Nasıl da herkesi, her şeyi anlamaya çalışan kalemler.
Daha sopanın ucundaki duman tüterken o sırtı okşamalar, “Sakın bir daha yapma aslanım” türünden tatlı kötekler. Türkiye psikolog kesilmiş, Tophane’ye hafifletici neden arıyor. Sopanın dumanı hâlâ tütüyor. Sopayı tutan el hâlâ konuşuyor. Karşıdaki anlamaya çalışıyor. Mesele zaten inmiş, indirilmiş üç-beş haddini bilmez delikanlının yaptığı hergeleliğe. Tipik bir “Eşrefpaşalılar” olayı... Evetçisi hayırcısı birleşmiş, herkeste bir anlama gayreti. “Yahu mahallenin delikanlıları neden böyle bir şey yaptı?” * * * Hadi öyleyse hep beraber soralım: Neden yaptı arkadaş? Var elbette bir nedeni değil mi? Kimine bakarsan rant. Kimine bakarsan, “kasaba kültürü”. Kimine göre Siirtli, bilmem nereli.. Kimine göre zaten olay banko, “Sokakta içki içenlerin tahriki, kaldırımların işgali...” Olay küçültülmüş küçültülmüş, cebimize girmiş. Düğünde ateş eden magandadan, stat kapısındaki eli döner bıçaklı holigandan, seçim bölgesi şenliğinde şevke gelip havaya sıkan milletvekilinren esirgenen şefkat biriktirilip biriktirilip avans olarak Tophane delikanlısının cebine konmuş. * * * Şimdi diyeceksiniz ki sen ne diyorsun kardeşim? Sanmayın ki, “mahalle baskısından” söz edeceğim. Sanmayın ki, “Eli sopalı mürteci, içki içen insana saldırdı” menkıbesi yazacağım. Hayır tam aksine, “Yapılması gereken işte budur” diyeceğim. Bu şefkat, bu anlama çabası. Amaaa. Hemen arkasından da ekleyeceğim. Arkadaş, Trabzon’da rahip Santoro öldürüldüğünde, Hırant Dink’i katleden caniler yakalandığında ben demiştim? “Okey masasındaki çocukların ruh halini inceleyin...” Hafifletici neden aramamıştım. Sadece neden arayın demiştim... “Neden.” Neden okey masasındaki çocuklar eli silahlı caniler haline dönüşüyor? Ama her taşın altında “derin devlet” arayanlar, o gün beni neredeyse linç edeceklerdi. Adımı “Hırant Dink’in katilini azmettiren”e çıkaracak kadar vicdansızlaşmışlardı. * * * Şimdi, Tophane’deki sopanın dumanı tüterken yine soruyorum. Trabzon’daki olay bitti mi? Malatya’da misyoner cinayetleri meselesi kapandı mı? Kapandıysa nasıl kapandı? Gırtlağı kesilecek misyoner mi kalmadı, yoksa gırtlak kesecek cani mi... Ya Dörtyol’daki eli sopalılar? “Hepsi tahrikçi, hepsi derin devletin tetikçisi” deyip sorunu çözdük mü? Hayır sorunların hepsi orada aynen duruyor. Çünkü okey masasının sırrı hâlâ çözülmedi. * * * Ben burada kolekif bir riyakârlığa dikkati çekmek istiyorum. İşine geldiği zaman, işine geldiği yerde, derin devlet; işine geldiği zaman “mahallenin tahrik edilmiş harbi delikanlısı...” Ben de diyorum ki, sorun ülkenin bütün mahallelerinin delikanlılarının sorunu. Meydanlarda gerilmiş hançereler, kendisi gibi düşünmeyen herkesi ruh hastası, ahlaksız ilan eden zihniyetler mutena semtlerde oturmaya devam ettikçe, bu duygu dalga dalga mahallelere yayılacaktır. Bense hâlâ aynı şeyi söylemeye devam edeceğim. Tophane delikanlısına gösterdiğiniz şefkati, ülkenin başka mahallelerine de gösterin. Hafifletici neden arayın demiyorum. Sadece “neden” arayın... Ve sakın bana hâlâ “derin devlet” masalı okumayın. Nedim Şener, gazeteciliğin en küresel ödüllerinden birini aldığı gün, o bahane de bertaraf oldu.