Silivri üzerinde drone uçuşu

GAZETECİ arkadaşlarımız Adalet Bakanı ile birlikte Silivri’ye giderken, aklıma ilk gelen soru şuydu:

Haberin Devamı

“Acaba siyasi tutuklularla da görüşecekler mi?”

Hayır, görüşememişler.

İşte bu nedenle, bu ziyaret bana, “Silivri üzerinde drone uçuşu” gibi geldi.

“Drone” son yıllarda askeri hava operasyonlarında giderek daha fazla kullanılan “insansız uçaklara” verilen isim. Pilotsuz uçuş yani...

O nedenle bu olay bana bir ziyaretten çok, bir “Silivri brifingi” gibi göründü.
    * * *
Silivri brifingine katılan arkadaşlarımızdan Ahmet Hakan’a o akşam sordum.

“Siyasi tutuklularla da görüşmeyi talep ettiniz mi?”

Talep etmişler, ancak bakan “tutuklu kişilerin arzu etmeyebileceği” düşüncesiyle bunu uygun görmediklerini söylemiş.

Bakan haklı olabilir.

İçerde yatan siyasi tutukluların, ziyarete gelen bazı gazetecilere nasıl bir tepki vereceğini tahmin etmek kolay değil.

Superman değilseniz, yani duvarları geçen bir “X-ray” yeteneğiniz yoksa, insansız bir uçakla cezaevi üzerinde kuşbakışı bir uçuş tabii ki gazetecileri tatmin etmez.

Nitekim etmemiş.

Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş, daha önce orada yatan Ahmet Şık’la konuşarak, eksiği tamamladı.

Radikal’de Oral Çalışlar dün, olayın insani boyutunu anlatan çok güzel bir yazı yazdı.

Ayrıca, “Bakanlık izin verseydi ve tutuklu bulunanlardan bizimle görüşmek isteyen olsaydı görüşürdüm” diyor.

    * * *
Yazıların havasından şunu çıkarıyorum.

Onlar da “Acaba gitmekle iyi mi yaptık” sorusunu kendi kendilerine soruyorlar.

Soruyu ben de kendime sordum.

Samimi cevabım şu:

Elbette giderdim.

Kimsenin bir gazeteciye “Niye gittin” diye sorma hakkı olamaz.

Dönünce de kendi vicdanımın sesini dinleyip yazardım.

Nitekim giden arkadaşlarımızın bazıları, aynen böyle yaptılar.

Bir gazeteci için brifing brifingdir.

En azından da bu konuyu yeniden gündeme getirdiği için yararlı olmuştur.
   
    * * *

Bense, o brifinge katılmadan, yani dışarıdan şunu söyleyeceğim.

Dünkü gazetelerde bana en iyi gelen sözü Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande söylemiş.

“Adaleti geri getireceğim...”

Düşünüyorum da bir topluma verilecek en iyi, en mertçe söz bu olabilirdi.

Adaleti geri getirmek...

Umarım bu brifing, toplumda giderek büyüyen bu talebe de kulak verilmesine vesile olur.

Böyle olmazsa, brifing, sıradan bir “drone” uçuşuna döner.

Haberin Devamı

Ayıptır söylemesi Kiboş da bizim oradandır, Onasis de

Haberin Devamı

HACI dedem Mümin Kurşunlu, Bulgaristan’ın Kırcalı şehrinin bir köyünde doğmuştu.

Türkiye’ye göç ettiklerinde, annem henüz 6 aylıkmış.

Yerleştikleri yer Manisa’nın Akhisar ilçesiydi.

Akhisar’a tütüncülüğü büyük ölçüde Bulgaristan göçmenleri getirmiştir.

Ege’nin en büyük ilçelerinden biridir ama nedense Manisa ile Balıkesir arasında sıkışıp kalmıştır.

Ortasından geçen demiryolu ilçeyi ikiye böler.

Demiryolu’nun batı tarafında Atatürk Mahallesi uzanır.
  
   * * *
Çocukluğumun bir bölümü, işte bu mahallenin çıkmaz bir sokağında dedemin avlu içindeki evinde geçti.

İşte o Akhisar’ın Büyükşehir Belediyespor adlı kulübü, bu yıl Süper Lig’e çıkmayı başardı.

İyi mi, 4 milyonluk İzmir’in takımı yok, 150 binlik Akhisar, Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a ev sahipliği yapacak.

Neresidir bu Akhisar?

Bakın bir de ben anlatayım.

Haberin Devamı

 * * *
  
*Orası mutlu göçmenlerin, zeytin seven insanların memleketidir.

*Onasis’in doğduğu yerdir. Akın Öngör’ün, kimse burada şaraplık üzüm üretemez derken, ısrarla direnip, harika Selendi şaraplarını ürettiği ilçedir.

*Ramiz köftesi orada doğmuştur.

Sanmayın ki sadece iyi köfte yapar. İzmir tulumunun da, zeytinin de hası oradadır.

Sessiz bir ilçedir.

Sesini fazla yükseltmeyen insanların ilçesidir.

Çocukluğumuzda sokaklarında, sürüden gelen ineğimizi az beklememişizdir.

*Sürünün arkasında yürüyen “dombayların”, yani mandaların, ne kadar vakur hayvanlar olduğunu orada keşfetmişizdir.

*Kovalık’ta, tütün tarlalarının kenarındaki derelerde, tatarcıkları (kurbağa yavrusu) ve helikopter böceğini avuçlarımıza almışızdır.

*Küçük kertenkeleye “Sülümancık” dendiğini yine orada öğrenmişizdir.

*Orası Türkiye’nin en büyük zeytin üreticisidir, herkes hâlâ Ayvalık sanır.

İki dedemin, anneannemin, babaannemin, annemin, babamın memleketidir.

Baba tarafından dedemin, ilk bilardo salonunu açıp da parasını batırdığı ilçedir orası.

Sokaklarında hâlâ akrabalarım dolaşır.

Mezarlıklarında 4 kuşaktan yakınım yatar.

İçinden tren, otoray, marşandiz geçen ilçedir.

Yani bir başkadır benim memleketim.
  
* * *
İşte Süper Lig’in yeni takımı, bu ilçenin formasını giyer.

Star futbolcuya verecek, gönlünden başka hazinesi yoktur.

Ama o öyle gönlü yüce bir gönüldür ki, sanırsın Onasis.

Harun
kadar zengin bir gönüldür.

Haberin Devamı

* * *
  
Hoş geldin Akhisar...

Futbol kulübünle Türkiye’nin gündemine nihayet hoş geldin.

Şimdi tarihini, zeytinini, köfteni, şarabını, insanını ve bugününü anlatma zamanı...

Haa unutmadan, ayıptır söylemesi Kiboş da harbi Akhisarlıdır ha...

Orayı “Kimbülür” diye sorarsanız anlatır...

Yazarın Tüm Yazıları