Orayı tanımak lazım

ORAYI tanımak lazım.

Tanımak yetmez, yaşamak lazım.

-  Orası bana “denizi” öğreten şehirdir.
Bir de denize açılmayı.
Daha doğarken adım bile söylenmeden ilahi bir sesin kulağıma şu cümleyi fısıldadığı şehirdir:
“Ve ey siz kayığı küçük olanlar, gün batmadan dönün kıyılarınıza.”
O şehir bize hep açıklarda dolaşma, dalgalarla boğuşma gücünü veren şehirdir.
Sırf her akşam küçük kıyılarımıza dönmeyelim diye her birimizden birer maceraperest çıkaran şehirdir.
* * *
-  O şehir, Beatles, Rolling Stones rüzgârı daha Liverpool’da, Londra’da esmeye başladığı gün, imbat olup o yelleri bizim ruhumuza estiren şehirdir.
-  İnsana, 16 yaşında Camus’yü, 17’sinde Sartre’ı, 20’sinde kendisini okutturan şehirdir.
-  O şehir bana kalamarı tattıran şehirdir. İlk biramı içirten, kafamda kavak yellerini ilk estiren şehirdir.
İlk papatyalarımı, ilk lalelerimi, ilk çağla bademlerini tattığım şehirdir orası.
-  Orası, çocuklara “Babalarına itiraz etme” hakkını doğuştan veren şehirdir.
Babaların, müfredat programına, hal ve gidiş dersinin ilk bölümüne “Çocuğuna itiraz  edebilme hakkını” kendi eliyle yazdığı şehirdir.
Duvarlarında 15 emir varsa, ilki “Biat etme” diye yazılmıştır.
-  O şehir, bundan yarım asır önce bana, “İ...” diye damgalanma pahasına saçlarımı uzatma isyankârlığını ve cüretini veren şehirdir.
Kız kardeşlerime mini etek giyme özgürlüğünü, kocasını, sevgilisini seçme hürriyetini veren şehirdir.
* * *
Orası, kadınların yüksek sesle konuştuğu, erkeklerin sessiz bir gülüşle dinlediği şehirdir.
Kadını da memnundur, erkeği de.
Bana da özgür kız kardeşlerimi hayatım boyunca sevme duygusunu bahşeden şehirdir orası.
İlk âşık olduğum, terk edilme acısını ilk tattığım şehirdir.
Sezen Aksu daha genç kızken kadınlığını ilk o şehrin mahallelerinde haykırmıştır.
Orası, anneannemin, 80’inde başörtüyle dolaştığı, annemin 80’inde mayoyla denize girdiği şehirdir.
-  Orası, okul gemisiyle günü birliğine gelen 10 saatlik İngiliz sevgilinin arkasından hüzünle el salladığım şehirdir.
-  Orası kavakların yel olup başımızın üstüne özgürlük yaprakları olarak döküldüğü şehirdir.
Orası İzmir’dir.
Orası kısa pantolonlu trampetçi çocukların şehridir.
Bir zamanlar kurtaran şehirdi, şimdi kurtarılmış bir şehirdir.
* * *
Bu ülke ataerkil büyüklerin tek kale maç yaptığı, maçların bir düdükle başlayıp ikinci düdükle bittiği halı sahadan geçilmiyor.
Bırakın, itirazcı çocuklara, haylaz delikanlılara da çift kale top oynayacağı sahiller, şehirler, semtler, birkaç arsa, üç-beş metrekare çimenlik alan kalsın.
Bakarsınız bir gün sizin çocuklarınız da oralara iltica etmek ister.
Saçını uzatmak, mini etek giymek, babasına itiraz edebilmek, Sartre, Camus okumak isteyen çocuklarınızın istikbalini karartmayın.
Bırakın, karışmayın.
Öyle kalsın...
Yazarın Tüm Yazıları