Ne dağdaki Karayılan, ne aşağıdaki karasırtlan

BU fotoğrafa bakınca kendi kendime dedim ki...

Haberin Devamı

“Başaramayacaklar...”

Kim mi?

Ne okul basıp yakacak kadar pespayeleşen PKK...

Ne de kız çocuklarını okula göndermeyen zihniyet...

Ne dağdaki karayılan, ne aşağıdaki karasırtlan...

İkisi de başaramayacak.

Ne dağdaki Karayılan, ne aşağıdaki karasırtlan

Eminim bu fotoğraf en az benim kadar sizi de etkilemiştir.

Siz de benim gibi, önde sağ tarafta koşan kırmızı tişörtlü kadın öğretmene takılmışsınızdır.

Bir de arkada koşan mor kazaklı kadın öğretmene.

Eminim siz de benim gibi koşan çocukların yüzlerine, beden dillerine takılmışsınızdır.

Kaçırılan öğretmenlerinin serbest bırakılmasının onlarda yarattığı heyecanı eminim siz de bu fotoğrafa bakarken paylaşmışsınızdır.

* * *

Dün hastaydım.

Yattığım yerden o iki öğretmen kimdir tanımaya çalıştım.

En önde koşan kırmızı tişörtlü kadın öğretmen...

Altında eşofman var.

Vücut diline bakarsanız, sportmen.

Tahmin ettiğim gibi köy okulunun beden öğretmeni.

Iğdırlıymış...

Yüzü, içindeki her duyguyu anlatıyor.

Sevinç, endişe, korku...

* * *

Haberin Devamı

Arkada koşan mor kazaklı ise sosyal bilgiler öğretmeni.

Her ikisinin de hayatını merak ettim.

Kimdir bu gencecik öğretmenler...

Herkes o yaşlarda batıdaki şehirlerde güvenli bir hayat yaşarken, dağ başlarında eziyetin yollarında koşan bu genç insanlar nerede doğmuştur?

Nerede okumuşlardır.

Hayatlarının en güzel yıllarında, o küçücük köylerde nasıl bir hayat yaşarlar...

Akşam o köye karanlık indiğinde, eğer varsa, mütevazı odalarında ne yaparlar...

Onlar için hafta sonu tatili ne anlama gelir?

* * *

Öğrenebildiğim sadece isimleri oldu. Onu da yazmıyorum. Rica ettiler... Tabii ki dedim.

Konuşmuyorlar...

Çünkü oralarda yaşamaya devam ediyorlar.

Çünkü biliyorlar ki, bizler üç-beş gün o köyle ilgileneceğiz...

Sonra da unutup gideceğiz...

Türkiye’nin vasat kavgaları arasında onları unutacağız.

Orada kendi kaderleri ve yalnızlıklarıyla baş başa kalacaklar.

Serbest bırakılan öğretmenlerine koşan çocuklara bakıyorum ve orada erkekten çok kız çocuğu görüyorum.

Demek ki, “Baba beni okula gönder” kampanyası tutmuş.

Demek ki, o köyün babaları, kızlarını okula gönderiyor.

Kılık kıyafetlerine bakıyorum...

Siyah önlükler gitmiş, yerine bordo kazaklar, beyaz gömlekler gelmiş.

Yüzlerindeki ifadelere bakıyorum ve diyorum ki:

Bu kız çocukları bir kere başlamış.

Asla bırakmazlar.

Okuyacaklar....

Ve Türkiye’yi değiştirecekler.

Pakistan’da bir Malala çıktı...

Taliban’ı yerle bir etti.

Şimdi Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda kadın öğretmenler, kız öğrenciler okullarına sahip çıkıyor.

Diyorum ya...

Bunun karşısında ne PKK durabilir, ne de Taliban kafası.

Mızrak yola çıkmış, gidip cehaleti tam 12’sinden vuracak.

* * *

Haberin Devamı

Köyleri Iğdır’a 21 kilometre uzakta.

Ama oranın 21 kilometresi, bilin ki buraların 100 kilometresinden uzak.

Bulakbaşı Köyü 2 bin nüfuslu.

Okulun 600 öğrencisi var. Yani 2 bin kişinin 600’ü henüz çocukluk yaşında.

Buna okula gitmeyen bebekleri de eklerseniz...

Gencecik bir köy.

Iğdır genellikle Azeri kökenlilerin yaşadığı bir yer.

Ama Bulakbaşı Köyü tamamen Kürt.

Yani şiirdeki gibi, “Orada bir köy var uzakta” türünden bir köy.

Fotoğrafın arka planına takılıyorum.

Geride elektrik trafoları var.

Demek ki bu devlet, oraya elektriğin en âlâsını getirmiş.

Demek ki o köye bilgisayar girmiş.

* * *

Bu fotoğraf hasta yatağımda bana çok iyi geldi.

Orada, Türkiye’nin büyük umut maratonunu gördüm.

Koşu başlamış bir kere...

Onu artık kimse durduramaz:

Ne dağdaki karayılan, ne ovadaki karasırtlan...

Yazarın Tüm Yazıları