Sen çekiç olabilirsin ama

KARŞISINA geçip bütün iyi niyetle şunu demek isterdim: “Evet sen kendi ülkende bir çekiç olabilirsin...”

Haberin Devamı

Gezi’de çocukların karşısına çıkardığın 25 bin polisinle, TOMA’nla, Tomahawk’ınla, biber gazınla, Maliye müfettişinle, sınır tanımayan dünyanın en güçlü istihbarat örgütünle, her salı günü insanları zangır zangır titreten belagatinle...
Hâkiminle, savcınla, arkandaki kefenli mücahidinle...
Ve tabii ki aldığın oylarla...
Demek isterdim ki:
“Evet arkadaş, sen Türkiye’nin en güçlü çekici olabilirsin...”
Hatta bir gürz olup, herkesin kafasına inebilir, başını kaldıranı ezebilirsin.
Amaaa...
“Ama, bil ki, her gördüğün şey çivi değildir...”
Yani çekiç olsan bile, her gördüğünü çivi sanıp çakmaya kalkma...

***

Bu lafı Başbakan Erdoğan’nın karşısına geçip ben söylemek isterdim.
Ama ne yazık ki, bunu söyleyecek ne kudretim, ne gücüm var...
Ayrıca ne çekicim, ne de güç...
Üstelik bu harika tavsiyenin mucidi de ben değilim.

***

Başkan Barack Obama, geçtiğimiz günlerde Amerika’nın bir nevi Harbiye’si sayılan West Point Harp Okulu’nda, yaptığı konuşmada, genç subay adaylarına şunu söyledi:
“Dünyanın en güçlü çekici olabilirsiniz, ama bilin ki her şey basit bir çivi değildir...”
Bunu söyleyen kişi, dünyanın bir numaralı süper gücünün başkanı.
Seçimle işbaşına gelmiş ve aldığı oy yüzde 43 değil, yüzde 50’nin üstünde.

***

Ben olmasam da keşke diyorum birileri bu sözü Erdoğan’ın gözlerinin içine baka baka söylese ve dese ki:
“Bak, kendini çekiç, Esad’ı çivi sandın; çakamadın.
Bak, kendini çekiç, Sisi’yi çivi sandın... Onu da çakamadın...
Bak, kendini çekiç sandın, İsrail’i çivi... Onu da çakamadın...”
Kendi memleketinde herkesi çiviye çevirebilirsin, ama sınırı geçtin mi, çekicin sapı elinde kalıyor.

***

Diyeceğim, Başkan Obama’nın bu lafına kulak ver...
Dışarıda sana öğrettiler, bir gün gelecek, kendi ülkende de, çivi sandığın her şeyin çivi olmadığını öğreneceksin.

Haberin Devamı


Eve ayakkabı ile giriyorum kutularını sokmuyorum

DÜN Sedat Ergin’in yazısında okudum.
Başbakan her salı olduğu gibi yine birilerine çakmış da çakmış.
Bu defaki hedefi, “Bunlar” dediği birtakım insanlar.
Başbakan Erdoğan, “Bunlar” dediği insanları şöyle tarif ediyor:
“Bunlar dünyayı kendi küçük semtlerinden ibaret sayarlar. Boğaz’a nazır villalarında, köşklerinde otururlar...”
Yine bize çakıyor diyecektim ama bu tarifi okuyunca rahatladım.
Çünkü ben de Başbakan gibi bir villada oturuyorum ama oturduğum ev Boğaz’a nazır değil.
“Hayır Boğaz’a nazır” diyen çıkarsa, ben de derim ki: “Başbakan’ınki ne kadar nazırsa benimki de o kadar nazır...”
Galiba Başbakan da ben de hayatta başarmış insanlarız.
O Kasımpaşa’dan çıktı, ben İzmir’in Kahramanlar’ından..
Kaderin şu tecellesine bakın ki, bugün ikimiz de İstanbul’un varlıklı semtlerinde lüks villalarda oturuyoruz.
Farkımız ise şu.
O, evine ayakkabı ile giren insanlara da çakıyor.
Bense evime ayakkabılarımla giriyorum ama kutularını sokmuyorum...

Haberin Devamı


Urfa’da Oxford yok ama Harvard geliyor

DÜNYANIN en ünlü işletme okulu Harvard Business School, uzun süreden beri şu sorunun cevabını tartışıyordu:
Okul, son yıllarda iyice yaygınlaşan on line (yani bilgisayarlar kanalıyla) eğitime geçmeli mi, yoksa dersliklerde ve amfilerde yapılan klasik kampus eğitiminin dışına çıkmamalı mı?
Bazı çok ünlü hocaları, büyük paralar getirdiğini söyleyerek, kampus eğitiminin dışına çıkılmamasını savunuyordu.
Buna karşılık, 1997’de yayınladığı “Innnovator’s Dilemma” (Yenilikçinin İkilemi) adlı kitabıyla büyük yankılar uyandıran hocalarından Clayton Christensen, Harvard gibi büyük kurumların ancak “yıkıcı bir yenilikçilikle” ayakta kalabileceğini, bu nedenle on line eğitime geçmesi gerektiğini savunuyordu.
Okul geçen hafta kararını verdi.
Harvard Business School, önümüzdeki çarşamba gününden itibaren on line eğitime geçiyor.
Yani artık Urfalı çocuklar da Harvard’a gidebilecek...
Bu iyi haber...
Daha az iyi habere gelince...
Okul parasız olmayacak.
Ve bir de çok ünlü MBA statüsü değil, “Pre MBA” bir statü verecek.
Olsun... Yine de Urfa’da bir Harvard, kulağa çok hoş geliyor.

Yazarın Tüm Yazıları