Paylaş
Neden?
Ali Bayramoğlu, 28 Şubat dönemine muhalefet etmiş, AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın ilk 8 yıldaki reformlarını gönülden desteklemiş bir aydın.
Şu cümleleri, Ali Bayramoğlu’nun Yeni Şafak gazetesindeki dünkü yazısından aynen aktarıyorum:
-“Son 10 yıl içinde İslami kesim evrensel değerlerle daha çok temas ederken, laik kesim demokratik değerlere daha çok dokunmaya başlamış ve ortaya bir tür melezleşme çıkmıştır.”
Ben de öyle düşünüyorum.
-“Türkiye rejimle ilgili laiklik tartışmalarını bu çerçevede aşmış, başörtüsü meselesini toplumsal algıda bu şekilde çözmüştür.”
Ben de öyle düşünüyorum. En büyük başarımız, başörtü meselesini kanunla değil, toplumsal uzlaşmayla ve algıyla çözmemizdir.
- “Askeri olana verilen değer bu yolla buharlaşmaya yüz tutmuş, 28 Şubat günlerinin keskin yaşam biçimi gerginliği bu çerçevede makul bir seviyeye inmiştir.”
Bu saptamaya bir ölçüde katılıyorum. Bu defa laik kesimin yaşam tarzı konusunda endişeleri belirmiştir.
-“Eğer bir Türk modeli varsa, o modelin özü işte budur. Modelin taşıyıcısı siyasi iradedir. Cesaretiyle, icraat ve mücadelesiyle AK Parti’dir.”
Aynen katılıyorum.
* * *
Ali Bayramoğlu bu saptamaları yaptıktan sonra soruyor: “Peki bugün neden rüzgârlar ters esmeye başladı?”
Aynı soruyu, aynı cümleyle ben de soruyorum.
Toplumun iki kesimi, ortak bir alanda buluşmaya doğru giderken, neden rüzgâr birdenbire tersine dönmüştür?
Bayramoğlu’nun cevabı şu:
“Çünkü özgürlükçü tavrı kırmaktadır.”
Tef gibi gerildiysek sorumlusu kimdir
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, “Tef gibi gerilmiş bir toplum olduk” diyor. Sorumlusu sadece AK Parti mi?
Ali Bayramoğlu, “Başta siyasi iktidar, herkesin sorumluluğu var” diyor. Evet “anahtar” teşhis budur. Yani, “başta” siyasi iktidar olmak üzere...
Hepimiziz...
Bayramoğlu “Kurduğumuzu yıkmayalım” diyor...
Ben de diyorum ki:
“Başta Cumhuriyet’in değerleri olmak üzere, 90 yılda kurduğumuzu, son 10 yılda eklediğimizi yıkmayalım...”
O gözyaşı eğer timsahınki değilse şunlar da lazım
- Dışarıda, göğsünü gere gere “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyebilmek için, içeride “yaşatmayı iyi bilmek” gerekir.
- Mısır’daki darbeciye göğsünü gere gere “Darbeci” diyebilmek için, Sudan’daki “darbeciye de” “Darbeci” diyebilmek lazım.
- Mısır’da ölen kız çocuğuna dökülen gözyaşının “timsah gözyaşı” olmaması için, içeride ölen çocuktan da, “timsahınki gibi” bile olsa, iki damla gözyaşını esirgememek lazım.
- Suriye’de 100 bin kişinin ölümünden sorumlu tuttuğuna “Zalim” ve “Kasap” diyebilmek için, Sudan’da 200 bin kişinin kanına girene de “Zalim” ve “Kasap” demek lazım.
-Adeviye Meydanı’nda haklıların rahatlığı ile yürümek istiyorsan, Tahrir Meydanı’nda da en azından volta atmak, kulak vermek lazım.
- Kendi ülkende barış istiyorsan, komşuda barış ihtimali doğduğunda bir tek sen batırmak isteyenin sen olmaması lazım.
- Geçmişte yapılanlara iç rahatlığı ile “Zulüm” demek istiyorsan, kendin “zalim” olmaman lazım.
- Kendi hayat tarzını özgürce yaşamak istiyorsan, başkasının hayat tarzlarını kurcalamaman lazım.
Bu filmin müziğine bir oy da siz verin
YILMAZ Erdoğan’ı bir kere daha takdir ettim.
Yıllardan beri ne yapsa seviyorum.
Mükremin Abi portresini çizdi. Beğendim.
Sonra ‘Vizontele’leri yaptı.
İkisini de çok sevdim.
Sonra ‘Organize İşler’i yaptı.
Doğduğum, büyüdüğüm Kahramanlar semtinde çektiği bu filmi çok ama çok sevdim.
Türkiye’nin ağır havası ne zaman üzerime bassa, dönüp bir kere daha, bir kere daha seyrediyorum.
İyi geliyor bana...
* * *
‘Kelebeğin Rüyası’nı biraz geç seyrettim.
Taşra, insanlar, aşklar, aşk acıları ve şiir...
O da çok iyi geldi.
Artık unutmaya başladığımız insanca “şeyleri” hatırlamak çok güzel bir şey.
Yılmaz Erdoğan’ı bir de şunun için çok takdir ettim.
Özgün bir filme, olağanüstü güzel ve özgün bir müzik bulmuş.
Günlerdir filmin müziğini dinliyorum.
Bana Visconti’nin ‘Venedik’te Ölüm’ündeki müzikten aldığım zevki verdi.
Bir ‘Doktor Jivago’nun müziği kadar sevdim.
* * *
Filmin müziklerini yazan Rahman Altın’ı, son gittiğimde Los Angeles’ta tanıdım.
Evinde harika bir akşam geçirdik.
‘Yıldız Savaşları’ filmlerinin hayranı... Evi bir Hollywood müzesi gibi.
‘Demir Adam’ filminde kullanılan kostümün bir tanesi onun evinin baş köşesinde. Her yer ‘Yıldız Savaşları’ filminin aksesuvarları ile dolu.
O akşam ‘Kelebeğin Rüyası’ filminin müziklerini dinledik. Bana yaptığı öteki besteleri dinletti.
Olağanüstü bir müzisyenle tanıştım.
Film geçen ağustos ayında Los Angeles’ta Hollywood Foreign Press Association’a (Hollywood Yabancı Basın Birliği) üye 60’a yakın eleştirmen ve yazara gösterildi.
Birçoğu filmin müziğini çok beğendiğini söyledi. O geceden iki gün sonra Huffington Post’ta “Rahman Altın’ın yazdığı film müziği harikaydı” diye bir yazı çıktı.
Şimdi öğreniyorum ki, filmin müzikleri dünyanın en prestijli film müziği ödülü sayılan “World Soundtrack Academy Awards’a yılın en iyi film müziği dalında aday gösterilmiş.
Bu ödül, internette online oylamaya da sunulmuş.
Yani filmi izleyen, müziğini dinleyen herkes bu oylamaya katılabiliyor.
Oylama bu pazar günü sona erecek.
Filmin müziğini beğendiyseniz, sizin bir oyunuz da olağanüstü film müziğini birinciliğe taşıyabilir.
(NOT: Oylama için adres: http://bit.ly/15HZcBc) veya Google’dan World your choice-world soundtrack Academy)
Paylaş