Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

ESAD’ın ordusu askerimizden iki adım ötede konuşlanmış.

Haberin Devamı

Rusya ile durum nanemolla...

En küçük kıvılcım anında bir yangına dönebilir.

*

Ve bir takım adamlar İdlib’de, yani cehennem ateşinin yandığı tam o yerde Cuma namazı çıkışında bu pankartı taşıyor, iyi mi...

Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

Üzerinde FETÖ tezgâhından çıkmış ne idüğü belirsiz, adi bir katilin Ankara’nın göbeğinde Rusya Büyükelçisi’ni vurduktan sonra verdiği o iğrenç poz var...

Bir de altına ne yazmış bakın:

“Onun gibileri üzerinden başarıya ulaşıyoruz. Türkiyeliler kardeşimiz”

*

“S...r ulan, nereden kardeşimizsin sen bizim...

Sen bizim düşmanımızsın, bir numaralı düşmanımız... Alçak bir provokatörsün...

Kimin nesi olduğunu bilmediğimiz bir ajansın, düşmansın...

Haberin Devamı

Türkiye’nin bütün dünya kamuoyunu yanına çekmeyi başardığı, Rusya ve Esad’ın varil bombalarını kestiği, bir çözüm yolunun açıldığı gün bize bunu yapan adam iyi niyetli değildir.

Arkasında mutlaka yabancı bir parmak vardır.

MİT bu adamları bulup hemen getirtmeli...

Ve bu cihatçı gürûhunu bir an önce oradan söküp atmalı.

Sormalı ona:

‘Kardeşim kim verdi bu pankartı senin eline?’

Bulmalı...

ŞARLO’YA KAHKAHA ATAN ATATÜRK’Ü DAHA DA SEVDİM

Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

HARİKA bir Atatürk kitabı okumak istiyor musunuz...

İpek Çalışlar’ın yeni kitabını mutlaka okuyun.

Bugüne kadar yazılmış en insani, en güzel, en hafif, en eğlenceli, en pop Atatürk kitabı...

Ve işte kitabın en, en, en sevdiğim küçücük bölümü:

*

“Sinemacı Cavit Bey’in (Filmer) daveti üzerine Mustafa Kemal, Lale sinemasında film izleyecektir. Onun sinemaya geleceğini öğrenenler büyük bir kalabalık oluşturmuş bekliyorlardı. Mustafa Kemal, Cemil Bey’in elini sıkarken salona baktı, ‘Neden hiç kadın yok’ diye sordu. Kadınların yalnızca salı günleri film izleyebildiklerini öğrenince dışardaki kadınların içeri alınmalarını söyledi. Büyük alkış koptu. Şarlo’nun bir filmini izlediler. Mustafa Kemal film bittiğinde hâlâ kahkahalarla gülüyordu.”

*

Haberin Devamı

Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

- “Kadın umuma açık yerlerde gülmemeli” falan laflarının dolaştığı şu günlerde, neredeyse bir yüzyıl önce bir siyasetçinin kadınları Şarlo filmine davet edip hep birlikte kahkahalar attığını hayal etmek bile iyi geldi bana.

 

Çok iyi geldi.

*

- İpek Çalışlar:Atatürk: Mücadelesi ve Özel Hayatı’, Yapı Kredi Yayınları, 2018

EZHEL’İ PODYUMA ÇIKARAN BU KADINLARA SELAM OLSUN

Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

MERCEDES-Benz Fashion Week’in açılışında en dikkatimi çeken defilelerden biri Deniz ve Begüm Berdan’dı... Renk cümbüşü içinde kendimden geçmek istediğim bir dönemde öylesine harika bir ‘postpunk’ defile yaptılar ki...

Bittim... Bir de şuna bittim...

Defilede Ezhel’in, Ceza’nın ve Ayben’in şarkılarını kullandılar.

Haberin Devamı

Ve daha da güzeli, bu şahane Türk hiphop’ını Londra’daki defilelerinde de kullanacaklarmış. Helal olsun size...

YANİ BENİM ASIL BEDEN ÖLÇÜM 50 DEĞİL 54 MÜ

DENİZ Berdan’ın bir sözüne takıldım.

Dün Posta gazetesinde Bekir Saçar’a verdiği mülakatta diyor ki...

“Çoğu erkek üzerinde 2 beden küçük kıyafetle dolaşıyor...”

Bununla slim fit giyinen bütün erkekleri mi kastediyor, yoksa bazı futbolcuların beni bile güldüren tayttan beter pantolon ve ceketlerini mi anlamadım...

Slim fit giyen bütün erkekleri kastediyorsa ben de gittim gürültüye demektir.

50 beden giyiyorum, demek ki aslında 54 beden giymeliymişim. Ben slim fit kesimin insanı bedenine bakmaya zorlayan, terbiye edici bir yanı olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

YALANCILAR, HIRSIZLAR, KATİLLER, PROPAGANDACILAR, KÖLE TACİRLERİ

'CARTE de Sejour’. Benim gibi Fransa’da bir süre yaşamış her insanın en erken öğrendiği kelimedir. Çünkü “oturma izni” anlamına gelir.

O yüzden Cezayir’in isyankâr rock’çısı Raşit’i çok sevmiştim. Çünkü Fransa’da çalıştığı ilk grubun adı “Oturma İzni”ydi...

Cumhurbaşkanı Macron önceki gün Cezayir’in özgürlüğünden yana olduğu için 62 yıl önce Fransız askerleri tarafından işkenceyle öldürülen bir matematik öğretmeninin 87 yaşındaki eşi ve kızından devleti adına özür dilemeye gitti.
Özrünü yazılı bir devlet belgesi halinde onlara sundu.

Ne tesadüf ki Cezayir’in isyankâr çocuğu Raşit Taha da o gece öldü. Geriye 2005 yılında çıkardığı “Tekitoi” albümündeki şu feryadı kaldı:

Haberin Devamı

“Yalancılar, hırsızlar, insanları aşağılayanlar, katiller, zalimler, hainler, mezar kazıcıları, propagandacılar, köle tacirleri...

Hepsinden hesap sorun, hepsini defedin...”

CONTEMPORARY İSTANBUL  BU YIL ÇOK KONUŞULACAK

Senin gibi kardeş yerin dibine batsın ulan

ROLLİNG STONES’UN STİLİSTİ KADIN AYAKKABISININ ECESİ

CONTEMPORARY İstanbul’da bu yıl çok ilginç paneller ve oturumlar da olacak.

Başta Hasan Bülent Kahraman, Nike’ın ortak proje yapmak için bütün dünyadan seçtiği 12 tasarımcı arasına giren Bünyamin Aydın, konuşmalarını TED’den bildiğim Vanessa Arelle, yaşam stili dergiciliğinde büyük yeri olan Igor Ramirez olmak üzere dinlemek istediğim birçok insan var. Ama içlerinden ikisini seç derseniz, işte mönüm:

- BİR NUMARA: ROLLING STONES’UN STİLİSTİ

William Gilchrist: Birçok dünya turnesinde Rolling Stones üyelerinin kıyafetlerini tasarlayan kişi. Jude Law, Benicio de Toro ve
Gerard Butler
’a danışmanlık yapmış. Alexander McQueen için çalışmış.

Benim için daha ne
olsun ki...

- İKİ NUMARA: BLAHNIK’İN KRALİÇESİ

Kristina Blahnik: Ayakkabı deyince çoğunun aklına Louboutin gelir...

Benim aklımsa Manolo Blahnik estetiğinden hiç ayrılmaz. Onun CEO’su Kristina Blahnik de konuşacak.

PERŞEMBE akşamı İstanbul Haliç Tersanesi’nin metruk hangarlarından birinde sanat hayatımızda belki de bir daha hiç göremeyeceğimiz bir olayın tanığı oldum. Ahmet Güneştekin’in her aşamasını Instagram’da paylaşarak yaptığı bir tür “uzun happening” eseri “Ölümsüzlük Odası” tamamlandı ve o gece bir grup insana tanıtıldı.

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, ama hepimiz bu eseri ilk görenlerden biri olmanını şansını ve keyfini yaşadık. Bu eserin sponsorluğunu yapan Fettah Tamince ve Rixos Grubu gerçekten alkışlanacak bir katkıda bulunmuş.

*

Bu muazzam eser önümüzdeki hafta açılacak olan “Contemporary İstanbul” sanat fuarının girişinde halka açık olarak sergilenecek.

O gece fuarın düzenleyicisi Ali Güreli de oradaydı.

Ondan fuar hakkında bilgiler aldım.  

*

Hepinize bu yıl Contemporary İstanbul fuarını kaçırmayın derim.

Türk sanat tarihinde tarihi bir ana tanık olacaksınız.

CUMHURİYET’TEN GİDENLERİN HANGİSİNİ NEDEN ÖZLEYECEĞİM

- TAYFUN ATAY: Ben popüler kültür sosyologuyum. O beni geçti.

Popüler kültürün filozofu da oldu.

Köşesini ve hazırladığı Pazar ekinde seçtiği popüler kültür konularını, bana verdiği entelektüel hazzı çok özleyeceğim.

*

- ASLI AYDINTAŞBAŞ: En olgun çağında. Benim için dış politikanın bağımsız sesiydi.

Analizlerindeki cesareti ve verdiği bilgileri okuyamamak hayatımda büyük bir eksiklik olacak.

*

- ÖZGÜR MUMCU: Genç ve cesur bir muhalif ses o. Sadece yazısı ile değil, cool ve iplemeyen duruşu ile muhalif bir moderniteyi temsil ediyor.

Bazılarına katılmasam da ilgisiz kalamadığım yazılarını özleyeceğim.

- ÇİĞDEM TOKER: Benim yanımda yetişmiş, üstelik gitar çalıp şarkı söyleyen büyük bir ekonomi gazetecisi.

Onun iki eli hep önüne bağlı duran Ankara erkek dünyasından ve ekonomik kulislerinden yazdığı, resmiyet duvarlarını yıkan ve müesses nizamı zerre kadar iplemeyen bilgi dolu yazılarını çok özleyeceğim.

*

- AHMET İNSEL: “Akademia” özgürlüğünü gazeteciliğin kanunu haline getirmiş, “Milli demokrasi olmaz, evrensel demokrasi vardır” şiarını köşesinin bayrağı yapmış bir yeni nesil yazarıydı.

Yerine getiremesem de bana her gün görevimi hatırlatan bir aydın o.

Yazılarını çok özleyeceğim.

CUMHURİYET VE BEN

GAZETECİLİĞE henüz başladığımda öyle bir dönemim oldu ki...

Bana “Hürriyet’in genel yayın yönetmeni mi, yoksa Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi mi olmayı tercih edersin” diye sorulsaydı, hiç tereddütsüz “Cumhuriyet” derdim.  

Cumhuriyet benim neslimin üzerinde titrediği sembollerden biridir.

Onun için hâlâ ona zarar verecek bir şey yazmaya içimdeki o genç izin vermiyor.

BASKETBOL FUTBOLDAN DAHA MI ÖZGÜRLÜKÇÜ

AMERİKAN futbolunda bazı oyuncuların maçlarda ulusal marşı söylememesi karşısında Futbol Federasyonu, oyuncularını böyle yapmaktan vazgeçirmeye uğraşıyor.

Ancak önceki akşam NBA dünyasından çok farklı bir ses geldi.

LA Clippers takımının sahibi Steve Ballmer HBO’ya çıkıp “NBA adına konuşuyorum” dedi ve şunları söyledi: “Biz oyuncularımızı her platformda fikirlerini  ce söylemeye teşvik ediyoruz. Çıkın ve konuşun diyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları