, geçen ay çıkan bir kitapta(*) okudum.

Bakın nehir kenarında oturan insanların önünden neler geçiyor.

İbretle okuyun...

Haberin Devamı

Özellikle de, “Ergenekon’da yargılanan bazı isimler neden CHP listelerine alındı” diyen AK Partililerin okumasını çok isterim.

Benim görüşüm ise şu: Keşke bu davalar 3 yıl içinde tamamlansaydı da, bunları konuşuyor olmasaydık.

* * *

16 Şubat 1969...

Bu tarih Türk siyaset tarihine “Kanlı Pazar” olarak geçmişti.

O gün Taksim Meydanı’nda yasal bir miting yapmak üzere toplanan 15 bine yakın insanın üzerine bazı kişiler saldırmış ve Türkiye İşçi Partisi üyesi iki kişi öldürülmüştü.

Peki dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan’a göre “suçlular” kimlerdi?

Şimdi size o 48 kişiden bazılarının isimlerini aktarıyorum:

Ali Özgentürk. Bugün Türkiye’nin en tanınmış sinemacılarından biri. Şerefli bir Türk vatandaşı.

Bozkurt Nuhoğlu. Tanınmış bir avukat. Şerefli bir Türk vatandaşı.

Mehmet Cavit Kavak. Turgut Özal döneminin bakanlarından biri. Şerefli bir Türk vatandaşı.

Celal Doğan. Yıllarca Gaziantep’te çok başarılı belediye başkanlığı yapmış bir siyasetçi. Şerefli bir Türk vatandaşı.

Osman Saffet Arolat. Yıllarca Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği yapmış, başarılı bir ekonomi gazetecisi. Şerefli bir Türk vatandaşı.

Yerim olmadığı için öteki isimleri saymıyorum, ama hepsi de bugün “şerefli birer Türk vatandaşı” olarak biliniyor veya yaşıyor.

“Şerefli” kelimesini de, gerçek anlamıyla ve samimi duygularımla yazıyorum.

* * *

Aralarında iki kişi daha var ki, onların adını özel olarak yazmak istiyorum.

Biri, Nabi Yağcı.

Bugün Taraf Gazetesi’nin yazarı. O da hiç kuşkum yok, şerefli bir Türk vatandaşı.

Ama o gazetede, Ergenekon davasında, daha sanık olmamış veya sanık olmuş da hâlâ yargılanmakta olan insanlar hakkında yazılanlara bakınca, nehirlerin hepimize taşıdığı enkazdan kalanları hatırlıyorum.

Ve aktaracağım son isim de şu:

Ertuğrul Günay...

Dönemin Adalet Partili İçişleri Bakanı’na göre o da “Kanlı Pazar”ın yargılanmadan “suçlu” ilan edilmiş isimlerinden biri.

Günay bugün, AK Parti’nin önde gelen bakanlarından.

Bakın o gün ortada hiçbir şey yokken, dönemin polislerinin hazırladığı bilgilerle, daha sanık bile olmadan, bakan tarafından nasıl “suçlu” ilan edilmişler.

Bugün ise neredeler...

“Zamanın ruhu” işte böyle bir şeydir.

İşte o nedenle geçmişin ıstıraplarını ruhlarında bir dövme gibi taşıyan insanlardan, bugünün, peşinen “suçlu” ilan edilmiş insanlarına karşı daha anlayışlı, daha adil, daha vicdanlı duruşlar beklemeliyiz.

Son söz olarak onlara sesleniyorum:

“Suçlu ayağa kalk ve vicdanını konuştur...”

Haberin Devamı

38 YURTSEVER SUBAY ONLARI DEVİRENE KADAR NEREDEYDİNİZ!

Haberin Devamı

AYNI kitaptan birkaç nehir kenarı hatırası daha...

“Kanlı Pazar” günü Bugün Gazetesi’nin başyazarı Mehmet Şevki Eygi’nin yazısının başlığı neymiş biliyor musunuz:

“Cihada hazır olunuz”.

Bugün, sevmedikleri her gazete manşetinden “manşet suçları” diye bir suç kategorisi yaratmak isteyenlerin bilgisine sunarım.

* * *

Kitaptan son bir alıntı.

Başbakan Erdoğan, 12 Eylül referandumuna müttefik ararken, kullandığı isimlerden biri Deniz Gezmiş’ti.

Yukarıda adını verdiğim 48 “peşinen suçlu” arasında o da var.

Ama ilgimi çeken Deniz Gezmiş’in savunmasında söylediği bir sözdü...

16 Temmuz 1971 günü başlayan davada Gezmiş, mahkeme heyetini açıkça suçlayarak şunları söylüyor:

“Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız, ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar.”

Yani Deniz Gezmiş, Adnan Menderes’i askeri darbeyle indiren subayları açıkça destekliyordu.

Gezmiş daha sonra 27 Mayıs askeri rejiminin hazırlattığı Anayasa’ya bağlı olduklarını da açıkça ifade ediyor.

* * *

Bu satırları okurken aklıma şu sorular düştü:

-  Deniz Gezmiş bugün yaşasaydı, acaba, 12 Eylül Anayasa referandumunda “Evet” mi, yoksa “Hayır” oyu mu kullanırdı?

-  Acaba Başbakan Erdoğan, Gezmiş’in savunmasındaki bu sözleri daha önce okumuş olsaydı, onu yine referandumda tanıklığa çağırır mıydı?

Görüyorsunuz, nehirler hep akıyor, kimse ilelebet iktidarda kalmıyor.

Bazen kuraklık oluyor, suların taşıdığı şeyler azalıyor.

Bazen de rahmet sağanağa dönüşüyor, işte o zaman “günlerin getirdiği” bollukları yaşıyoruz.

Haberin Devamı

-  Turhan Feyizoğlu, “Denizler ve Filistin”, Alfa, Mart 2011. Çok güzel bir kitap. Herkese tavsiye ederim. Teslim Töre ile 2002 yılında yapılan söyleşi bana göre yakın Türk tarihinin aile hikâyelerine olağanüstü bir örnek.

Yazarın Tüm Yazıları