Paylaş
Hayatımın hiçbir döneminde “NATO’ya hayır” sloganı atmadım.
Çünkü Türkiye’yi “Batı coğrafyasına” bağlayan, orada tutan bütün kurumları destekledim.
Bunu darbe yapan askerler de istedi.
O nedenle de hem darbelerde hem ara rejimlerde en geç 3 yıl sonra seçime gitmek zorunda kaldılar.
Savunma Bakanı Hulusi Akar, solcuların o mitingi yaptığı yıl 17 yaşındaydı ve askeri okul öğrencisiydi.
Sonra Amerika’da okudu, kariyerini NATO subayı olarak yaptı.
Bu gerçeği en iyi bilen subaylardandır.
*
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, solcu gençler NATO’ya hayır diye bağırırken, 15 yaşındaydı...
Bugünkü yerini, her defasında Türkiye’yi Batı dünyasına bağlayan kurumların etkisiyle dönülen sivil demokratik seçimlere borçludur.
*
Yani diyeceğim...
Bugünkü durum, “NATO’nun ve makul insanların beyin ölümü” değil, kafası hâlâ Dolmabahçe’deki o trajik eylemde kalmış Türk solcusunun beyin ölümüdür.
İşte bu nedenle NATO zirvesinde Türkiye’nin vetosunu kaldırıp sorunu çözmesi aklın verdiği doğru karardır.
KİRLİ SU TAHLİYE EDİLİRKEN HANGİ BEBEK KURTARILACAK
Herkesin, hatta Fransa Devlet Başkanı Macron’un, “NATO’nun beyin ölümü”ne kilitlendiği gün Savunma Bakanı Hulusi Akar, Euronews’a çok ilginç bir makale yazdı. Makale, Londra’daki NATO zirvesi ile ilgiliydi. Savunma Bakanı diyor ki:
“Bizim mücadelemiz Kürtlerle değildir... Bizim mücadelemiz sınırlarımızdadır ve bölgemizdeki teröristlerledir.”
“Türkiye, sınırın yanı başında güvenli ve demokratik bir Suriye arzulamaktadır. Bu hedef de hem NATO’nun öncelikleriyle hem de uluslararası hukukla uyumludur.”
Ve sonunda da NATO’ya ve uluslararası dünyaya şu güvenceyi veriyor:
“Türkiye, kirli banyo suyunu tahliye ederken sudaki bebeği feda etmeyecektir...”
Bunlar ne demektir?
“PKK ve YPG üyesi olmayan Kürtlerle hiçbir meselem olmayacak” demektir.
Komşuda demokratik bir rejim istediğine göre, kendi ülkesinde de demokratik rejim istiyor demektir.
Ben NATO’dan, dolasıyla Batı’dan kopmak istemiyorum demektir.
Dışarıdaki kirli suyu tahliye ederken bebeği feda etmeyeceğim diyorsa içerideki kirli suyu tahliye ederken bebeği feda etmeyeceğim demektir.
İşte ben bu yüzden başından beri Türkiye Savunma Bakanı’nın, günlük sokak diline itibar etmeyen, sakin, makul üslup ve söylemini seviyor ve destekliyorum.
HAYIR BU ÖRGÜTLÜ BİR ERKEK SUÇ KARTELİDİR
ARTIK kimse çıkıp bize “Efendim eskiden de kadınlar öldürülüyordu” demesin. Kimse mazeret uydurmaya, bahane yaratmaya kalkmasın.
Eğer bir ülkede, yaşadığımız şu ülkede, son 3 yılda 1000’den çok kadın katledilmişse, bu yıl sadece ağustos ayında 49 kadın katledilmişse... Üstelik kadınlarımız, siyasi partilerimiz ayağa kalkmışken bu devam ediyorsa... Bu artık hepimize meydan okuyan bir cinayet kartelidir...
Karşımızda PKK kadar, IŞİD kadar beter bir terör şebekesi vardır. Ve bu şebeke, ülkemizde giderek yayılan bu Allah’ın belası erkek zihniyetinden beslenmektedir. Bilelim ki bu erkek karteline karşı sessiz kalan herkes bu cinayetlerin suç ortağıdır.
O ŞÖHRETLİ ADAMIN ELİ 17 YAŞINDAKİ KIZIN BELİNDE FOTOĞRAFI FBI’DA DA VAR
2001 yılında 17 yaşında bir kızla zorla cinsel ilişkide bulunmakla suçlanan İngiltere Kraliçesi’nin ikinci oğlu Prens Andrew kendini savunmak için öyle bir mülakat verdi ki...
Kendi açısından her şeyi daha da berbat etti...
Mülakatta “Eli 17 yaşındaki kızın belinde çekilen fotoğrafının” sahte olduğunu iddia etti, şunları söyledi:
“Ben Londra’da bir yere gidersem, mutlaka ceket giyer kravat takarım.”
“O eve gittim ama ikinci katına hiç çıkmadım.”
“O gece kızımın doğum günü partisi için başka bir yerdeydim.”
*
O böyle deyince kız da açtı ağzını yumdu gözünü, şunu söyledi:
“Bu fotoğraf FBI’ın elinde de var...”
“Ayrıca fotoğrafın arkasında, nerede basıldığını gösterecek tarih var.”
Bir de magazincilerin ağzını sulandıracak ayrıntılar verdi.
SITCOM SAHNELERİ
ADAM İĞRENÇ DANS EDİYOR, ÜZERİMDE FECİ TERLİYORDU
HAPİSHANEDE intihar ettiği söylenen işadamı Epstein’ın arkadaşı Prens Andrew'i kendisiyle zorla cinsel ilişkiye girmekle suçlayan Virginia Roberts Giuffre, BBC’nin Panorama programına Prens’le ilgili çok mahrem şeyleri anlattı. Dünkü Daily Telegraph gazetesinden aktarıyorum:
*
“O gece ne olup bittiğini ben de biliyorum o da. Ama doğru söyleyen biri var o da benim.”
“Bu öyle sıradan paralı bir seks hikâyesi değil, bir kadın satıcılığı ve kraliyet ayrıcalıklarına sahip birinin cinsel istismarıdır.”
“Epstein’ın ‘Mama’sı (Madam) Ghislaine Maxwell beni Prens’le cinsel ilişkide bulunmaya zorladı.”
“Prens beni dans etmeye zorladı. Hayatımda gördüğüm en iğrenç dans eden insandı.”
“Herif korkunçtu ve üzerimdeyken feci şekilde terliyordu.”
*
Küçük Prens’in buna verdiği cevap ise komikti:
“O yıllarda Falkland Savaşı’nda aldığım yaralar yüzünden kullandığım ilaçlar nedeniyle terleyemiyordum...”
*
Öyle anlaşılıyor ki, “Royal Sitcom” (“Crown” dizisi) çok eğlenceli episodlarla devam edecek.
Paylaş