Paylaş
Dua da şöyleymiş:
“Kâfirlere karşı evet diyoruz Ya Rabbi”
***
Ahmet Hakan’la umreye gitmeden önce Ali Bulaç’tan güzel bir brifing almıştık.
Oradaki rehber hocamız da bize umre sırasında okunacak duaları söylemişti.
***
Onlar arasında “referandum duası” diye bir dua yoktu. Bilebildiğim kadarı ile İslam’da da yok.
***
Ama İslam’da “Hayır duası” diye bir şey var.
Araştırdım, o da şöyleymiş:
“Allah’ım... Senden istenen şeylerin hayırlısını, duanın hayırlısını, kurtuluşun hayırlısını, işlerin hayırlısını, sevabın hayırlısını, hayatın hayırlısını, ölümün hayırlısını istiyorum...”
***
Duaları referandumda kullanmak isteyenlere şunu söylemek isterim.
“Evet duası” yok ama “Hayır duası” var...
Onun da referandumdaki “Hayır” oyuyla yakından uzaktan alakası yok.
***
En iyisi Kâbe’ye referandumu, camiye siyaseti, siyasete İslam’ı sokmamak, alet etmemek...
KARDAK’TAKİ MÜTEBESSİM SELFİE KİME MESAJDI
KARDAK kayalıkları önündeki o pozu pek anlamadım...
Ortada bir sınır marazası yok, epeydir it dalaşı, sınır ihlali, göçmen kavgası falan da duymuyoruz...
***
Bildiğimiz bir tek sorun, iade edilmeyen darbeciler...
Genelkurmay Başkanımızın, silah arkadaşlarıyla birlikte Kardak önünde verdiği o pozun belli ki bir anlamı var...
***
Yunanistan’a bir şeyler demek istiyoruz da...
Herhalde o, “Sen darbecileri iade etmezsen ben de Kardak’a çıkarım” mesajı değil...
***
Ama o kare güzeldi ve komutanlarımızı böyle mutlu, mütebessim gösteren kare bana şu mesajı verdi:
Ülkemiz emin ellerde, her şey yolunda ve biz de kendimizi güvende hissedebiliriz...
KOMUTANIM, AYNI SELFİE’Yİ EL BAB’DAN DA BEKLİYORUZ
O güven verici mütebessim fotoğrafa bakarken, içimden küçücük bir dilek de geçmedi değil...
Aynı pozu “El Bab cephesinden” bekliyorum...
***
Çocuklarımız, komutanlarımız aslanlar gibi savaşıyor orada barbar bir terör örgütüne karşı...
Bugüne kadar 56 yiğidimizi, aslanımızı şehit verdik...
O nedenle, şimdi aynı komutanlarımızdan, aynı selfie’yi, El Bab’dan bekliyorum.
***
Sonra da Başika’da, her gece parmakları tetikte bekleyen kahraman birliğimizin önünden de aynı poz....
***
İnanın bu milli selfie hepimize, Kardak’takinden çok daha fazla güven ve huzur verecektir.
ACABA SEBEBİ ZİYARET EDEBİ BİR HAYRANLIK MI
GENELKURMAY Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İslamcı çevrelerin sevilen yazarı Nuri Pakdil’i evinde ziyarete gitmişler.
Bir de çektirdikleri fotoğrafları servis etmişler...
Giderek ilgi çekici bir ikili haline geliyorlar.
Darbe günü beraberler ve biz hâlâ ne konuştuklarını bilmiyoruz.
Meclis’teki Darbe Komisyonu onları dinlemek istiyor ama gelmiyorlar...
Sonra darbe komisyonu apar topar işini bitiriyor...
Ve şimdi, “kimseye bir şey açıklamama” alışkanlıkları yüzünden muhtemelen sebebini yine bilemeyeceğimiz bir ziyaret...
Yanlış anlaşılmasın, Nuri Pakdil benim de okuduğum bir yazar...
Yanlarında çok takdir ettiğim bir yazar olan Rasim Özdenören de varmış.
Ziyaretin nedeni sadece entelektüel bir edebi hayranlık ise, hiç olmazsa onu söylesinler...
Söz... İlk kutlayan ben olacağım.
GÜLBEN’LE ERHAN ÇELİK ARASINDA HAKEMLİĞE TALİBİM
GÜLBEN Ergen Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman’a verdiği mülakatta, boşanma nedenini şu cümleyle açıkladı:
“Erhan ile 2 yıl evli kaldım. Mutsuz oldum boşandım.”
***
Eski eşi Erhan Çelik üzülmüş ki şöyle dolaylı ama okkalı bir cevap verdi:
“Edebim el vermez edepsizlik edene... Susmak en güzel cevap edebi elden gidene...”
***
İkisiyle de aram çok iyi.
Beni hakem tayin ederlerse araya girip şunları söylerim:
- Gülben’in söylediği söz edepsiz mi?
Bence değil.
Ama ille de söylenmesi gerekir miydi?
Hayır gerekmezdi.
Ben olsam şöyle derdim:
“Ne yapalım, yürümedi...”
***
- Erhan’ın verdiği cevap gerekir miydi?
Bence gereğinden ağırdı.
Ben olsam şöyle cevap verirdim:
“Gülben doğru söylemiş. İkimiz de mutlu olamadık...”
ZEKİCE BİR KISKANÇLIK CEVABI
- “SENSE 8” dizisinde genç adam, sevgilisinin cep telefonunda bir başka erkeğin mesajını görünce soruyor: “Onu kıskanmalı mıyım...”
Zeki sevgilisi cevap veriyor: “Beni daha çok arzulamana yol açacaksa evet...”
MUHAFAZAKÂR MEDYADA YENİ BİR SİTCOM BAŞLIYOR
TÜRKİYE gazetesinin eski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Fuat Bol dün bir veda yazısı ile gazetesinden ayrıldı.
Belli ki ayrılığında, gazeteye “yeni gelenlerle” arasındaki ciddi bir anlaşmazlık rol oynamış.
“Bu da geçer ya hu” deyip, ayrılık nedenini Necip Fazıl’ın şu sözleri ile anlatıyor:
“Önüne gelenle değil, bizimle ölüme gelenle birlikte olduk” ve tarihe not düştük: “O irtifa, o yükseklik çıkılmaz bir nokta mıydı; bilmem! Lakin, bu inhitat, bu çöküş inilmez, dipsiz bir kuyu gibidir!”
Benim bildiğim Fuat Bol, “FETÖ’cülere” Said Nursi üzerinden bile epey dokundurmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tam bağlı bir yazar.
Merak ettim... Kim bu gazeteye “sonradan gelip” de çukurun dibine kadar düşenler...
SAVAŞTA İLK KURŞUN
- FUAT Bol, trollere tepkisini dile getirdiği veda yazısını ozan Rahmi Karatay’ın, şiirinin kurşun gibi son dizeleriyle bitiriyor:
“Biz batakta köprü olduk, başkaları geçti nehri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Kutlu olsun gelenlere bu uğursuz konuk yeri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.”
Paylaş