Paylaş
Dünyanın belki de en renkli, en büyük festivali İzmir’den doğabilir...
Hatta iddiamı daha da büyüteyim...
İzmir’den “Halloween” kadar küresel bir festival doğabilir...
Adı da harika...
“Süslü Kadınlar...”
Dokuz yıl önce İzmir’den o ilk fotoğraf geldiğinde içim öylesine açılmıştı ki...
Rengârenk kadınlar bisiklet üzerinde şehri turluyorlardı...
Kimin, kimlerin aklına geldiyse; kim ya da kimler bu organizasyonu yaptıysa, ilkine kimler katıldıysa...
Hepsine binlerce teşekkür...
Adını da çok sevmiştim...
Yüzlerce bisikletli kadın içimi açan görüntüler vermişti İzmir’den...
*
Geçen yıl sürpriz bir gelişme oldu...
Bu festival bir anda 16 ülkeye ve 112 şehre yayıldı...
48 saat önce, geçtiğimiz pazar günü yapılan dokuzuncusundan gelen rakamlar ise daha da şaşırtıcıydı.
Bu defa 30 ülkede, 151 şehrin kadınları süslenip püslenip bisikletlerine binip şehirlerinde tur atmaya başlamışlardı.
*
İzmir’in Süslü Kadınlar festivali, küresel bir festival haline geldi...
Sloganı da şu:
“Çünkü kadın sokağa çıkarsa dünya değişir...”
*
Şundan eminim...
Bu festival bütün dünyada yayılıp büyüyecek.
Çünkü müthiş renkli... Estetik... Modern...
Ve arkasındaki fikir de olağanüstü...
“Bütün dünyanın süslü kadınları, bisikletlerinize binin... Zincirinizden başka kaybedecek hiçbir şeyiniz yok...”
SÜSLÜ KADIN OLMANIN OLMAZSA OLMAZ ÜÇ ŞARTI
TURU düzenleyen komitenin bir de anayasası var.
Madde 1:
“Turu herhangi bir kuruluş, kurum, parti, şirket düzenleyemez. Bağımsız kadınlar tarafından gönüllü olarak düzenlenir.”
Madde 2:
“Tur için kayıt yaptırmak gerekmiyor. Tek maddelik bir katılım şartı var:
Bisikletinize süslenip püslenip bineceksiniz...”
Madde 3:
“Lütfen etkinliklerde sadece ve sadece kendinizi temsil edin...”
Yani bir parti, bir dernek, kulüp, tarikat, aşiret aidiyetiniz varsa, onu kapıda bırakın...
PAZAR EN DUYGULANDIRAN HABER NEREDEN GELDİ
“SÜSLÜ Kadınlar Bisiklet Turu” 22 Eylül 2013 günü İzmir’de başladı...
Hareketi başlatan Sema Gür adlı bir tarih öğretmeni ve bir İtalyan arkadaşı...
Sema Gür Bandırmalı bir öğretmen anne babanın kızı... İzmir’de öğretmenlik yapıyor. İlk yıl 5 kişi gelir diye başlamışlar ama 300 kişi gelmiş.
Dün arayıp sohbet ettim.
İzmir’den katılan bisikletli kadın sayısı 4 bine ulaşmış...
Suslukadinlarbisikletturu.com adlı internet sitelerine bir dünya haritası koymuşlar. Hangi ülkelerden katılım var gösteriyorlar. Mesela Meksika’dan iki şehir katılmış.
Katılımcı sayısı
100 bine ulaşmış...
“Pazar günü bizi en çok duygulandıran haber Yüksekova’dan geldi... Diyarbakır’dan da harika fotoğraflar geldi... Hepimiz çok mutlu olduk” diyor...
1) İWATCH’UMA GÖRE 2.5 SAAT YÜZÜNCE KAÇ KALORİ YAKIYORUM
YAZ aylarında yürümeyi bırakıp, yüzme moduna geçiyorum.
Haftada en az 5 gün sabahları 1.5 saatim, akşamüzeri de 1 saatim suda geçiyor. Bunun bir saati sırtüstü yüzme, gerisi su pilatesi olarak geçiyor.
iWatch’umun yüzme modunun gösterdiğine göre toplam 1.300 kalori civarında yakıyorum...
Tabii asıl soru şu:
74 yaşında bir erkek olarak günde kaç kaloriye ihtiyacım var, kaç kalori alıyorum, kaç kalori yakıyorum...
Her şeyin üzerinde kalorisi yazıyor ama bunu ölçmek kolay değil...
The Economist dergisi geçtiğimiz yıllarda tükettiğimiz yiyeceklerin kalorileri üzerine kapsamlı bir araştırma yayınladı.
Neticesi şuydu.
Yiyeceklerin üzerinde yazan kalori miktarları çok tartışmalıydı...
Yani yediklerimizden aldığımız kalori miktarı çok kesin değil...
2) KAÇ KALORİ ALIP KAÇ KALORİ YAKARSAK KİLO ALIR VEYA VERİRİZ
YA harcadığımız kalori miktarı?
Artık çoğumuzun bileğindeki saatler bize spor ve günlük aktivitelerimizde yaktığımız kalori diye bir rakamı veriyor...
Genel kural da şu:
Aldığımız kaloriden çoğunu tüketirsek yağ yakıyor ve kilo veriyoruz...
Aldığımız kaloriden azını yakıyorsak, yağ artıyor ve kilo alıyoruz...
Peki bu kural hepimiz için aynı mı?
Yani yaşımıza, cinsiyetimize, kilomuza göre değişiklik göstermiyor mu...
New York Times dün bu konuda kapsamlı bir araştırma yayınladı...
İşte sonuçları...
3) BEBEĞİN 9’UNCU AYINDA TUHAF BİR ŞEY OLUYOR
DUKE Üniversitesi Evrimsel Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Herman Pontzer ve 80 araştırmacı geçtiğimiz ay “Science” dergisinde ilginç bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı.
Araştırmacılar 8 günlükten 95 yaşına kadar olan 6400 kişi üzerinde yaptıkları çalışmadan sonra şu sonuca vardılar: “Metabolizmamız hakkında bildiklerimiz ve düşündüklerimiz yanlış...”
İşte size yanlış bildiğimiz bedenimizden ilginç bazı yeni bulgular:
Doğduğumuz gün metabolizmamızın hızı ve özellikleri ergen bir insanınkinin aynısı...
Yani yeni doğmuş bir bebe ile 20 yaşında sağlıklı bir sporcunun metabolik hızı çok yakın...
Ancak 9’uncu aydan itibaren ilginç bir şey oluyor...
Bebeğin metabolik hızı birden artıyor ve bir ergeninkinden yüzde 50 daha hızlı çalışmaya başlıyor.
Bu 15’inci aya kadar böyle devam ediyor.
9 ile 15’inci ay arasındaki bebek ne kadar, 20 yaşındaki genç ne kadar kalori yakıyor?
Sıkı durun...
4) HANGİSİ DAHA ÇOK ENERJİ HARCAR 9 AYLIK BEBEK Mİ, 20 YAŞINDAKİ SPORCU MU
ERGEN bir kadın günde 1.600 ile 2.400 kalori arasında yakıyor...
Ergen bir erkek ise aynı sürede 2.000 ile 3.000 kalori arasında yakıyor.
9-15 aylık bir bebeğin günde yaktığı kalori ise 4.000...
Yani yattığı yerde size “agu, agu” diye sesler çıkararak, robotik el kol hareketleri yaparken acayip spor yapmış oluyor...
Ancak 15’inci aydan sonra ritim düşmeye başlıyor ve 20 yaş civarında ergen insanların normal seviyesine geliyor.
5) KADIN MENOPOZDA DAHA FAZLA MI KALORİ YAKIYOR
HAYIR...
20 yaşından 60 yaşına kadar, yani 40 yıl boyunca enerji yakma ritmimiz aşağı yukarı aynı kalıyor.
Kadınlarda hamilelik ve menopoz döneminde de bu değişmiyor.
Yani 20 yaşında ne yakıyorsanız 55’te de onu yakmaya devam ediyorsunuz.
Ancak 60 yaştan itibaren enerji yakma hızınız düşmeye başlıyor.
Erkekler için de bir haberim var...
Erkekler kesinlikle kadınlardan daha fazla enerji yakmıyor...
Ancak beden ağırlığınız kadından fazla olduğu için, ona bağlı olarak daha fazla kalori yakmış görünüyorsunuz...
Ama hız, aynı hız...
Ancak nasıl enerji yaktığımızın sırrı hâlâ çözülebilmiş değil...
Şurası kesin...
Beyinde bir yer 9 aylık bebeğe “Şu kadar enerji yakman lazım” deyip emri veriyor.
60 yaşına gelince de aynı düğmeyi tersine çevirip daha az kalori yakma emrini veriyor.
İşte onun sırrı çözülünce belki daha uzun yaşamanın da sırrı çözülebilecek.
Gılgamış’ın aradığı ölümsüzlüğün sırrı bir kuyunun dibinde değil, büyük bir ihtimalle beynin karanlık mağaralarından birinde bizi bekliyor...
GÜNÜN DEVLET SORUSU: DEVLETİN BEKASI HARRODS’UN FİYAT ETİKETLERİNE Mİ BAĞLI
İNGİLTERE Avrupa Birliği’nden ayrıldıktan sonra en ilginç kararlarından birini geçen hafta aldı...
Hükümet alışveriş mekânlarında “ons” ve “pound” birimlerinin yeniden kullanılmaya başlanmasını istedi...
Harrods’tan benim gibi Lapsang Souchong çay alacaklar için kötü haber...
Çünkü etiketlerin üzerindeki “gram” ve “kilo”yu bırakıp yine o acayip, bir türlü karşılaştırma yapamadığımız ons ve pound’ları yazacaklar.
*
Bazı İngiliz yorumcuları bunu “emperyal ölçülere dönüş” olarak yorumluyor.
Brexit yanlıları daha da ileri gidip “İngiltere’nin Avrupa hegemonyasından kurtulup”, tekrar “bağımsız imparatorluk” günlerine dönüşü olarak görüyor...
Buna bir de Avustralya ve ABD ile kurulan “nükleer işbirliği”ni ekliyorlar.
Böylece “ons” ve “pound” bağımsızlığının yanına bir de “emperyal askeri güç” duygusunun ekleneceğini iddia ediyorlar.
Tanrı Kraliçe’yi korusun...
Bir zamanlar Newton’u, Darwin’i çıkaran koskoca İngiltere, 21’inci yüzyılda devletin bekasını ons ve pound’a dönüşe bağladıysa, Tanrı sadece Kraliçe’yi değil, İngiltere’yi de korusun.
CUMHURİYET’İN BEKASI KAÇ OKKA, KAÇ GRAMDIR
BİZİM de kullandığımız “kilo” ve “gram” ölçüleri Fransız İhtilali’yle doğan küresel bir fikre dayanıyor.
Bu evrensel ölçü birimi her dünyalıya aldığı ürünü karşılaştırma imkânı tanıyor.
Osmanlı döneminde “okka, dirhem, batman” gibi birimler kullanılıyordu.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Türkiye de bu küresel birimleri kullanmaya başladı.
Şu kadere bakın ki, 21’inci yüzyılda bütün dünya ölçü birimlerinde daha evrensel birimlere gitmek yerine, herkes kendi kilosu, gramı üzerine kapanıyor.
Bir gün bizde de biri çıkıp “Devletin bekası için okka ve dirheme dönüş şart” derse vallahi şaşırmayacağım...
Paylaş