Saldırıdan önceki son gece

BİZ hepimiz; Dünya denilen ve Güneş tarafından aydınlatılan, ısıtılan küçük bir gezegende, uzayın içinde dönüp duruyoruz.

Samanyolu galaksisinin etrafında, her gün 3 milyon kilometreye yakın yol kat ediyoruz.

Evrende Samanyolu gibi 100 milyar başka galaksi var ve her galaksinin içinde 100 milyara yakın yıldız bulunuyor.

İçinde bulunduğumuz evrenin dört boyutu vardır.

Bunların üçü mekan, biri ise zamanla ilgilidir.

Zaman ve mekan birbiriyle ilişkilidir.

Bütün káinat, atom kadar küçük bir noktadan doğdu.

Bildiğimiz bütün enerji, mekán ve zaman, inanılmaz bir yoğunlukla, atom kadar küçük bu noktanın içine sığmıştı.

Evren, 13.7 milyar yıl önce bu noktanın patlamasıyla oluştu.

Bu patlama nerede mi oldu?

Orada, burada, her yerde, şu an sizin, benim ayaklarımızın bastığı yerde.

O gün orası, bugün bizim uzak, yakın, çok uzak, çok yakın diye bildiğimiz her yer aynıydı.

* * *

Başlangıçta evren, "kozmik plazma" denilen, homojen bir muhtevadan ibaretti.

Kozmik plazma birkaç trilyon derece sıcaktı ve o yüzden bugün bildiğimiz hiçbir yapıya sahip değildi.

Bu patlamadan saniyenin yüz binde biri kadar süre sonra, káinat soğumaya başladı ve kuark denilen maddenin en küçük parçaları üçlü kümeler halinde bir araya gelerek "proton" ve "nötronları" oluşturdular.

Patlamadan saniyenin yüzde biri kadar süre sonra proton ve nötronlar bir araya gelerek, daha sonra, en hafif iki element olan hidrojen ve helyumu oluşturdu.

Daha birinci saniye dolmadan maddeye hükmeden 4 temel güç oluştu:

Bu 4 güçten en zayıfı "yerçekim gücü"ydü.

İkincisi elektrik ve manyetik kuvvetten oluşan "elektromanyetik" güçtü.

Üçüncüsü, "yüksek nükleer güç", bu 4 gücün en kuvvetlisiydi ve kuarkların, proton ve nötronların içinde bir arada kalmasını sağlıyordu.

"Düşük nükleer güç" ise, radyoaktif elementlerin ayrışmasına aracılık ediyordu.

Bilim insanları aslında bu dört gücün, aynı gücün farklı tezahürleri olması gerektiğini savunurlar.

Ama bugüne kadar bunları birleştiren bir teoriyi geliştirememişlerdir.

Bu 4 gücün ahenkli işbirliği, evrenimizin denge ve uyum içinde devamını sağlar.

Eğer yerçekim gücü çok az değişse, madde kendi içine doğru çökerdi.

Eğer káinatın ısısı biraz daha hızlı düşseydi, proton ve nötronlar, helyum ve lityumu oluşturduğu zaman durmaz, demir haline gelinceye kadar işlemine devam ederdi.

O zaman, káinat, galaksileri ve yıldızları oluşturamayacak kadar ağırlaşırdı.

Büyük patlamadan sonra etraf toz dumana büründü.

Bu toz dumanın yatışıp, etrafın görünür hale gelmesi için 300 bin yıl beklemek gerekti.

Hidrojen yanmaya başladıktan sonra milyonlarca ton madde enerjiye dönüştü ve her saniye bir yıldız doğdu.

İlk yıldızın doğması için, büyük patlamanın üzerinden 200 bin yıl geçecekti.

* * *

Büyük patlamadan sonra olup bitenleri, Cynthia Stokes Brown’ın "Big History" adlı kitabından alarak daha önce de yazmıştım.

Bugün tekrar yazmamın sebebi şu:

İnsanoğlu, bu hafta başından beri, tarihi bir deneyi gerçekleştiriyor.

İsviçre’deki CERN Laboratuvarı’nda bu patlamanın bir örneği oluşturulacak.

Yani káinatımızın nasıl doğduğunu bu defa bizzat gözleyerek öğreneceğiz.

Bunun için yerin 100 metre altında, 27 kilometre uzunluğunda, dairevi bir tünel inşa edildi.

Protonların ışık hızının yüzde 99.999’una ulaşan bir hızla çarpışması temin edilecek.

Bunun için koridorların içi, mutlak soğukluk denilen -271 dereceye indirildi.

Yani, mikro bir mekanda ve zamanda, 13.7 milyar yıl geriye döndük.

* * *

Merak ediyorum.

Acaba, Başbakan’ın basın bürosu, hafta başından beri bu konuyla ilgili tek bir haberi Erdoğan’ın masası üzerine koydu mu?

Acaba bu konuda televizyonda verilen haberlerden birini izledi mi?

Yoksa basın bürosu geçen haftadan beri full time, "Aydın Doğan aleyhine ne bulabiliriz" mesaisi mi yapıyordu.

Sanıyorum öyle...

Yazık.

Çünkü CERN’deki bu tarihi deneyle ilgili bilgileri okusaydı, neler öğrenecekti.

Mesela káinatın çok, sonsuz büyük olduğunu.

O káinatta, kendisinin, bizlerin, hepimizin ne kadar küçük olduğunu.

O káinatta, kimsenin padişah olamayacağını.

Ve o káinatta tek gerçeğin değişim olduğunu.

Padişahların da, iktidarların da bir gün, bu kanuna uyup, mecburen değişeceğini, değiştirileceğini...

Evet, bunları öğrenecekti.

Sizce az buz bir şey mi...

* * *

Başbakan bugün yarın yine bize saldırmaya hazırlanırken, ben önceki geceden beri sadece bunu düşünüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları