DÜN Milliyet Gazetesi’nin birinci sayfasındaki kovboy şapkalı damat fotoğrafını görünce, yazımın konusu kendiliğinden çıktı.
Fotoğrafta Kuzey Irak’taki bir düğün sahnesi görülüyordu.
Damat başına Teksas tarzı bir kovboy şapkası takmıştı.
Kuzey Irak’ta düğünlerde bu şapkalar moda olmuş.
Bana göre, eski peşmergenin yeni halini en güzel anlatan fotoğraf işte budur.
Tabii Kuzey Irak gerçeğini de...
* * *
Bir gazeteci olarak bugün rakip bir gazetenin genel yayın yönetmenini ve bir yazarını gönülden kutlamak istiyorum.
İçimdeki "gazetecilik hasedini" büyük bir maharetle, "gıptaya" çevirip, bu duygularımı aktaracağım.
Milliyet Gazetesi, bence bu yıl gazetecilik ödüllerine şimdiden aday olacak güzel bir iş yaptı.
Kuzey Irak’ta, yani hepimizin gözü önünde olup bitenleri hem merak çekecek, hem de bilgi verecek şekilde bize aktardı.
Kimin fikri diye araştırdım.
Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in fikriymiş.
Diziyi gazetenin ekonomi yazarlarından Serpil Yılmaz yaptı.
Kuzey Irak’ta Türkiye’den giden işadamlarının yaptığı işleri son derece çarpıcı gözlemler ve rakamlarla anlattı.
Geçenlerde Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı’nın bir açıklamasını yazmıştım.
Türkiye’den Kuzey Irak’a yapılan ihracat 5 milyar doları bulmuş.
Yüzlerce Türk şirketi orada inşaat yapıyor.
Ama gelin görün ki, Türkiye ile Kuzey Irak Kürtleri arasındaki ilişkiler, belki de tarihlerinin en kötü döneminden geçiyor.
Üstelik tamamen "belagat" zemini üzerinde büyüyen bu tartışma, yavaş yavaş kontrolden çıkmak üzere.
O nedenle, hem Türkiye’nin hem Kuzey Irak Kürtlerinin, çok gerçekçi, çok sağlam ve her iki tarafın menfaatine yarayacak bir komşuluk modeli bulmaları şart oldu.
Bunun için her iki tarafın kendine, en katı, en gerçekçi soruları sorması gerekir.
Ben bazılarını kızdırma pahasına bu soruları sormaya başlayacağım.
Yıllarca önce sorduğum şu katı sorunun ikna edici cevabını hálá almış değilim.
Soru şuydu:
"Türkiye doğu sınırında bir Kürt devletinin kurulmasına neden karşı?
Açıkça söylenmeyen, ancak kulağımıza fısıldanan gerekçe şudur:
"Çünkü o takdirde Türkiye’deki Kürtler de bu devlete katılmak ister."
Ben de diyorum ki: "Niye istesinler?"
Hele hele siz onları itmezseniz neden istesinler.
Şu soruyu da kendi kendimize sormalıyız.
Doğu sınırımızda "Sünni Arap" bir devlet mi, yoksa "İslami" etkisi daha az bir Kürt devleti mi, komşuluk açısından bize daha uygundur?
O nedenle şunu söylemek istiyorum.
Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını artık "kırmızı çizgiler" kıskacından kurtarıp, daha gerçekçi bir temele oturtmamız lazım.
Nedir bu gerçekçilik?
Artık orada bir Kürt realitesinin bulunduğunu kabul etmek.
Onun "özerk, federal" özelliğine saygı göstermek.
Onlardan da bize ve kendi iç sorunlarımıza aynı saygı ile yaklaşmasını beklemek.
Ben bu konuda çok iyimserim.
Türkiye, Kuzey Iraklı Kürtlerle iyi bir ilişki kurduğu takdirde, bunun hem Kuzey Irak’a hem de Türkiye’ye çok yararlı olacağına samimi olarak inanıyorum.
* * *
Son sözüm Kuzey Irak’ın Kürt liderlerine.
Özellikle de Barzani’ye.
Bu bölgede, sadece bugünü düşünmek çok zararlıdır.
Yarın Amerikalılar buradan gittiğinde, baş başa kaldığımızda Kürtleri bekleyen şey, mutlu bir gelecek olmayacak.
Öfkeli bir İran, öfkeli bir Suriye, öfkeli bir Sünni Arap dünyası ve öfkeli bir Türkiye.
Üstelik Irak savaşının, bir zamanların savaşmayı bilmeyen Sünni Araplarından, cengaver bir millet yaratmak üzere olduğunu da unutmamak lazım.
Anlayacağınız bir gün Türkiye’ye muhtaç olacağınız günler gelebilir.