HEPİMİZ o günleri unutmuşuz. Dün yazı işleri toplantısında Enis Berberoğlu hatırlattı.1970’li yılların sonunda İran’da Humeyni ihtilali olduğunda, çok sayıda Batılı gazeteci Türkiye’ye dolmuştu.Kafalarında iki soru vardı.‘Türkiye’de ne zaman İran tipi bir İslami darbe olacak?’Ve ikinci soru:‘Türkiye’nin Humeyni’si kim?’Bazıları aldıkları gazla, o cami senin bu cami benim dolaşıp, imamlarla konuşuyorlardı.* * *Biraz da onların verdiği bu havayla bizler de aynı korkuya kapılmıştık.Türkiye’de, Erbakan çevresindeki bazı kimseler de bu korkunun büyümesi için ellerinden geleni yapmışlardı.1980’li ve 90’lı yıllar bu korkuyla geçti.Ama iyi ki korkmuşuz.İyi ki tetikte durmuşuz.İyi ki ‘İran gibi olmamaya’ çalışmışız.Bakın bugün geldiğimiz noktaya...Bir zamanların petrol zengini, burnundan kıl aldırmayan İran’ı nerede, biz neredeyiz.Humeyni ihtilali, rejimini bize ihraç edemedi.Ama emin olunuz, Avrupa Birliği’ni İran’a sınır yapacak olan Türkiye, gelişme ve ilerleme rejimini İran’a da ihraç edecektir.* * *Türkiye, 200 yıl önce istikametini seçmişti.80 yıl önce, bu seçimini, cumhuriyet rejimi ile kalıcı hale getirmişti.Bunu yapan, büyük devrimci Atatürk’tü.Yani bu ülkeyi ‘laiklik kulvarına’ sokan insan.Tam üyelik başvurusunu rahmetli Turgut Özal yaptı.Yani, Anadolu’nun muhafazakár bir şehrinden çıkmış, bazıları tarafından ‘Takunyalı’ diye eleştirilmiş, gerçek bir devrimci.Şimdi müzakereleri Kasımpaşa’dan çıkmış, bir zamanlar ‘İslamcı’ diye bilinen; ama artık merkez mahallelerde dolaşan bir siyasetçi başlatmaya çalışıyor.Bütün bunların anlamı şu değil mi?Türkiye’nin Batılılaşma projesi artık ‘halka mal olmuş’, tam anlamıyla bir ‘halk hareketidir’.Bu ülkede ‘Batılılaşma’ on yıllardır hep halktan kopuk, bir avuç ‘monşerin’ iradesi sanıldı.İşte size ispatı.Batılılaşma, bir monşer iradesi değilmiş.* * *Türkiye’nin 200 yıldır açık duran gömlek yakası bu sabah iliklenmiştir.Toplumun başı açığı da, kapalısı da bu büyük halk projesinin arkasında saf tutmuştur.Reşat Nuri Güntekin’in ‘Yeşil Gece’sinde ayrılan yollar, bu sabah aynı meydanda birbirine bağlanmıştır.Bu sabah, bir milletin büyük yürüyüşünün bayrak dikilen ikinci tepesi olmuştur. Ama bu sabah, güneş sadece Türk milleti üzerine değil, aynı zamanda bütün bir bölgenin üzerine farklı doğdu.Medeniyetleri doğurduğu halde, o çağdaş medeniyetlerin hayrını görememiş bir coğrafya, şimdi Avrupa Birliği’ne komşu oluyor.Hem de tarihinin en acılı dönemlerinden birinde.Çok değil bundan 90 yıl önce Avrupa ile birlikte vurdukları Türkiye, şimdi Avrupa’yı onlara getiriyor.Ortadoğu’nun makus talihini belki Amerika Birleşik Devletleri değiştiremeyecek.Ama emin olun, Avrupalı çağdaş Türkiye, bu yarım kalmış teşebbüsü, barışçı yollardan tamamlayacaktır.* * *Bu sabah, İslam’ın hüzünlü tarihi üzerine yeni bir güneş doğuyor.Artık, on yıllardır sorduğumuz şu hazin soruya verecek makul bir cevabımız olacak.‘Neden hiçbir İslam ülkesi kalkınmış değil?’NOT:Bu yazıyı yazdığım saatlerde AB’nin kararı belli değildi. Ama karar ne olursa olsun bu gerçekler değişmez. Türkiye AB üyeliği için ‘Bugünün koşullarını’ yerine getirmiştir. Tartışılan konular ise ‘Dünün’ yani tarihin mirası olan konulardır. Bunlar da bugünün Türkiye’sinin başarısını asla gölgeleyemez. Ya onlarla, ya onlarsız bu medeniyet yürüyüşüne devam edeceğiz.