Paylaş
Bir, başbakan seçilecek.
İki, Hürriyet’in yeni genel yayın yönetmeni belli olacak.
İkisi de birbirinden zor, birbirinden kritik seçim...
İlgisiz kalmak olmaz.
***
Üç gündür bir Yunan adasındayım.
Öğle yemeklerinden sonra durgun denize bakıp boş geçen epey zamanım oldu.
Zaman boş, ama gel gör ki, bu lanet kafa boş durmuyor tabii...
Durmadan memleket için çözüm üretiyor.
Madem memleketin önünde
2 kritik seçim var...
Ben sandığa gitmeyen laik seçmen gibi lakayt davranamam...
Sedat Ergin gibi belgelere, kitaplara ve rakamlara daldım.
Bir ülkeye ve bir gazeteye tek adam nasıl seçilir?
***
İlginç bir kitap buldum.
Barcelona Futbol Kulübü 2000 yılında Mourinho ile Guardiola arasında bir tercih yapmış ve sonunda Guardiola’yı seçmişti.
Kulübün ekonomik konulardaki başkan yardımcısı Ferran Soriano, daha sonra yazdığı kitapta, onu seçerken kullandıkları kriterleri şöyle açıkladı:
Spor yönetim ve teknik direktör modeline saygı duyması
Oyun sistemi
Genç takımın yeteneklerine özen göstererek, A takımını yönetmede kullandığı değerler
Antrenörlük ve performans
Soyunma odasını proaktif biçimde yönetmesi
Muhafazakâr bir davranış belirleme ve medyada çok fazla görünmeme
Hem oyuncu hem teknik direktör olarak en üst düzeyde tecrübeye sahip olmak
İspanya ve Avrupa ligi konusunda bilgi sahibi olmak.
***
Soriano’nun kitabının adı şöyle:
“Top tesadüfleri sevmez...”
Tabii yaz aylağı mendebur kafam hemen “soyunma odasına” takıldı.
Tek adam seçerken, soyunma odasını nasıl yönettiğine çok dikkat etmek gerekirmiş...
Ben de son ilkeyi ekleyeyim.
Yeniden giyinmesini bilme-yenler, soyunma odasına girmemeli.
Beşiktaşlıların hiç mi teknesi yok
PATMOS Limanı’nda yanımıza büyük bir tekne yanaşıyor.
Arka tarafında bağlama direğinden büyük bir Fenerbahçe bayrağı görülüyor.
Sol tarafımızdaki tekneye bakıyorum...
Onun hem arkasında hem önünde birer Fenerbahçe bayrağı var.
Ertesi akşam Leros’un Pandeli Koyu’ndayız...
İki tarafımızda iki tekne...
İkisine de Galatasaray bayrağı çekilmiş.
Üç gün boyunca Beşiktaş bayrağı çekilmiş bir tek tekne görmedik.
Merak ettim...
Acaba Kurthan Fişek haklı mı... Fenerbahçe burjuvazinin, Galatasaray aristokrasinin,
Beşiktaş da emekçi sınıfın
takımı mı...
Yoksa Beşiktaşlı zenginler, takımlarını, bayrağını çekmeyecek kadar sevmiyorlar mı...
Haydi Beşiktaş... Yelkenler fora...
Yeni Türkiye’nin yazarı olmak için öğrenmem gerekenler
Bu yaştan sonra “maklube” yemeyi öğrenmem lazım.
Haftada iki akşam Nişantaşı’ndan vazgeçip
Hukka’ya takılmam gerek.
Her yazımın içinde en az üç “paralel yapı” en az iki defa “Yeni Türkiye” kelimelerini geçirmem lazım.
Necip Fazıl’ın en önemli şiirlerini okuyup sık sık alıntılar yapmalıyım.
“Etekli Yakup”, “Hergele Ahmet”, “Köpekli Bekir” gibi yazarlara bu zarif lakaplarla her gün çakmayı öğrenmeliyim.
Yazının tam bu noktasına geldiğimde, “Yeni Türkiye mahallesi”ni çok iyi bilen bir arkadaşım söze girdi.
“Oğlum sen ne geri zekâlı adamsın. Daha ilk satırda baltayı taşa vurdun. Maklube paralelcilerin milli yemeği. Sen tam aksine ağzına maklube koymayacaksın” dedi.
O an hayatımda hiç yemediğim ve bilmediğim maklubenin nasıl bir şey olduğunu daha da çok merak ettim.
Böyle bir salaktan yeni Türkiye yazarı olur mu...
Bence olmaz...
Paylaş