DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünisa Gül, bakanlık konutunun bütün eşyasını elden geçirtmiş.
Konut eskisine göre daha zevkli bir hale gelmiş.
Yemek salonundaki dev halıyı, depoda bulmuşlar.
Bakımsızlıktan yıpranmış haldeymiş.
Çok iyi ustalarca onarılmış ve salondaki uzun masanın altına konmuş.
* * *
Gül Ailesi, Dışişleri Konutu ile ilgili çok güzel bir de çalışma yaptırmış.
Konutta bulunan bütün sanat eserlerinin, antika objelerin envanterini çıkarmışlar.
En küçük bir obje dahi unutulmamış.
Bu envanteri ayrıca güzel bir albüm kitap haline getirmişler.
Gül, ‘Geçmişte hem Başbakanlık, hem de bu konutla ilgili çok spekülasyon oldu. Bu kitap onların da önünü keser’ diyor.
* * *
Buradan Gül’ün çalışma odasına geçiyoruz.
Çok zevkli döşenmiş bir oda.
Belli ki Gül de bu odayla övünüyor.
Duvarın bir tarafı tamamen camla kaplanmış bir kütüphane.
Oradan bir kitap çıkarıyor.
Yazımın geri kalan bölümünü işte bu kitaba ayırmak istiyorum.
Çünkü bu kitabın dört sayfası beni çok etkiledi.
Alman yazar Eric Maria Remarque’ın ‘Dönüş Yolu’ kitabının son bölümünü hatırlattı.
* * *
Kayseri Lisesi, bugüne kadar bütün mezunlarını üç ciltlik bir albümde toplamış.
Sayfalarını çevirirken, bütün Türkiye’nin tanıdığı birçok sima karşınıza çıkıyor.
Lisenin kurulduğu yıldan bugüne bütün mezunlarının fotoğrafları var.
Birinci cildin ortasına yakın bir yerde insanı ağlatacak kadar dramatik dört sayfa gözüme çarpıyor.
Yıl 1920-21.
Sayfalarda tek bir fotoğraf yok.
Çünkü o yıl mezun olan öğrenci de yok.
Sadece tam sayfa bir yazı:
‘1920-21 mezunları.
Lise son sınıf talebeleri cepheye gidip cephede şehit düştüğünden bu öğretim yılında okul mezun verememiştir.’
* * *
Sakarya Savaşı, bir lisenin o yılki bütün mezunlarını alıp götürmüş.
Düşündüm, o lise kimbilir önceki hangi yılların mezunlarından daha kaç şehit vermiştir.
Türkiye’nin dört bir tarafında kimbilir kaç lise o yıl hiç mezun vermemiş.
Kaç lisenin bir yıl sonraki ilk gününde yapılan sınıf yoklamalarında kaç parmak kalkmamış, ‘Burada’ diyenlerin tarafı kimbilir ne kadar tenhalaşmıştır.
Albüme bakarken aklıma Eric Maria Remarque’ın romanındaki o yoklama sahnesi geliyor.
* * *
Savaş bitmiş, cepheye gönderilen küçücük Alman öğrenciler tekrar okullarına dönmüş.
Ama kaçı?
Her okunan numarayı, her telaffuz edilen ismi takip eden sessizlikler, kayıp sıra arkadaşlarının hüzünlü mezar taşlarıdır.
Kayseri Lisesi’nin fotoğrafsız sayfalarının kimbilir kaç başka ülkede benzerleri vardır.