Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı Biden önceki gün yemin ederek göreve başlarken o törenin süperstarı hiç kuşkusuz Lady Gaga’ydı...

Haberin Devamı

Lady Gaga, ABD’nin en güçlü ve cesur LGBT hakları savunucularından biridir.

Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

Milli marşı söylerken gözümün önünde şöyle bir tablo vardı.

ABD’nin, konsolosluk ve büyükelçilik binalarında LGBT bayrağı asılmasını yasaklayan, bugüne kadarki belki en büyük LGBT düşmanı başkanı arka kapıdan Beyaz Saray’ı terk ederken, ön tarafta bir LGBT militanı Amerikan milli marşını söylüyordu.

Bence değişimin ilk ve çok çarpıcı sembolizmi buydu...

*

Peki Lady Gaga kendisi bir LGBT insanı mı?

“Poker Face” şarkısını sözlerine bakarsanız “biseksüel” bir havası var... Ama bu soru kendisine her sorulduğunda hep, “Bu konuları konuşmak istemiyorum” cevabını verdi.

Haberin Devamı

2019 yazında Las Vegas’ta onun iki harika konserini izlemiştim.

Ertesi gün de dünyanın çeşitli yerlerinden 8 gazeteci onunla iki saate yakın sohbet etmiştik.

Lady Gaga söylerken 10 Haziran 2019 gününe döndüm.

10 Haziran 2019... Las Vegas’ta Waldorf Astoria Oteli’nin üçüncü katında bir odada, dünyanın dört bir yanından gelmiş 8 gazeteci onunla sohbet etmiştik.

Üzerinde sade bir siyah takım elbise vardı. İki gece üst üste izlediğimiz şovlarında, konserlerinde giydiği o rengârenk elbiselerle hiç ilgisi yok.

Karşımızda bir süperstar ama aynı zamanda derin bir entelektüel, güçlü bir aktivist ve bir oyun kuralı değiştiricisi oturuyordu.

*

O gün biz de o soruyu sormuş ve aynı cevabı almıştık.

O gün anlamıştım ki, bir hakkı savunmak için ille de onun mağduru olmak gerekmiyordu...

*

Gelin şimdi ABD’nin en kritik ve en çarpıcı değişim anında milli marşı okuyan bu kadını biraz kez daha tanıyalım.

Çünkü onu tanıyınca, o marşı neden onun söylediğini de daha iyi anlayacaksınız.

Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

‘SİZDEN GERİYE NE KALSIN İSTERSİNİZ’ SORUSUNA ŞU CEVABI VERMİŞTİ

“Ben sadece ‘cesur bir insan’ olarak hatırlanmak istiyorum. Bu size tuhaf gelebilir. Tabii ki müziğimle, sanatımla da hatırlanmak isterdim. Bu harika bir şey. Picasso, Da Vinci yaşadı ve hâlâ yaşıyorlar. Ama ben cesur ve aklından geçeni korkmadan söyleyen bir insan olarak hatırlanmayı tercih ederim. Tanrı’nın bu sesi bana meşhur olmak için değil, meydan okumak, dünyayı değiştirmek için bir araç olarak verdiğine inanıyorum. Ve ben de bunu yapmak istiyorum.”

HAYATTAKİ EN BÜYÜK İDOLÜM JOHN LENNON

Haberin Devamı

“Hayattaki en büyük idolüm John Lennon ve Yoko Ono. ‘Give Peace a Chance’i (Barışa Bir Fırsat Tanı) öylesine bir anda yazmıştı. Bütün dünya üzerinde muazzam bir etki yarattı bu şarkı.”

“Başka kimler var derseniz, Martin Luther King var. O da çok büyük etki yaratmış bir insan. Elton John var. Yıllarca müziği ile etkilemiş bir süperstar. Sonra kurduğu AIDS Vakfı ile büyük etki yaptı. Oyunun kurallarını değiştirdi.”

“Bir de Tony Bennett tabii... Sadece müziği değil, bütün hayatı boyunca bir aktivistti. Sivil haklar hareketi sırasında sesini yükselten sanatçılardan biriydi. Irk ayrımcılığı sırasında Afrika Amerikan vatandaşları otellere alınmazken o Duke Ellington’u otellere sokturuyor ve müziğini yaptırıyordu.”

Haberin Devamı

İDOLÜ OLMAYAN İNSAN KENDİNİ İDOLLEŞTİRİR

“Başkalarını bilmem, ben hep idollerim, esin kaynağım insanlar olmasını istedim. Hep sizden yukarıda bakacağınız birileri olmalı hayatta. Çünkü idolleriniz yoksa, bir süre sonra kendinizi idolleştirmeye başlarsınız.” Son sözünüz?

“Ben iyi şeyler için kuralları yıkan, çiğneyen bir insan olmak istiyorum.”

BENDEN 5 YAŞ BÜYÜK BİR SOSYALİSTE AŞI SIRASI GELDİYSE

BEN imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir 65 plus olarak aşı sıramı beklerken benden 5 yaş büyük
Doğu Perinçek aşısını olmuş bile...

Ve aşı yapılırken gururla da poz vermiş...

Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

O gurur duymasın da kim duysun ki...

Gençliğimizden beri Çin usulü sosyalizmi savunan, durmadan Çin’i, Mao’yu öven bir siyasetçi olarak sonunda Çin aşısını yaptırıyor...

Haberin Devamı

Bir anlamda hayalleri gerçek olmuş...

“Kültür devrimi”nde fena çuvallayan Mao, “aşı devrimi”ni kazanmış.

Bir arkadaşım bana onun aşı olurken çekilen fotoğrafını gönderdi.

Tabii sağ kolunun üzerindeki Mao dövmesini görünce fotoğrafın üzerine atladım, “Helal olsun Doğu’ya dövme yaptırmış” dedim.

Meğer muzip arkadaşım montajla eklemiş.

Çok eğlendim tabii...

Peki gerçekten dövme olsaydı şaşırır mıydım... Şaşırırdım ama çok hoşuma giderdi.

Doğu Perinçek onu tanıdığım günden beri sosyalisttir. Sosyalist olduğu için de kendisine sınıflar üstü bir imtiyaz yapılsın istemez. Bu fotoğrafa bakınca anlıyorum ki imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir 65 plus olarak bana da artık aşı sırası yaklaşıyor.

Haberin Devamı

Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

MICHELIN YILDIZLI İLK ‘VEGAN’ RESTORAN

İKİ gün önce gastronomi alanında bir devrim oldu.

Vegan yemek servisi yapan bir restoran gastronomi tarihinde ilk defa Michelin yıldızı aldı. Yani hayvani gıda kullanmadan yapılan yemekler sunan bir restorana da yıldız verildi.  

Restoranın adı ONA...

Üstelik öyle San Fransisco gibi deneysel mutfakların olduğu bir yerin değil, Fransa gibi bir ülkenin en etobur şehirlerinden biri olan Bordeaux’da bir restoran bu.

Restoranın sahibi Claire Vallee, Michelin’den yıldız haberini aldığında “Tren çarpmış gibi oldum” demiş.

Restoran bugünlerde COVID-19 nedeniyle kapalı.

Kapanmadan önce 7 parçalık vegan bir mönü sunuyormuş.

Restoranın kuruluş hikâyesinde ilginç bir de ayrıntı var.

Claire Vallee restoranı açmak için krediyi “yeşil bir bankadan” almış.

Tabii buradaki “yeşil” İslami değil, adını tabiat yeşilinden alan bir bankaymış...

Şimdi merakla bekliyorum.

Michelin yıldızlı vegan bir restoran, şarabın memleketinde ne kadar yaşayabilecek?

Lady Gaga milli marşı söylerken ben o günkü soruyu hatırladım

MEMLEKETİN BUNCA MESELESİ VARKEN HAVYAR NEYLE YENİR?

SUNSET Restoran’ın “Sunsetter” adlı dergisinin son sayısını çok beğendim.

Uzun süre elimde kaldı ve okuyacak epey şey buldum.

Ama en ilginci Türkiye’nin bence bir numaralı şarap ve içki uzmanı olan Mehmet Yalçın’ın havyarla ilgili yazısıydı.

Başlığı “Sadece havyarla yaşanmaz” olan makaleden ilginç birkaç bilgi aktarayım:

*

Dünyadaki yıllık havyar tüketiminin yarısı aralık ayının ikinci yarısında yapılıyormuş.

*

Şu an dünya havyarının yüzde 54’ünü Çin ve Fransa üretiyormuş.

*

Birleşik Arap Emirlikleri yılda 35 ton havyar üretiyormuş.

*

Türkiye’de havyarın Bafra’da üretildiğini sanıyordum ama şu sıralar asıl üretim Adana’nın Seyhan Baraj Gölü’nde yetiştirilen mersinbalığından elde ediliyormuş.

Ve en önemli bilgiyi en sona bırakıyorum: Malum tartışma. Havyar gümüş kaşıkla mı yenir yoksa sedef kaşıkla mı?

HAVYAR EN İYİ KRALİYET USULÜ YENİR, YANİ PARMAKLARINIZLA

İSVİÇRELİ havyar uzmanı Emmanuel Colomb’a göre en iyi yeme yöntemi “Royal methode”muş...

Yani kraliyet usulü... O da şöyle:

“Havyar çok tazeyse elinizin üstünde başparmak ile işaretparmağı arasına koyup yalayarak
bir defada yutarsınız. Elinize sıvanan havyar yağını da iyice yayar cildinizi güzelleştirirsiniz.”

Biliyorum...

Memleketin bunca meselesi varken şimdi bu ne diyeceksiniz yine...

Evet yine haklısınız...Siyasetten anlamayan, işsiz güçsüz bir köşe yazarının zırvalamaları işte...

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları