Oğlum büyüdükçe küçül

O hanımefendiye iki çift söz söylemek isterdim.

Haberin Devamı

Hani şu, “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyecek kadar kendinden geçmiş hanımefendiye...
“Reklam arası bittiyse, demek ki asıl film başlıyor...”
Ona demek isterdim ki...
Hanımefendi, bari şu filmin sonunu anlatın da merakımız bitsin...

***

Hayrola ne oluyor...
Cumhuriyet ve Anayasa ilga edilip yeniden padişahlığa mı geçiyoruz...
Laik düzen yıkılıp yerine şeriat düzeni mi geliyor...
Halifeliği IŞİD’in elinden alıp Türkiye’de birinin kafasına mı geçiriyorsunuz...

***

Bakın hanımefendi...
Kim olduğunuzu bilmiyorum.
Ama kılık kıyafetinize, eğitiminize, bu ülkenin parlamentosuna girebildiğinize göre... “Cumhuriyet’in kadına sağladığı kazanımlardan en çok faydalanmış insanlardan birisiniz” görüyorum...
Nedir derdiniz Cumhuriyet’le...
Nedir bu kopya “belagat şehveti...”

***

Sayın milletvekilinin bu sözlerini okurken, aklıma ressam Ahmet Gümüştekin’in anlattığı bir hatırası geldi.
Ressamlığa başladığı yıllarda Yaşar Kemal ona bir tavsiyede bulunmuş.
“Hayatının çok önemli bir dönemecindesin. Büyük ressam olacaksın. Sana tavsiyem şu:
Büyüdükçe küçül...”
Tevazunun büyüklüğü daha nasıl anlatılabilir.

***

Öyle anlaşılıyor ki, seçim yaklaştıkça ve milletvekili
adaylıkları konuşulmaya başladıkça, AKP’de böyle “lidere tapmanın”, “belagat şehvetiyle” ambalajlanmış adaylık dilekçelerini daha çok göreceğiz.
Sık sık böyle ölçüsüz belagat dilekçeleri okuyacağız...
En tepedeki “kibir” sari bir hastalık gibi aşağılara sirayet edecek.
Cumhuriyet’e karşı hakaret ve vefasızlık yarışı, bir amok koşusuna dönüşecek.
Ne yapalım, katlanacağız...

***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan siyasete başladığında, oğlu ona bir saat hediye etmişti.
Üzerine de şunu yazdırmıştı:
“Kibirli olma...”
Ne yazık ki, kibir ve iktidardan oluşan bir saatleri ayarlama enstitüsü, bu saatleri tedavülden kaldırıp yenilerini koydu.
Geriye büyük Yaşar Kemal’in o sözü kaldı:
“Oğlum büyüdükçe küçül...”
Kızım sen de...

Haberin Devamı


Egeli bir erkek Çalıkuşu ile insanlar âlemine yolculuk

FİLM bittiğinde ağlıyordum.
Son zamanlarda çok kolay ağlıyorum.
Çoğu da hüzünden... Grileştirilen, parçalanan, bölünen, yaşama sevinci ve ruhunu kaybeden sevgili ülkemin, tek anavatanımın içime kurşun gibi çöken hüznünden ağlıyorum.
Önceki gece sevinçten ağlıyordum...
Yok, sevgiden diyeyim...

***

Oysa kasvetli bir gecemdi.
Çok sevdiğim yalnızlık, neredeyse baş düşmanım haline gelmişti.
Üzerimdeki bu tonlarca manevi ağırlıkla gittim Mahsun Kırmızıgül’ün ‘Mucize’ filmini seyretmeye...
Sonra film başladı...

***

Bir Ege kasabası...
Bildiğim Egece dili, lehçesi...
Akordeon sesleri, dondurmacılar, balonlar, dar sokaklar, taş binalar, 58 model ‘İmpala’lar...
Tabii ki eve hâkim kadınlar...
Ezilmiş gibi duran kocalar....
Deniz kenarında olmasa, benim Akhisar’ım diyeceğim bir belde, kaybolmuş bir masumiyetin kaybolmuş cenneti gibi geçiyor önümden ve daha o dakika ağlamaya başlıyorum.

***

Daha ilk 5 dakikasında ne kadar çok ben varım... Biz varız...
Allah’ım ne kadar çok kaybettiğimiz harika güzel şeyler var... Hepimiz varız...
Hayat tarzlarımız, neşemiz, sevgimiz...

***

Sonra öteki taraf başlıyor.
Ülkemin öteki tarafı... En uzak tarafı...
O da bildiğimiz şeyler...
Yoksul köyler, okuyamamış çocuklar, hep geride bırakılmış, bir değil, iki-üç adım geride yürüyen kadınlar...

***

Egeli bir öğretmenin, ıssız dağlardaki yalnız bir insanlar âlemine yolculuğu...
Bir sevgi Odessa’sı...
Bu harika filmin özeti işte bu...

Haberin Devamı


Herkesin iyi olduğu bu filmi sevmemin 10 nedeni

KÜRTLER: Filmde Kürtler var ama Türk düşmanlığı yok. Türkler var ama Kürt düşmanlığı yok. Filmin baş kahramanları hep “insan”.
CUMHURİYET: Film bir Kürt köyünde geçiyor ama ne Cumhuriyet düşmanlığı var, ne T.C.’ye ve bayrağına saygısızlık veya sembolik sokuşturmalar.
EĞİTİM: Film Güneydoğu’da geçiyor ama devletin okulu olmayan köye öğretmen göndermesi sevinçle karşılanıyor.
ÖĞRETMEN: Filmdeki öğretmen, Cumhuriyet’in ilk kuşağının sembolik öğretmen profili olan ‘Çalıkuşu Feride’nin erkek versiyonu.
İDEOLOJİ: Filmde siyaset var, toplumsal sorun var, sosyoloji var ama ideoloji yok.
İNANÇ: Filmde Kuran var, inanç var ama inanç sömürüsü yok, inanç fanatizmi yok, din sömürüsü yok....
SEVGİ: Derdini insanlara anlatamayan engelli gencin atıyla ilişkisi harika. Sadece insanın hayvan sevgisini değil, hayvanın insan sevgisini de çok güzel anlatıyor.
KADIN: O yılların ve o bölgenin kadın gerçeği, rahatsız edici ama komplekssiz bir gerçeklikle anlatılmış. Kadının değiştirme gücü de harika verilmiş.
EŞKIYA: Filmdeki eşkıyalar da iyi insanlar. Okulun inşaatını onlar yapıyor.
MİZAH: Dozu çok iyi ayarlanmış bir mizah var ama hakaret ve aşağılama yok.

Yazarın Tüm Yazıları