O kaş çatıyorsa biz gülelim

REJİMDEYİM...

Haberin Devamı

İçki içmiyorum...
Öyle anlarda yaşadığımız kolektif bunalımın daha çok farkına varıyorum.
Önceki gece yarısı CNN Türk’te saat başı haberlerini izliyorum.
Üç kere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çıktı karşıma...
Üç ayrı yerde konuşmuş...
Üçünde de aynı yüz ifadeleri...
Hep birilerine çatıyor, birileriyle, görünen görünmeyen şeytanlarla kavga ediyor, birilerine ayar veriyor...
Gülmüyor... Onu kahkaha atarken hiç görmedik...
İşte o gece yarısı, hiçbir Türk vatandaşının kaçamadığı bu psikolojik işkenceden kurtuluş yolunu düşündüm.
Ciddiye almayacak ve o gülmüyorsa, ben onun hallerine gülecektim.
Tabii aklıma “Gülün Adı” filminin o harikulade Şekspiryen diyaloğu geldi.
Filmin kahramanı rahip Baskerwille’li William, manastırdaki cinayetlerin sırrını çözmeye çalışmaktadır.
Cinayetleri çözecek olan şey, “gülme” üzerine eski Yunanca ile yazılmış çok eski bir kitaptır.
Manastırın kör rahibi ise bu kitabı yok etmeye çalışmaktadır.
Kitabı bulmaya çalışan Rahip William ile yok etmeye çalışan kör rahip arasında şu harikulade konuşma geçer.


* * *

Haberin Devamı


Baskerwille’li William: “Gülmeyi sizin gözünüzde bu kadar korkutucu kılan nedir?”
Kör rahip: “Gülmek korkuyu öldürür. Korku olmadan inanç olmaz. Çünkü şeytan korkusu olmazsa Tanrı’ya ihtiyaç kalmaz.”
Baskerwille’li William: “Ama o kitabı yakarak gülmeyi yok edemezsin.”
Kör rahip: “Edemem tabii. Gülmek basit insanların eğlencesi olarak kalacak. Kitabı yakıyorum, çünkü ya bu kitap yüzünden bilgili insanlar da her şeye gülmenin kabul edilebilir bir şey olduğunu düşünürse diye endişeleniyorum. Tanrı’ya gülebilir miyiz? Dünya kaosa sürüklenir. Bu yüzden söylenmemesi gerekeni mühürleyeceğim ve mezarı ben olacağım.”


* * *


Korku duvarını yıkmak istiyorsak gülmeliyiz...
O gülmüyor, somurtuyorsa, biz kahkahalarla gülmeliyiz...
“Güleriz ağlanacak halimize” atasözünü, “Güleriz gülünecek haline” diye tercüme edip kahkahalarla gülmeliyiz...
Bazıları mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya devam etsin, siz kahkahalarla gülün...


Romanı ve hayatımızı rock ve klasik müzik kurtaracak

Haberin Devamı


BENİ en iyi tanıyan insanlardan biri Serdar Turgut’tur.
Amerika dönüşü bana tam da üzerinde düşündüğüm şeylerle ilgili bir kitap getirmiş.
Peter Biskind’in “Easy Riders, Raging Bulls” adlı kitabı.
Rock müzik ve uyuşturucu kültürünün 1970’lerde Amerikan sinema sanayisini nasıl kurtardığını anlatıyor.
Aynı günlerde Thomas Pynchon’un, 2009’da yayınlanan ve sinemaya uyarlanan “Inherent Vice” adlı romanını hatırladım. Romanda rock müziğe onlarca referans vardı.
Vanity Fair dergisi o şarkıların listesini çıkarmış.
Beatles “Can’t buy me love”, The Archies “Sugar Sugar”, Dion “Runaround Sue”, Roy Orbison “Pretty Woman”, Beach Boys “Wouldn’t it be nice”, Frank Sinatra “Fly me to the Moon”, Doors “People are strange”, Fats Domino “Blueberry Hill”, Trashmen “Surfin Bird”, Miles Davis “Donna Lee”, Jefferson Airplay “White Rabbit”, Rolling Stones “Something Happened to Me”...
Liste Monkees, Elvis Presley, Pink Floyd ve başkaları ile devam ediyor.
“Grinin 50 Tonu” romanında da rock ve klasik müziğin önemli yeri vardı.
Bu ayın 17’sinde ilk romanım “Tuhaf Bir Çocuğun Fevkalade Hikâyesi” çıkıyor.
Orada da rock ve klasik, romanın fon müziği olarak önemli bir yer tutuyor.
Gülün... Bir de müzik dinleyin... Özellikle rock ve klasik...
Hem romanları hem de roman gibi hayatlarımızı kurtarıyor.
Korkuyu gülerek, yalnızlığı ve hüznü rock ve klasik müzikle yenebilirsiniz.

Haberin Devamı


Madem bir avuç ota, haşlanmış pirince kalacaktın değer miydi be arkadaş


İZZET Çapa geçen hafta Hürriyet’te diktatörlerin ne yediğini anlatan çok eğlenceli bir yazı yazdı.
Aynı isimli kitabı anlatıyordu...
Bu arada ben de başka bir kaynaktan öğrendim ki, Hitler vejetaryenmiş iyi mi...
Milyonlarca insanın kanını içen adamın sadece ot yemesi tuhaf bir çelişki..


* * *


Bakın diktatörler neler yermiş:
- Mao: Pirinç şarabı ile karamelize edilmiş domuz pastırması.
- Çavuşesku: Tavuk ve sebze suyu.
- Salazar: Yoksullukla geçen çocukluğunu hatırlatan sardalye konservesi.
- Tito: İrice bir parça domuz kızartma.
- Kim il Sung: Haşlanmış pirinç.


* * *


İnsan listeye bakınca düşünüyor.
Madem sadece bunları yiyecektin, değer miydi be arkadaş bunca saraylara, hanlara hamamlara...
Değer miydi bunca insanın yüreğine korku salmak, ocağını söndürmek, şirketlerini batırmaya çalışmak...
Bu zalim ihtiras...
Değer miydi be arkadaş...

Yazarın Tüm Yazıları