RTÜK babanın malı mı

DÜN Turkcell’in "Atatürk filmine sponsor olmaktan vazgeçtiği" haberini okuduğum zaman çok şaşırdım.

Şaşırdım ve endişelendim.

Endişelendim ve kendi kendime sordum:

"Cumhuriyetimizin 85’inci yılını kutladığımız şu günlerde ülkemize ne oluyor? Nereye gidiyoruz?"

* * *

Sizce bütün bunlar tesadüf olabilir mi?

Ülkenin uydu yayıncılığını düzenleyen resmi kuruluşu, uydu yayınlarında sıralamayı yeniden yapıyor.

İlk beşe, devletin resmi televizyon kuruluşu olan TRT’nin kanallarını koyuyor.

Hiç itirazım yok.

Ama ondan hemen sonra gelen sıraya kim yerleştiriliyor?

ATV...

Yani başında Başbakan’ın damadı olan şirketin televizyonu.

Onun arkasına Show TV.

Onun arkasına 30 tane küçük televizyon kanalı.

Nasıl bir tesadüfse hepsi hükümet yanlısı.

Ya ülkenin en çok seyredilen televizyonu "Kanal D" nerede?

41’nci sırada.

Kanal D hangi kanal?

"Merhamet hırsızı" Deniz Feneri skandalının üzerine giden sayısı az kalmış medya kuruluşundan biri.

Doğan Grubu’nun televizyonu.

Ya Star TV?

O da 42’nci sırada.

Türksat, televizyon izleyicilerine şunu diyor:

"Deniz Feneri haberlerini seyretmek mi istiyorsun? Hadi bakalım, ta 41, 42’nci sıraya. Bitap düşünceye kadar zaplama yapacaksın."

* * *

Bu kararın hemen ertesi günü bu defa ülkenin televizyon yayınlarını düzenleyen, güya "özerk" kurumundan açıklama geliyor.

RTÜK, Doğan Grubu’nun kurduğu D-Smart platformundaki 11 televizyon kanalının yayınını "izinsiz" diye durdurduğunu açıklıyor.

İki yıldır Doğan Grubu’nun başvurusuna cevap vermeyen RTÜK, Deniz Feneri üçkáğıtçılığı haberleri başlayınca, aniden bu başvuruyu hatırlayıp, "misilleme" yapıyor.

Böylece, Deniz Feneri hırsızlığının "kuryesi" olduğu Alman mahkemesi tarafından açıklanan RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın intikamı da alınmış oluyor.

Mesaj açık:

"Sen, Deniz Feneri skandalını haber mi yaparsın, al işte cevabını."

Sizce bu tesadüf olabilir mi?

* * *

İktidardaki partinin bir milletvekili çıkıp, ülkenin en büyük medya grubunun sahibi için, "Bir gün onun da bileklerine kelepçe takılıp götürülebilir" diye tehdit savurmakta hiç sakınca görmüyor.

Bunun bir demokrasi ayıbı olduğunun farkında bile değil.

Bu milletvekili kim diye bakıyorsunuz.

Ülkenin enerji piyasasını düzenleyen güya "özerk" kurumun başındaki kişinin yeğeni.

Bir yeğen medya grubunun sahibinin bileğine kelepçe taktırmaya uğraşıyor.

Öteki yeğen ise, iktidarı kızdıran Deniz Feneri haberlerini saklayan grubun sahibine rafineri lisansı veriyor, saklamayıp halka duyurana ise vermiyor.

Sizce bu keyfiyet tesadüf olabilir mi?

İktidar partisinin genel başkan yardımcısı çıkıp, Deniz Feneri haberlerini veren gazetelerin sahibi için "káğıt kaçakçısı" diye açıklama yapıyor.

Yarım saat sonra Sermaye Piyasası’nı düzenleyen güya "özerk" kurum, hemen onun imdadına koşup, bir açıklama da o yapıyor.

Aynı kuruluş, hükümet yanlısı bir gazetede çıkan asparagas haber için, açıklama yapma ihtiyacı duymuyor.

Sizce bu bir tesadüf olabilir mi?

* * *

Değerli okuyucularım, hükümetin hoşuna gitmeyen haberleri yapan medya için muazzam bir "devlet mahallesi baskısı" başladı.

Bu baskı, Turkcell gibi bir dev kuruluşu bile, "Atatürk filmine sponsor olmaktan vazgeçirecek" kadar güçlü hale geldi.

Yüksek sesle soralım.

Türkiye Avrupa Birliği’ne doğru mu gidiyor?

Yoksa bölgede Saddam’ın bıraktığı "müstesna" boşluğu doldurmaya mı?
Yazarın Tüm Yazıları