Paylaş
Tabii ki var...
Ama yazmam...
Sadece benim mi, herkesin var.
Bir insan için kolayca “Ha o mu? Ruh hastasıdır” dediğimiz kaç kişi var...
Peki biz Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, bu ülkede yaşayanlar...
“Ruh hastalıkları” hakkında ne biliyoruz?
Ruh hastası denince ne anlıyoruz...
*
Türk-Japon ortaklığı ile kurulmuş ilaç üreticisi Abdi İbrahim Otsuka firması bir araştırma yaptırmış.
Araştırmanın tam adı şöyle:
“Türkiye’de şizofreni algısı: Bilgi düzeyi ve şizofreniye bağlı damgalama ve ayrımcılık araştırması 2019...”
*
İlk soru şu:
“Ruhsal hastalık denince aklınıza ilk gelen şey nedir?”
İşte cevaplar:
Depresyon: Yüzde 98.3
Şizofreni: Yüzde 95.5
Panik bozukluk: Yüzde 60.1
Sosyal fobi: Yüzde 52.4
Bipolar bozukluk: Yüzde 50.6
TSSB (Travma sonrası stres bozukluğu): Yüzde 43.6
OKB (Obsesiv-kompülsif bozukluk): Yüzde 29.5
*
Ancak ikinci bir soru var:
Yaşamınız boyunca hafif veya ağır herhangi bir ruhsal hastalık geçirdiniz mi?
Mesela en hafifinden depresyon...
Hangimiz geçirmedik ki değil mi...
Öyle değilmiş.
Sadece yüzde 20.5’imiz ruhsal bir hastalık geçirdiğini söylüyor.
Geriye kalan yüzde 79.5 böyle bir şey geçirmemiş.
*
Kendi payıma çıkardığım sonuç şu:
Başkalarına ruh hastası demekte, o damgayı vurmakta çok bonkörüz...
Ama iş kendimize gelince, o kadar kolay teşhis koyamıyoruz.
Bu da ruhsal bir hastalık değil mi...
Yani “Ben normalim, ötekiler ruh hastası sendromu”...
Hele hele psikiyatrların full kapasite ile çalıştığı şu dönemde...
BİLİYORUZ DA BUNU KİMDEN ÖĞRENDİK
BU arada bir de şöyle bir soru var: Şizofreni hakkında hangi kaynaklardan bilgi edindiniz?
Yüzde 44.4: Akraba ve arkadaşlardan.
Yüzde 40.6: Sosyal medyadan.
Yüzde 37.6: Ailem, yakın çevremden.
Böylece uzayıp gidiyor...
Yani kılavuz, yine kendimiz, arkadaşımız...
Bir de sosyal medya...
Ehh kılavuzu bu olanın...
TARTIŞMA: KABURGACIDA LAHMACUN YENMEZ Mİ
ADANA’da, “01 Adana” dizisinin geçtiği mahalle...
Geçen cuma öğle saatlerinde, işte oranın en ünlü şahsiyeti “Kaburgacı Yaşar”dayız...
Ününü duyduğum bu yere ilk defa geliyorum.
Daha çok kebapçı ve lahmacuncu olduğum için, kaburga, kanat falan gibi şeylerle pek işim olmaz... Ama arkadaşların ısrarı ile gidiyoruz...
Tabii başlangıç için anında lahmacun istiyorum.
Lahmacun yok...
Çünkü Yaşar’ın tezi şu:
“Lahmacun lahmacuncuda yenir. Burası kaburgacı...”
“Herkes en iyi bildiği yemeği pişirsin” diyor.
Ben pek katılmıyorum
bu teze...
Çünkü birçok kebapçıda harika lahmacunlar yedim ve lahmacun bana göre şu an Türkiye’nin yükselen yıldızı...
Yaşar, “Ben kaburgacıyım” diyor ama, bana öyle bir Adana kebap getiriyor ki, bugüne kadar çok az yerde yedim.
Kendine ait özel bir pişirme tekniği var.
Kebabı, içi boş bir borunun etrafına sarıyor.
Zaten adı “Boru kebabı”...
İşte o olağanüstüydü...
01 ADANA’NIN NUSRET’İ HANGİSİ CİK CİK ALİ Mİ, TİK TOK YAŞAR MI
YAŞAR Usta, tam bir sosyal medya fenomeni...
Instagram’da 750 bine yakın takipçisi var. Ama ona göre bugünün genç medyası Tik Tok...
Orada kendine bir hesap açmış ve şu an 426 bin takipçiye ulaşmış.
Sempatik mi sempatik bir insan...
Hürriyet bir zamanlar Adana’nın iyi kebapçılarını seçmişti.
Aralarında Kling Usta, Cik Cik Ali ve Mesut gibi isimler de vardı.
Kaburgacı Yaşar’ın ismini de ilk defa orada okumuştum.
Baştaki soruya gelince... “01 Adana’nın Nusret’i kimdir?”
Sosyal medya rakamlarına bakarsak banko Kaburgacı Yaşar...
AĞZI MANTARLI BOURGOGNE ŞİŞESİNDE ŞALGAM SUYU KAVI
KABURGACI Yaşar’da boru kebabından sonra ikinci favorim şalgam suyu oldu.
Bildiğimiz şalgam suyunu Bourgogne şaraplarını hatırlatan altı geniş şişelerde sunuyor.
Üstelik ağzı mantarla kapalı...
Çok hoşuma gitti.
“Yahu bunun kavı da vardır” diye takıldım.
‘IRİSHMAN’DEN BERİ EN MERAKLA BEKLEDİĞİM FİLM
MARTIN Scorsese’nin “Irishman”inden sonra en büyük merakla beklediğim film geliyor.
David Fincher’ın “Mank” adlı yeni filminin tanıtımı yayınlandı.
Düşünebiliyor musunuz...
Yönetmen koltuğunda David Fincher oturuyor...
Hayran olduğum Gary Oldman oynuyor...
Epeydir görmediğim ve çok sevdiğim kocaman gözlü Amanda Seyfried baş kadın rolünde...
Film, dünyanın bugüne kadar yapılmış en iyi filmi kabul edilen “Citizen Kane” (Yurttaş Kane) filminin senaryosunun nasıl yazıldığını anlatıyor...
Tabii filmde Orson Welles var...
Murdoch’la birlikte dünyanın en tartışmalı iki medya patronundan biri olan William Randolph Hearst var...
Fincher filmi o günün tekniği ile siyah-beyaz çekmiş...
Daha ne olsun ki...
O MEDYA PATRONUNUN SON SÖZÜNÜN SIRRI ÇÖZÜLÜR MÜ
FINCHER’in filminde en merak ettiğim iki şey de şu:
BİR: “Citizen Kane” filmi medya patronunun ölüm döşeğinde söylediği şu son kelime ile başlıyordu:
“Rosebud” (gül goncası).
Bu kelime sinema tarihinin en büyük enigması olarak kaldı.
Acaba filmde bunun anlamını öğrenebilecek miyiz...
İKİ: “Citizen Kane” filminin senaryosunu kim yazdı?
Fincher’ın filminde “Mank” kısaltılmış adıyla anlatılan Herman J. Mankiewicz tek başına mı...
Yoksa Orson Welles’le birlikte mi...
DÜZELTME
DÜNKÜ yazımda özel radyoların kapatılması olayını anlatırken bir şeyi yanlış ifade etmişim. Yazımdan sanki özel radyoları dönemin başbakanı Tansu Çiller kapatmış gibi bir anlam çıkmış. Oysa tam aksi onun döneminde yeniden açıldı.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş