Paylaş
Dün sabah toplantısında en çok konuştuğumuz konu, bir akşam önceki ‘‘Siyaset Meydanı’’ydı.
Dün programla ilgili merak ettiğim bazı şeyleri Ali Kırca'ya sordum.
Programa katılan çocuklar, 50 üniversitenin rektörleri tarafından seçildi.
KEMANCI'DA BİR GECE
Bir gün önceden İstanbul'a getirildiler.
İstanbul'un çeşitli yerlerini gezdiler. Hatta gençlerin en fazla takıldığı yerlerden biri olan ‘‘Kemancı’’ya bile gitmişler.
Ali Kırca'ya program öncesinde çocuklara herhangi bir telkinde bulunup bulunmadıklarını sordum.
‘‘Hayır, bulunmadık’’ dedi.
Sadece, ‘‘Üniversite sorunlarına takılıp kalmayın’’ demişler.
Merak ettiğim bir başka konu da şuydu. Bu kadar genç bir araya gelmiş, acaba içlerinden biri bir provokasyon yapmaya kalkarsa, canlı yayında bunu önleyebilecek bir mekanizma var mıydı?
Yokmuş.
Kırca'nın bir endişesi vardı.
Gençler rektörler tarafından seçildiği için acaba, ‘‘Çok fazla resmi ve otosansürlü olabilirler miydi?’’
Hiç öyle olmadı.
Tam aksine, gençlerin bir bölümü çok eleştirel, hatta gereğinden fazla önyargılı ve ‘‘kesin inançlıydı’’.
BİZ ÖYLE MİYDİK
Yaşıtım bazı arkadaşlarım, ‘‘Biz böyle değildik’’ dedi.
Bu görüşe hiç katılmıyorum.
Biz onlardan daha fazla önyargılıydık.
Daha kesin inançlıydık.
Ama daha sonraki yıllarda bu tutumun çok acısını çektik.
Türkiye yükselen bir terör iklimine girdi.
Tahammülsüzlük, başkasının fikrine ölesiye, öldüresiye karşı çıkmak Türkiye'ye pahalıya mal oldu.
Ancak beni şaşırtan şu oldu.
Bunca tecrübe, bunca yaşamışlıktan sonra bazı gençler hálá kesin inançlı tutumlarını sürdürüyorlar.
Demek ki bu, gençliğin kendine ait bir özelliği.
Cumhurbaşkanı'na gelince...
Demirel böyle bir canlı yayında öğrencilerin karşısına çıkarken büyük bir risk aldı.
Onun geçmişinde öğrencilerle ilgili kötü bazı tecrübeleri vardır.
1960'lı yıllarda, başında Hasan Celal Güzel ve Murat Karayalçın'ın bulunduğu ‘‘Aydınlar Ocağı’’ onu Mülkiye'de konuşma yapmaya davet etmişti.
Ancak Demirel orada solcu öğrencilerin ‘‘Morrison Süleyman’’ sloganlarıyla karşılaştı.
Salonda konuşamadı.
MÜLKİYE HATIRASI
Önceki gece Siyaset Meydanı'nda durum çok farklıydı.
Siyasette tecrübe, akıl ve sinir kontrolünün müthiş bir sermaye olduğunu önceki gece yine gördük.
Cumhurbaşkanı Demirel yine beni şaşırtan bir iş yapıp, onlarca genç insanın karşısına çıktı.
Hem de canlı yayında.
Gece saat 01'de ben koptum.
Dayanamayıp ekran karşısında uyudum.
Dün Ali Kırca'ya, programdan sonra öğrencilerin izlenimlerinin ne olduğunu sordum.
Şöyle özetledi:
‘‘Çok akıllı adam, her sözün altından kalkıyor’’ demişler.
Her siyasetçi böyle bir riski kolay kolay göze alamaz.
Cumhurbaşkanı bu yıl ikinci defa böyle bir riski göze alıyor.
SİNİR KONTROLÜ
Birincisinde, liderler zirvesinde Öcalan'ın dosyasının Meclis'e gönderilme kararı alındıktan hemen sonra şehit ailelerini kabul etti.
Onlarla kameraların önünde Öcalan'ın idamı meselesini tartıştı.
Bunun dışında sık sık öğrencilerin önüne çıktı.
Bu gecenin özeti nedir?
Bana göre Cumhurbaşkanı fevkalade başarılıydı.
Müthiş bir sinir kontrolü vardı.
Bunca yıllık tecrübesi ve ülke meselelerine hákimiyetini kendisi için avantaj haline çevirdi.
Bu programı seyrettikten sonra bir kere daha anladım ki, insan siyasette veya herhangi bir mesleğin zirvesinde uzun yıllar boşu boşuna kalamıyor.
Paylaş