Mahallenin yeni kabadayısı

2000’li yılların başında bir gün Uzan Grubu’nun patronlarından biriyle buluştum.

Bu buluşmada Türk medya tarihinin en ders alınacak sohbetlerinden birini yaptık.

O günlerde kulağımıza, Uzan Grubu’nun, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden birine karşı iftira kampanyası başlatacağı haberi gelmişti.

Uzan Grubu’na ait gazete ve televizyonlara ilan vermeyen bu şirkete iftira atacaklardı.

Kendisine şunu söyledim:

"Sakın böyle bir şey yapmayın. Bu, bütün medya için kötü olur. Yayın organları şantaj amaçlı kullanılmamalı. Şirketlerden şantaj ve sindirme yollarıyla ilan almak, kötü ve tehlikeli bir yolu açar."

* * *

Bizi dinlemediler ve bu çok başarılı gıda grubuna karşı insafsızca bir iftira kampanyasına başladılar.

Sonunda derslerini aldılar ve sadece medya gruplarını değil, bütün şirketlerini kaybettiler.

Medyada şantaj ve sindirme yöntemlerine başvuran herkesin kaçınılmaz sonu budur.

Uzanlar çekildikten sonra bir süre bu yöntemler medya sektöründen uzak kaldı.

Ne yazık ki son günlerde yeni türemiş bir medya patronu, bu yöntemleri bir kere daha tedavüle soktu.

Sabah Gazetesi, bu eski şantaj ve sindirme yöntemlerini uygulamaya başladı.

Kendilerine ilan vermeyen şirketler, gazetenin manşetinden makineli tüfek ateşine tutuluyor.

Kısaca, Uzan tarzı medyacılık yeniden hortladı.

* * *

Kimdir mahallenin bu yeni kabadayısı?

Hayat ağacında şöyle biraz geriye, Hürriyet arşivlerindeki elleri kelepçeli fotoğraflarına gidince ilginç bir mazi önümüze çıkıyor.

22 yaşında Mali Polis’le tanışmış.

40 yaşında, 48 yaşında yine Mali Polis.

Daha 50’sine gelmeden Mali Polis ikinci adresi olmuş.

Gözaltılar birbirini kovalamış.

Hangi iddiayla mı?

Kaçakçılığın aklınıza gelecek her türlüsüyle...

Peki sonra uslanmış, tövbe edip de öyle mi medya sektörüne gelmiş?

Ne gezer...

Daha geçenlerde Adana’da sahte imzayla tesis satarken Adli Tıp tarafından suçüstü yakalandı.

Davası sürüyor.

Yıllar önce halka açılmış bir şirketi yeniden halka açmaya kalktı.

Bunu yaparken Sabah Gazetesi’nin İstanbul matbaasını kendisinin gibi gösterdi.

Ama yalancının mumu yatsıdan bile önce söndü.

Borcunu bir türlü tahsil edemeyen Halk Bankası, matbaayı satışa çıkardı.

Bunun şokunu atlatamadan, bu defa ATV televizyonunun logosu ve ismi, bir başka alacaklı olan Vakıfbank tarafından satışa çıkarıldı.

İyi ki İMKB, bu şirketin halka açılmasına izin vermedi.

Ya halka açılmasına izin verilseydi ve küçük yatırımcı bilmem kaçıncı defa yine kazık yeseydi?

Halka arzda kendisine yardımcı olan büyük finans ve danışmanlık şirketleri, bu gerçekleri yatırımcıdan sakladığı için başına neler gelirdi?

Amerika Birleşik Devletleri’nde neler geldiğini gördük.

Mahallenin bu yeni kabadayısı, şimdi mazisini kilim altına süpürüp hepimize namus dersleri vermeye kalkıyor.

Bak şu konuşana ve konuşturduğuna...

* * *

Bu defa hedefleri, Türkiye’nin en büyük ve başarılı kuruluşlarından biri olan Petrol Ofisi.

Türkiye’de birçok şirketin, dahası kendilerinin bile yaptığı şirket birleştirmelerini bahane ederek Doğan Grubu’nu sindirmeye çalışıyorlar.

Üstelik bunu cahilce yazılarla yapmaya kalkışıyorlar.

Vergi matrahı ile vergiyi karıştırıyorlar.

Zamanaşımına konu olmayan bir incelemeyi zamanaşımı varmış gibi sunuyorlar.

Henüz sürmekte olan bir incelemeyi, kesin karar gibi sunarak Maliye üzerinde baskı kuruyorlar.

Üstelik, "Evet biz, Maliye üzerinde baskı kuruyoruz" diyerek pervasızca meydan okuyorlar.

* * *

Türk iş dünyası ve yabancı yatırımcılar, gizlilik içinde yürütülmesi gereken bir vergi incelemesinin böyle aleni bir şirket lincine dönüştürülmesini kaygıyla izliyor.

İş álemi, şu sorunun cevabını da kaygıyla bekliyor:

Maliye böyle ağır bir medya teröründen etkilenecek mi? Yoksa hakkaniyet ve tarafsızlık geleneğini sürdürecek mi?

Vergi uygulamaları konusunda daha önce mükelleflere verip sonra kanun maddesi haline getirdiği muktezalara sadık kalacak mı?

Bunlar ciddi meselelerdir.

O nedenle, cehaletlerini ve şantaj bağımlılıklarını, kendilerine bilgi sızdıran ajanların kötü niyetiyle ittifaka sokan bu şer koalisyonuna, ilgili herkesin kulaklarını tıkaması gerekir.

Evet, iş dünyası işte bunu bekliyor.
Yazarın Tüm Yazıları