ESKİ Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’le yaptığım sohbete devam ediyorum.
Şimdi tarihini tam hatırlamıyor.
"2000 veya 2001 olabilir. Kıvrıkoğlu Paşa, Genelkurmay Başkanı’ydı" diyor.
O yıl ilginç bir olay yaşanmış.
Erdil’in ağzından aktarıyorum:
"Her Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra bir kuvvet komutanının evinde toplanıp akşam yemeği yeriz. Bir toplantı sonrası yine Cumhurbaşkanlığı Köşkü içinde yapılan komutanlık evlerinden birinde yemek yedik."
Tam hatırlamıyor ama büyük bir ihtimalle Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman’ın evinde olabileceğini söylüyor.
Masada Kıvrıkoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök, Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil, Hava Kuvvetleri Komutanı Ergin Celasun var.
Sözü tekrar Erdil’e bırakıyorum.
"Masaya şarap servisi yapıldı. Herkesin önündeki kadehte kırmızı içecekler duruyor. Bir ara galiba Aytaç Paşa, Hilmi Özkök’e seslenerek, ’O Hilmi, ne güzel, sen de şarap içiyorsun’ dedi.O da, ’Evet biz de heyete uyduk içiyoruz’ cevabını verdi."
Buraya kadar normal.
Ancak tam o sırada Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu söze giriyor ve herkesi şaşırtan şu sözleri söylüyor:
"Nereden şarap içiyormuş. Önündeki şarap değil, kola."
Tabii masaya bir sessizlik çöküyor.
Kıvrıkoğlu, kimsenin tepki vermesine izin vermeden hizmet yapan garsona dönüyor ve "Oğlum şuradan şarap getir. Hilmi de doğru dürüst bir içki içsin" diyor.
* * *
Tabii gazeteci olarak hemen şunu söylemeliyim.
Bu sözleri, Erdil’in ağzından aktarıyorum.
Dün arayıp teyit etmek için bir kere daha konuştum.
Ondan aldığım için de, çok sevdiğim bir komutan olan Hilmi Özkök’ü arayıp olayı bir de ondan dinlemedim.
Ama bugün aradığı takdirde onu da aktarmaya hazırım.
Ayrıca Özkök’e sormak istediğim bir soru daha var.
Yine gazetecilik gereği bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim.
Erdil, başına gelenlerden direkt olarak Hilmi Özkök’ü sorumlu tutuyor.
O nedenle anlattıklarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Ama en çok kızdığı şey, yargılanması değil, mahkeme sırasında ailesinin teşhir edilmesi.
"Bakın, Ergenekon davasının hákimi mahkeme salonuna kimseyi sokmuyor. Oradan anca elle çizilen desenler yayınlanabiliyor. Ama askeri bir mahkemede, beni, eşimi ve kızımı bütün Türkiye’ye teşhir ettiler. Ben bu orduya 44 yıl hizmet ettim. O yüzden Hilmi Özkök’ü hayatımın sonuna kadar affetmeyeceğim. Asla affetmeyeceğim."
Erdil, Özkök’e bir mektup yazarak bu duygularını aynı ifadelerle aktarmış.
Yani, "Seni hayatımın sonuna kadar affetmeyeceğim" demiş.
* * *
Buna karşılık savcılıktan ve cezaevi yönetiminden çok güzel ve övücü ifadelerle söz ediyor.
"Bana karşı çok iyi davrandılar. Hepsine minnettarım. Ben de cezaevi kurallarına harfiyen uydum. Kendi yemeğimi kendim yaptım. Sobayı kendim yaktım, temizliği kendim yaptım" diyor.
Evet, Erdil’le yaptığım öğle yemeği sohbetinde konuştuklarımız bunlardı.
(*) Not: Ölçüsü kaçırılmış alkol sağlığa zararlıdır. Kimseye içki içmesini tavsiye etmem. (Bundan böyle içkiyle ilgili yazılarımın sonuna bu notu ekleyeceğim.)
Ben mi çık dedim Sevgili Melih
TELEVİZYONDA Kemal Kılıçdaroğlu karşısında yenik düştüğü, kendine yakın gazetelerde bile kabul edilen Melih Gökçek şimdi işi saptırmaya çalışıyor.
Hedef saptırmak isteyen her kötü siyasetçinin yaptığına sarılıyor.
Ekranda dayak atayım derken güzel bir dayak yedi ya, şimdi bizi "Komploculukla" suçluyor.
Peki Sevgili Melih, ben mi sana Kılıçdaroğlu’yla düello yap dedim.
Sen değil misin önüne gelene, "Hadi gel canlı yayında hesaplaşalım" diye, kabadayı edasıyla caka satan.
Al çattın belaya...
Sana teklifi yapan Uğur Dündar.
Günlerce gazetelerde ve televizyonlarda, "Düelloya üç gün kaldı, iki gün kaldı" diye anonslar yayınlandı.
Hepsi çok hoşuna gidiyordu.
Ama Kılıçdaroğlu, ekranda sana dersini bir güzel verince, şimdi işi saptırmaya çalışıyorsun.
Geçmiş olsun.
Fena dayak yedin ve işin gerçeği bu dayağı epeydir de hak etmiştin.
Çünkü son zamanlarda yaptıkların artık şımarıklık boyutunu da geçti.
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı faturayla ilgili haberler bütün gazetelerde var.
Sen çıkıp Hürriyet’e çatıyorsun.
Niye, en büyüğü diye mi?
Yoksa o haberi manşete çıkardığı için mi?
Neyi manşete çıkaracağımızı sana mı soracağız?
Üstelik Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin hemen altına, senin Fatih Altaylı’nın programında söylediğin sözler de dana gözü kadar konmuş.
Daha ne istiyorsun?
Ergenekon’da birçok kişiye bunun onda biri kadar bile hak tanınmadı.
Bütün Türkiye bu tartışmayı izlemiş, acayip reytingler almış.
Ertesi gün gazeteler bundan epey tiraj yaptı. Yani halk ilgileniyor.
Bunu haber yapmayacaktık da ne yapacaktık?
Sen işine bak.
Artık bu şımarık tavırları bırak, ona buna PKK’lı diye çamur atma küçüklüğüne düşme.