Pusuyu bırakıp mert olma zamanı

BİRİNCİ Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın lideri olan Georges Clemanceau ile ilgili ilginç bir anekdot anlatılır.

Bir gün Parisli bir dostu, kinayeli biçimde şunu söylemiş:

‘‘Bana göre din üzerinden kazanılacak epey para var. Ben kendi payıma böyle bir şey yapmak istiyorum.’’

ZOR DEĞİL AMA

Clemenceau
biraz alaycı bir şekilde şu cevabı vermiş:

‘‘Evet bu o kadar zor değil. Yapacağın tek şey önce İsa gibi çarmıha gerilmek, öldükten sonra da göğe yükselmektir.’’

Bu anekdotu niye anlatıyorum.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Başkan Bush ve Körfez Savaşı üzerine David Frum'un yazdığı ‘‘The Right Man’’ isimli kitabı okuyorum.

Bunu Türkçe'ye ‘‘Doğru Adam’’ şeklinde çevirebilirsiniz.

Bu kitapta bizi de ilgilendiren ilginç bir bölüm var.

Kitabın yazarı, son 50 yılda Amerikan dış politikasının İslam dünyası ile ilgili en büyük tutkusunun, çeşitli ülkelerde birer ‘‘Kemal Atatürk’’ yaratmak olduğunu yazıyor.

Onun demokrat değil, ama ‘‘modernleştirici’’ yanı onları çok etkilemiş.

Onun kadınlara haklarını vermesi, Latin alfabesine geçişi, Medeni Kanun'u uygulaması ve gerçekleştirdiği başka birçok reform, Türkiye'yi ABD'nin İslam dünyasındaki en güvenilir müttefiki haline getirmiş.

İşte o nedenle öteki İslam ülkelerinde de yeni Atatürk'ler aramışlar.

Mesela Endonezya'da Suharto, İran'da Şah Rıza Pehlevi, Mısır'da Nasır'ı böyle bir lider olarak görmek istemişler.

En ilginci de bir süre için Irak'ta Saddam'ı, Atatürk modelini gerçekleştirebilecek bir lider olarak görmüşler.

Yazar, ‘‘Ama başka bir Atatürk bulmak o kadar kolay değil’’ deyip, işte yukarda Clemenceau'dan aktardığım anekdotu anlatıyor.

EĞER İSTİYORSAN

Kitabın yazarı ‘‘Atatürk bulmak o kadar kolay bir şey değil’’ deyip devam ediyor:

‘‘Eğer bulmak istiyorsanız, bütün bu reformları yapacak, ama bir de tarihin son 250 yılında Müslüman olmayan bir ülkeyi savaşta yenen tek Müslüman ülkenin lideri olacaksınız.’’

Verdiği örnek çok ilginç.

Türkiye, son 250 yıl içinde Müslüman olmayan bir ülke veya ülkeleri savaşta yenebilen tek Müslüman ülkesi.

Arapların 250 yıllık tarihinde böyle bir zafer yok.

Bu gerçek size çarpıcı gelmedi mi?

Kurtuluş Savaşı'nda önce Yunanlıları Anadolu'dan çıkardı.

Sonra İngilizleri, Fransızları ve İtalyanları.

FIRSAT KAÇTI MI

Atatürk, ‘‘Yurtta sulh cihanda sulh’’
şiarını işte böyle bir askeri zaferin üzerine kurdu.

Onun için de o şiarın anlamı başkaydı.

Çünkü o şiarı ‘‘yazılı olmayan anayasası’’ haline getiren Türkiye, gerektiğinde askeri üstünlüğünü kullanmakta hiç tereddüt etmedi.

İşte Hatay'ın alınması.

Kıbrıs'a müdahale.

Ve en önemlisi de, PKK ile yapılan bu yüzyılın en büyük gerilla savaşlarından birini kazanmak.

İster kabul edin ister etmeyin, bunlar Türkiye'yi büyük devletler safında tutmayı sağlayan adımlardır.

İçinde bulunduğumuz dönem, elbette Türkiye'nin tek başına dış askeri operasyonlar yapacağı bir zaman değildir.

Dönem, artık güçlü ittifaklar içinde hareket etme dönemidir.

Türkiye işte bu fırsatı kaçırdı.

En çok bizi ilgilendiren Irak olayında, bırakın seyirciliği, dışardan dayak yiyen ülke haline gelmişiz.

Büyük devlet olma iddiasından neredeyse vazgeçmişiz. İçine kapanan bir ülke görüntüsü vermeye başlamışız.

Şimdi ne yapacağız?

Günlerdir aynı şeyi yazıyorum.

Bu haltı kolektif bir intihar psikolojisiyle yedik.

Bundan çıkış yolu da kolektiftir. Yani hepimiz dilimizi yutup, buradan çıkış yolu için gerekli bütün zorluklara gık demeden katlanacağız.

Kimsenin mızıkçılık yapmaya hakkı yok. Hele hele Cumhurbaşkanlığı makamında, muhalefet koltuklarında oturanların hiç yok. ‘‘Savaşa hayır’’ mitingleri yapan işçi sendikaları sesini çıkarmayacak.

Hep birlikte yediğimiz bu haltı, ancak hep birlikte ve gıkımızı çıkarmadan, tam bir disiplin içinde temizleyeceğiz.

Bu ülkede bir Atatürk daha çıkaramıyorsak, hiç olmazsa ona benzeyen kolektif bir ruh yaratmayı başaralım.

PUSUYA SON

Muhalefetteyiz diye iktidarı ‘‘Pusuya düşürmeye’’ kalkmayalım. ‘‘Ben dememiş miydim’’ duygusunun keyfini çıkarmaya hiç mi hiç hakkımız yok.

Hepimiz, hayatımızda hiç olmazsa bir kere ‘‘mert olmayı’’, kolektif sorumluluğu taşımayı öğrenelim.

İnanın tek çıkış yolu bu...
Yazarın Tüm Yazıları