Paylaş
Ben ve eşim, o ve rahmetli eşiyle çok iyi dost olmuştuk.
Dün AK Parti milletvekili Burhan Kuzu’nun onun ölümüyle ilgili sözlerini okuyunca, içimden geçenleri, duygularıma hiç sansür koymadan yazıyorum.
* * *
Lafı hiç evelemeden söyleyeyim.
Artık “cinnet” aşamasına geçtiler.
Hukuk çamları deviriyorlar, devirdikçe de altında kalıyorlar.
Kaldıkça da zihni melekelerini kaybediyorlar.
Kaybettikçe de bütün milleti enayi yerine koymaya başladılar.
* * *
İşler kötü gitmeye başlayınca, çareyi “Özal’ı zehirlediler” balonunu ortaya atmakta buldular.
Adli Tıp, “Hayır zehirlenmemiş” raporu verince çılgına döndüler.
O telaşla oraya buraya saldırırken, birden akıllarına Adnan Kahveci geldi.
Telaş o kadar büyüktü ki, palavra da o kadar büyük olmalıydı.
Uzak ara attılar.
16 bin kilometrelik bir atış...
Öyle uzak ki, yankısı ta Honduras’tan geldi.
“Adnan Kahveci’nin katili Honduras’taymış..”
Yani Kahveci’nin öldürüldüğü kesin de, sıra katilini almaya gelmiş.
Ve AK Parti’li Burhan Kuzu katilinin Honduras’ta nerede olduğunu bile biliyormuş.
Ee nerede kırmızı bülten...
Artık Adli Tıp’tan da umutlarını kestikleri için, National Geographic türü bir komplo teorisi lazım.
* * *
Rahmetli Adnan Kahveci herhalde kabrinde kahkahalarla gülüyordur.
Yıllar önce, Ankara’dan İstanbul’a gelirken gece yarısı ters yola girdi.
Hem de hiç yapılmayacak bir şey daha yaptı. Kapalı olan ters yola girdi.
Ve o feci kaza oldu. Ama şimdi Ergenekon ateşine yeniden kömür atmak için uydurulan teorilere bakın.
Meğer öldürülmüş. Katili Honduras’taymış.
Eminim, yıllar sonra, Türkiye’nin de kendisiyle ilgili bir konuda böyle bir ters yola gireceğini bilseydi, geriye mutlaka muzip deliller bırakırdı.
Sırf daha fazla eğlenebilmek için yapardı bunu...
* * *
İleri demokrasi, Türkiye’de hukukun temel prensiplerini de değiştirdi.
Artık iddiayı iddia sahipleri ispatlamıyor.
Onlar iftirayı atıyor, ispatlama görevi, iftira atılan insanların.
Burada o da mümkün değil.
Çünkü katil Honduras’ta...
Ortada cinayet yok, fail de yok ama biz olmayan cinayetin meçhul failinin yerini tespit etmişiz.
Cinayet gibi fail de meçhul ama onun üzerinden adı verilmeyerek kim bilir kaç binlerce insan töhmet altında bırakılıyor.
Ortada yanmakta olan bir “Ergenekon” ocağı var ya, iftira kömürlerini altından hiç eksik etmemek gerekir.
Böylece Silivri’deki mahkemeye üç-beş dosya daha eklensin ve iyice içinden çıkılmaz hale gelsin.
Ülkeler arasındaki soğuk savaş bitti.
Ama içerideki soğuk savaş buzul çağına girdi.
Kendi aramızdaki demirperde her gün biraz daha yükseliyor...
“Tepenin Arkası” filmindeki aileye dönüştük.
Her gün hayali saldırılara uğruyoruz. Saldıranları hiç görmüyoruz. Ama tepenin arkasında olduklarını biliyoruz.
* * *
Bravo size...
Bir dava işte böyle anlamsız hale getirilir.
Valiz dolusu uydurma delil, palavra ve iftira...
Ağız dolusu hurafe ve saçmalık...
Demokrasi açısından büyük katkıları olabilecek bir dava, biraz mahkeme içindeki resmi savcıları, en çok da mahkeme dışındaki fahri savcıları tarafından böyle çürütülür...
Yani önüne gelen herkese “Suçlusun” diye parmağını uzatırken, kendi yarattığın hurafe çığının altında kalarak...
Şimdiden anlıyoruz ki...
O işaretparmağı, bu devirden geriye kalan en büyük mizah anıtı olacak...
* * *
Devam...
Az kaldı...
Bu gidişle sadece Ergenekon’u değil, bütün bir yargı sistemini de çürüteceksiniz...
Paylaş