DÜN beni en şaşırtan yazı, Radikal Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan’ın yazısıydı.
İsmet’in yazıdaki fikirlerine şaşırmadım.
Beni şaşırtan Radikal okuyucularının küçümsenmeyecek bir bölümünün de, son gelişmelere duyduğu tepkiydi.
Evet İsmet Berkan aynen böyle yazıyordu.
Radikal okurunun bir bölümü de, son toplu gözaltılarına tepkiliymiş.
Üç gündür çevremdeki insanların yüzde 90’ı kaygılı.
Hem de çok kaygılı.
Kim bu insanlar?
Yeni ikbal sahiplerine göre, belli bir “azınlık”.
Bu insanların hemen hepsi tedirgin.
Hepsi “Neler oluyor” diye soruyor.
* * *
Bendeyse, üç günden bu yana çok büyük bir rahatlama var.
Hiç kuşkusuz bunda, nehrin kenarında oturmamın getirdiği psikolojinin de etkisi var.
Ama hayatımda hiçbir sosyal olayda olmadığı kadar kendimden emin konuşuyorum.
Kimse merak etmesin.
Evet, “Türkiye normalleşiyor”.
Ama onların dediği gibi değil.
Türkiye, “anormallikleri göre göre normalleşecek”.
Hiç merak etmeyin.
Bütün bunlar “hayırlara vesile olacak”.
Türkiye, “Güç artık kesin bende” deyip, hukukun en basit ilkelerini çiğneyenleri göre göre normalleşecek.
Türkiye, “Artık güç bende” diyen nobranların, kibir erbabının, yeni elitin, yeni seçkinlerin yaptığı haksızlıkları, yarattığı korkuyu, mağdurları, ezdiği şahsiyetleri seyrede seyrede normalleşecek.
Türkiye, kendini demokrat diye yutturan zalimlerin zulmünü göre göre, yaşaya yaşaya, bedel ödeye ödeye normalleşecek.
Türkiye, “Kurunun yanında yaş da yanar” diyecek kadar gözü dönmüş aydınlarını teşhis ede ede, utandıra utandıra normalleşecek.
Türkiye, “Şimdi fişleme sırası bizde” diyecek kadar gözünü kin ve intikam bürümüş siyasetçilerini sandığa göme göme normalleşecek.
Türkiye, Cumhuriyet’i kuran ordusuna yapılan haksızlıkları içine sindire sindire normalleşecek.
Normalleşecek çünkü göreceğiz.
Göreceğiz ve sesimizi, gıkımızı çıkarmayacağız.
Sandığı bekleyeceğiz.
Kimse merak etmesin.
Bir çizgi aşıldı.
En zoru aşıldı.
Geriye tek şey kaldı.
Sabır.
Ve tevekkül.
* * *
Kimse umudunu yitirmesin, kimse her şey bitti duygusuna kapılmasın.
Bu çağ, zulmün ilelebet hükümran olacağı bir çağ değil.
Bu çağ, hukuksuzluğun ilelebet payidar olacağı bir çağ değil.
Bu devir kibrin ilanihaye kibirlenebileceği bir devir değil.
Bir nokta aşıldı ve bu halk artık neyin ne, kimin kim olduğunu görmeye başladı.
Şimdi sabır zamanı.
Şimdi “Gandhi” gibi olmanın zamanı.
Koyun gibi başımızı uzatmayız diyenlere karşı, koyun gibi başı uzatmanın zamanı.
Öfkeler bastırılacak.
Duygular zapturapt altına alınacak.
Kimse, sandık dışında hiçbir şeyden medet ummayacak.
Antidemokratik hiçbir şey yapmayacak, kılını kıpırdatmayacak.
Sinirler alınacak, derin bir nefes alınıp beklenecek.
Gerçek darbeci, gerçek suçlu varsa, cezasını çeksin denilecek.
Gönüllerse hep o, yeni elitin, nobran seçkininin, kan davası güden intikamcı kafanın, “kurunun yanında yakmaya çalıştığı yaşla” birlikte olacak.
* * *
Peki sonra ne olacak?
Bütün bunlar geçip, devran değiştiğinde, bizler artık asla ve asla “Kurunun yanında yaş da yanar” demeyeceğiz, dedirtmeyeceğiz.
O sözler, bu yeni zulüm çağının sloganları olarak müzelere konacak.
Zulüm bir noktayı aştı mı, meydan umuda kalır.
O nokta aşıldı.
Türkiye’nin kuruyla yaşı ebediyen ayıracak demokrasisi, işte bu zulmün küllerinden doğacak.