BİR günlük okul kırma bitti, yeniden işimizin başına döndük.Okulu kırma iyi geldi.
Kendi kendime bir yakın tarih muhasebesi yaptım.
Türkiye çok çalkantılı bir dönemden geçiyor ve ben neredeyim?
60 yıllık hayatım boyunca nerelerde durmuşum, ne tavırlar almışım.
Kendimi hatırladığım 27 Mayıs 1960’tan başlayayım.
Hatırladığım ilk toplumsal olay 6-7 Eylül olaylarıydı. O iki günde yapılanlardan nefret ettim, utandım.
Aynı yıllarda hayatımın ilk mitingine katıldım ve Kıbrıs için "Ya taksim ya ölüm" diye bağırdım. Bornova’daki mitingde çok turşu suyu içtim. Sabaha kadar kustum.
Babam koyu bir Demokrat Partili ve Adnan Menderes’çiydi. Ailece 27 Mayıs darbesine karşıydık. Adnan Menderes’in öldürüldüğü gece evimizde Kuran okundu.
Hayatımda ilk kullandığım oyu, Türkiye İşçi Partisi’ne verdim.
* * *
12 Mart askeri müdahalesinde yurtdışında öğrenciydim. Askeri harekáta şiddetle karşıydım, Fransa’daki Türk öğrenci birliğinde yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cumhuriyet’te çıkan bir başyazı ve Altemur Kılıç’ın çıkardığı "Devrim" dergisinin kapağında bize yüklenilmesi üzerine bursum kesildi.
Öğretim üyeliği yıllarında, Tüm Öğrenim Üyeleri Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği yaptım. CHP’de Ecevit’in danışmanı olarak çalıştım, parti okulunda ders verdim.
12 Eylül sabahı "Oh hayatım kurtuldu" diye sevindim. Sonra Ecevit’le birlikte "Arayış" dergisinde çalıştım. Ecevit’in yazı yazması yasaklanınca, 46 hafta başyazıları imzasız olarak ben yazdım.
Ortalık yatışınca Aziz Nesin ve bazı arkadaşları 12 Eylül harekátına karşı bir "Aydınlar Bildirisi" yayınladılar. Benden de imza istediler, bildiriye imza atmadım.
1980’li yılların başında şiddetli bir anti-Özal’cıydım. Ama onun Cezayir’e giderken, Türkiye adına özür dilemesiyle kafamda bazı şeyler değişti. Gazetecilik yıllarımda, onunla yaptığım sohbetlerde yavaş yavaş onu anladım ve çok sevdim. Hálá ona karşı aynı sevgi ve hayranlığı taşımaya devam ediyorum.
Ama Özal’ın siyasi yasakları referandumla kaldırmasına karşı çıktım, bunu Meclis’te yapmasının doğru olacağını savundum.
* * *
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğim süresince, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi için gerekli bütün reformları destekledim.Türk Ceza kanunlarında yapılması gereken reformları, ekonominin liberal ve rekabetçi yapıya kavuşması için gerekli adımları, özelleştirmeleri, tahkim kanunlarını, yabancılara konut satılmasını, Türk Parasını Koruma Kanunu’nun değiştirilmesini, KDV’leri savundum.
Gümrük Birliği’ne geçişe tam destek verdim. Bunun için Brüksel’de İngilizce bir gazete yayınladık.
28 Şubat döneminde, Erbakan’ın ve Çiller’in bazı uygulamalarına karşı çıktım. Başbakanlık Konutu’na tarikat şeyhlerinin davet edilmesini, Kaddafi’nin çadırında görülen muameleyi ve laikliğe karşı diye gördüğüm uygulamaları eleştirdim, karşı çıktım.
Eskiden beri türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını, ama Meclis ve resmi dairelerde yasaklanmasını savundum. Refah Partisi’nin ve AKP’nin kapatılma girişimine destek vermedim.
İdamların kaldırılmasına destek verdim. Abdullah Öcalan’ın asılmasına karşı çıktım, hatta kampanya yaptım.
PKK terörüne bütün gücümle karşı çıktım, ama Kürtlere kültürel hakların verilmesini hep destekledim. Kürtçe yasağının kaldırılmasını savundum.
Tayyip Erdoğan, AKP’yi kurduktan sonra, parti binasını gezdim ve etkilendim. AKP’deki olumlu gelişmeleri destekledim. İlk döneminde yapılan reformlara destek verdim. İlk döneminde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına destek verdim.
Üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasından yana olmakla birlikte, bunun bir oldubittiyle yapılmasını eleştirdim. Uzlaşma ve mutabakatla yapılmasını savundum.
Ergenekon davasında, ülkem ve rejim için bazı girişimlerin ortaya çıkarılacağına inandım. Kendi hayatımda da bazı tehditlerin sorgulandığına inandım. Hálá inanıyorum.
Ama aynı davada, derin insan hakları ihlallerinin bulunduğuna, davanın siyasallaştırıldığına da inanıyorum.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için askerlerin konumuyla ilgili değişiklikleri destekliyorum. Askerlerin yargılanması ile ilgili reformları doğru buluyorum. Ama bunların da gece yarısı oldubittileri ile yapılmasına karşı çıkıyorum.
En önemlisi de, demokratikleşme sürecinde askerin aşağılanmasına, birtakım sızdırmalar, psikolojik yöntemlerle hırpalanmasına karşı çıkıyorum.
Evet, hayatımın siyasi güzergáhı bu.
Yanlışları ve doğruları ile bunların hepsi de benim.
Hepsinin sorumluluğunu taşıyorum.
Son sözüm, hayatını beni taşlayarak geçirenlere.
Beni taşlamak istiyorsanız, ilk taşı en suçsuzunuz atsın.