MİT’teki o plaketi hiç unutmadım

BUNDAN üç yıl önce MİT’in Marmara Köşkü’nün giriş kapısının solundaki odadayız.

Burası küçük bir oda.

İki koltuk ve bir masa var.

Masanın arkasındaki duvarda asılı bir gümüş tabak dikkatimi çekiyor.

Aslında tabak değil, yuvarlak bir plaket. İngilizce bir yazı yazılmış.

Mealen şu yazılıydı:

‘Kenya operasyonundaki işbirliği dolayısıyla Türk meslektaşlarımıza bir hatıra olarak.’

* * *

MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun gülerek, ‘Malum operasyon’ diyor.

Yani Abdullah Öcalan’ın Kenya’da Türk istihbarat elemanlarına teslim edilişi.

Devam ediyor: ‘Bu plaketin bir benzeri de öteki arkadaşlarımızın duvarında asılı.’

‘Öteki arkadaşlar’
dediği, Öcalan’ı Yunan Büyükelçiliği’nden alıp Nairobi Havaalanı’nda Türk yetkililerine teslim eden CIA mensupları.

Atasagun da CIA’ya bir teşekkür plaketi göndermiş.

Bu plaketler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ve önemli istihbarat işbirliğinin somut belgesi olarak hálá o duvarda duruyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretini izlerken, bu plaketleri hatırlıyorum.

O tarihi günün üzerinden daha henüz altı yıl geçti.

Ama hafızalarımız ne kadar kısa.

Veya ne kadar vefasız...

* * *

Başbakan’ın gezisinin arkasından ortaya çıkan şu tabloya bakın.

Hadi, nostaljik tutkularını, gençlik ideolojilerini bir türlü rafa kaldıramayan solcuları bir kenara bırakalım.

Milliyetçilikten, ulusalcı ittifaka terfi eden ülkücüleri anlayalım.

Ya Erdoğan’ın eski ve yeni yol arkadaşları, yani İslami kesim?

İslami kesimin yayın organları bile Erdoğan’a yükleniyor.

Neredeyse bütün basın Amerikan karşıtı kesilmiş.

Bir yandan Erdoğan’a vuruyor, bir yandan ABD’ye.

Oysa ben çok farklı düşüncedeyim.

Ne Erdoğan, ne de ABD bu kadar ağır bir düşmanlığı hak ediyor.

Ne de Türk-Amerikan ilişkileri bu kadar insafsızca bir saldırıyı.

Ağzı kalabalık, ruhu komünizmin çocukluk hastalıklarından kurtulamamış yaygaracı azınlığı bir kenara bırakıyorum.

Türkiye’nin makul insanlarına seslenmek istiyorum.

Aklı başında bir insan bana, ‘ABD’ye düşman olmanın bize kazandıracağı tek bir nedeni’ söylesin.

* * *

Avrupa Birliği’ni mi kazanacağız?

Arap dünyası bizden yana mı olacak?

Afrika mı bizi alkışlayacak?

Ekonomimiz daha mı iyi olacak?

Yoksa, sadece içimizdeki bir avuç fanatiğin şahsi histerisini mi tatmin etmiş olacağız?

Ben bütün samimiyetimle Başbakan’ın arkasında duruyorum.

Evet çok hoş bir ziyaret olmadı.

Ama sadece Amerika bastırdı, Türk tarafı hiçbir şey söylemedi diye bir şey de yok.

Kıbrıs konusunda duruşumuz değişmedi.

Suriye konusunda ‘ikna edici bir yakınlaşma’ politikasından taviz verilmedi.

Neticede onlar kendi duruşlarını dile getirdiler, Başbakan Erdoğan da Türkiye’ninkini...

Fena mı oldu?

İpleri koparmak yerine, yumuşatmanın yollarını aramanın ülkemize ne zararı var?

Bu insafsız saldırıların bize yararı ne?

* * *

Bir kere daha anlıyorum ki, bu ülkede başbakan olmak çok zor, çok ağır bir iş.

Meydan bu tuzu kuru insafsız eleştirmenlere kaldığı zaman, başbakanlara kulaklarını kapatıp doğru bildiği yolda yürümekten başka alternatif kalmıyor.

İman ve inancın asıl gösterilmesi gereken yer işte tam burasıdır.

Yani ileriye, Batı’ya doğru yürüyen bu büyük transatlantiğin rotasını aynen tutmak...
Yazarın Tüm Yazıları