Paylaş
*
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, toplumun öteki yüzde 50’sine doğru bir açılım yapmış...
*
- O saçma sapan fesli soytarılar artık Atatürk ve Cumhuriyet’e küfretmek için ağzını açtığında, ilk salyayı birlikte ağzına tıkıyoruz.
*
- Hapisteki bütün gazeteciler, aydınlar çıkmış. Sanatçılar kendini özgür hissediyor.
*
- Hem iktidar yanlısı troller, hem kendini muhalefet diye yutturan küfürbazların hepsi kendi mahallelerinden bile kovulmuş.
*
- Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle ilişkilerimiz eskisi gibi iyi bir zemine oturmuş, Türkiye’nin AB üyeliği çok ciddi biçimde gündeme gelmiş.
*
- Ortadoğu’da mezhep siyaseti, Osmanlıcılık, müdahalecilik, mahalle bizden sorulur tavrı bitmiş, Türkiye’nin menfaatlerine uygun bir diplomasiye dönülmüş...
*
- Seçimler yapılıyor, ama hiçbir vatandaş “Eyvah benim partim kaybetti” diye kendini mazlum, hiçbir vatandaş da “Hahh işte benim partim kazandı, şimdi gösteririz biz onlara” raconuna, kibrine girmiyor... Hayat normal biçimde devam ediyor...
*
Söyleyin Allah aşkına...
Böyle bir hayal, böyle bir rüya...
Gerçekleşse eğer...
Senin, benim, onun...
AKP’linin, CHP’linin, MHP’linin, İYİ Partilinin, HDP’linin, Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin, Aydın Doğan’ın, Sabah’ın sahibi kimse onun...
*Hepimizin daha iyiliğine olmaz mı...
KÜLLİYE ‘AZZZ SONRA’ UYGULAMASINA GEÇTİ
- VALLAHİ taa Meksika’dan benim merakımı bile çektiler.
Bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Atatürk Kültür Merkezi”nin ne olacağını yarın açıklayacağını ilan ediyor.
Aynı dakikalarda sözcüsü İbrahim Kalın “Cumhurbaşkanı bugün gazetecilere önemli bir şey söyledi, yarın yazacaklar” diye konuşuyor.
Medya diliyle “teaser” geçiyorlar...
Haber televizyonu diliyle de “azz sonra” yapıyorlar.
FOTOĞRAF ANALİZİ
ŞU AN GELİNLİĞE Mİ YOKSA GELİNE Mİ BAKIYORSUNUZ
ÖNCE bu fotoğrafın arkadan çekilmişini gördüm...
Dünyanın en pahalı gelinliklerinden biri...
Son yılların yükselen İngiliz dikimevi Ralph ve Russo’nun diktiği bir gelinlik.
Geçen yaz Paris
2017-18 sonbahar-kış defilesinde sunuldu.
İkilinin diktiği gelinlikler
25 bin ile 750 bin pound arasında yapılıyor.
Arkadan görünümü olağanüstüydü...
Ama bir de koleksiyonu taşıyan manken var...
Bollywood sanatçısı Sonam Kapoor...
Tabii ona önden baktım...
Size de soruyorum. Geline mi bakıyorsunuz, gelinliğe mi...
BİLİM: İDEAL BİR KÖŞE YAZARININ BOYU NE KADAR OLMALI
BENİMKİ 1.81...
Sevgili büyüğüm Mehmet Barlas’ınki benimkinden uzun...
Dudak bükmeyin... Ciddi bir konuyu tartışacağız...
Fatih Altaylı, ki onun boyu da benimkinden uzundur, geçen hafta paradigmalarımızı altüst eden bir teori ortaya attı.
Ona göre eski Yunan’da “penis boyu” öyle matah bir şey değilmiş...
Uzun ve büyük penis, okumuş, zengin ve soylu kesimin küçümsediği bir şeymiş... O nedenle Yunan heykellerinde filozofların, aklı başında ve soylu insanların heykellerinde penisleri küçük yapılırmış...
Büyük penis ise avam takımına yakıştırılan bir şeymiş...
Tabii bu yeni teori, aklıma şu soruyu getirdi:
Aklı başında, makul, başarılı, zeki, becerikli bir köşe yazarının heykeli dikilecek olsa penisinin boyu ne olurdu?
Bir fikir sahibi olmak için Michelangelo’nun Davut heykeline baktım...
İstirahat halinde bir penis olduğu için doğrusu pek fikir sahibi olamadım...
Ama vücut boyu konusunda bazı teoriler var.
Yapılan bazı bilimsel ölçümler Davut’un insan boyu olarak 1.65 olduğunu gösteriyor.
Çıkarabildiğim tek şey, sanatçının Davut’un hem boyu hem penis boyu bakımından mermerden epey tasarruf ettiği oldu.
ESTETİK: İDEAL BOYU BULAMADIM AMA BAKIN NE BULDUM
İDEAL bir köşe yazarı boyu için bir de “altın oran” teorisine baktım.
“Fi” sayısı olarak bilinen altın oran, “Matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısı” olarak tarif ediliyor. Bütün araştırmalarıma rağmen ideal bir köşe yazarının boyunun ne olması gerektiği konusunda matematik bir formüle ulaşamadım. Ama en azından kadınlar için söylenen o iğrenç, aşağılayıcı sözün erkek karşılığını öğrenmiş oldum.
Hani “Saçı uzun aklı kısa” lafı vardı ya...
Onun erkek versiyonu şöyleymiş: “Şeyi uzun aklı kısa...”
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Bu bilimsel yazının son sanat tartışması ile hiçbir ilgisi yoktur.
KİTAP: TSUNAMİDE 75 ÇOCUK ÖLMÜŞSE VE BUNUN 74’Ü AYNI OKULDANSA
11 Mart 2011 günü Japonya’da meydana gelen deprem ve ardından gelen tsunamide 18 bin 500 kişi öldü... Bunca ölü içinde hayatını kaybeden sadece 75 çocuk vardı... Ve bu çocukların 74’ü aynı okulda okuyordu...
Times gazetesinin Tokyo büro şefi Richard Lloyd Parry bunun peşine düştü. Altı yıl boyunca bu okulu ve çocuklarını inceledi.
Sonunda “After the Storm” adlı bir kitap çıkardı.
Henüz küçük bir özetini okudum. Çocuğunun çamurlar içinde cesedini bulan bir anneyi anlatıyor.
Silecek bir kâğıt, peçete, mendil bulamadığı için, yavrusunun gözlerini diliyle yalayarak temizleyişini anlatıyor.
Tıpkı bir kedi gibi....
Çok dokundu...
Mutlaka okuyacağım...
Paylaş