Bitmedi. Sınava giren adaylara udu ile ses veren kişi de Yorgo Bacanos'tur.
İşte Zeki Müren böyle bir jürinin önünden geçerek İstanbul Radyosu'na girer.
İmtihanın bundan sonraki bölümünü Zeki Müren'in ağzından aktarıyorum:
‘‘Kaç şarkı bildiğimi sordular. 4 bine yakın şarkı bildiğimi söyledim, hayret ettiler. Birbirlerine bakıp şaşırdılar.
Bu bakışlarda bir inanmama sezdim. Dosyalarımı açtım, şarkıların başları daktiloyla, düzenli, makam makam ayrılmış olarak yazılmıştı.’’
* * *
Zeki Müren, 4 bin şarkı bildiğini söylüyordu.
Ama, bu büyük devlerin şüpheci olması normal değil miydi?
Nitekim içlerinden biri, dosyadaki sayfalardan birini gelişigüzel çeker ve oradan çıkan şarkının adını söyleyip, ‘‘Bunun birinci mısraını okur musunuz?’’ diye sorar.
Zeki Müren okur.
* * *
Jüri yetinmez, bir başka sayfayı çevirirler. Başka bir şarkının meyanını okur musunuz derler.
Onu da okur.
Bir başka şarkının son mısraını, öbürünün ara nağmesini, bir başkasının ortalardaki bir mısraını sorarlar.
Jüri şaşkınlık içindedir. İnce, narin, gözlüklü bir çocuk 4 bin şarkının tamamını ezbere bilmektedir.
Ve, sıra sınav şarkısına gelir.
Sesinin testlerine bakmak için zor bir şarkı seçerler.
Bu şarkı Sadullah Ağa'nın hicaz eseri, ‘‘Nideyim Sahn-ı Çemen Seyrini Cananım Yok’’tur.
Sıra sesinin tizlerini kontrole gelir.
O da muhayyer makamında, ‘‘Titrer Yüreğim Her Ne Zaman Yadıma Gelse’’ isimli parçadır.
Sınav biter, jüri heyeti Zeki Müren'i tebrik eder ve sonucu kendisine bildireceklerini söylerler.
Kendilerine ulaşmaları için iki adres verir. Biri Boğaziçi Lisesi, öteki ise pazar günleri izne çıktığı zaman kaldığı Beler Oteli'dir.
İstanbul Radyosu, Zeki Müren'in kariyerinde çok önemli bir nokta olur.
Böyle müthiş bir jürinin önünden 4 bin şarkıyla geçerek bütün Türkiye'nin kalbine yazılan bir sanatçı haline gelir.
4 bin şarkı.
Ben hayatım boyunca hiçbir şarkının 3 mısraından ötesini söyleyememiş bir insan olarak hayretler içinde kalıyorum.
Demek ki büyük sanatçı kumaşında başka şeyler varmış.
Ben hayatımda hep şuna inandım:
İnsan hak etmediği bir yere gelebilir.
Ama, hak etmediği yerde uzun süre kalamaz.
* * *
O nedenle uzun süre belli görevlerde kalan insanlarda onu nasıl hak ettiğini görmeye çalışırım. O özelliklerini keşfetmeye uğraşırım.
Ve inanın, hemen hepsinde onları orada tutan özellikler olduğunu görürüm.
Anlayacağınız dinozorluğun bile hak edilmiş bir tarafı vardır. İster kızın, ister isyan edin bu böyledir.