Paylaş
Hikâye 5 Ocak 2021 günü başladı...
O gün limana gelen bir gemi taşıdığı konteynerleri boşaltmak üzere vinçlere yüklerken, birtakım resmi kişiler gelip yükün indirilmesini durdurdular.
Gelen kişiler Amerikan “Homeland Security”, yani “iç güvenlik” biriminin elemanlarıydı.
KONTEYNERDE NE VARDI SİLAH MI KOKAİN Mİ
Peki ne vardı bu konteynerlerin içinde?
Kokain mi...
Hayır...
Silah ve patlayıcı mı...
Hayır...
Ama onlar kadar “tehlikeli” bir şey vardı....
Ne miydi?
Sıkı durun...
Bakın malın gerçek sahibi kimlermiş...
Konteynerlerde pamuktan yapılmış erkek tişörtleri ve gömlekleri vardı.
Öyleyse bunları gönderen terörist bir örgüt müydü?
Hayır...
Gelen malın sahibi “Uniqlo”ydu...
Uniqlo, Japonya’nın en büyük giyim markasıydı.
Son yıllarda dünyada en hızla büyüyen markaydı.
Amerika’da da binlerce mağazası vardı.
POLİSLERİN ELİNDEKİ WOR BELGESİ NEYDİ
Gelen yetkililerin elinde “WOR” adı verilen bir belge bulunuyordu.
WOR “Withhold Release Order” kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir belge...
Gelen malı serbest bırakma emri anlamına geliyor.
Amerikan kanunlarına göre dışarıdan gelen malın “Zorla çalıştırma” sonucu üretilen bir ürünü kullanması halinde ülkeye serbestçe girişini durduran bir belge...
Gelen yetkililer Uniqlo’nun getirdiği gömleklerde kullanılan pamuğun Çin’in Sincan bölgesinde yaşayan Uygurların zorla çalıştırılmaları ile elde edildiği yolunda istihbarat aldıklarını söylüyordu.
O MALLAR ŞİMDİ NE OLACAK GERİ Mİ GİDECEK İMHA MI
5 Ocak günü Long Beach limanında başlayan bu soruşturma, önceki hafta, 10 Mayıs günü tamamlandı.
Ve o geminin getirdiği konteynerler içindeki tişört ve gömleklerin Amerika Birleşik Devletleri’ne girmesi yasaklandı.
Ya bu malı geri gönderecekler...
Veya daha büyük ihtimalle imha edecekler......
BÖYLE BÜYÜK ŞİRKETE BİLE YAPILIYORSA
ABD, Uniqlo gibi küresel bir markaya bunu yapıyorsa, artık dünyanın bütün markaları için bu sorun var demektir.
Ancak bu sadece Uniqlo markası için sorun değil.
Asıl hedef o pamuğun üretildiği ülke...
Yani Çin...
Yani Çin’in kendi içindeki bir “insan hakları” sorunu...
Şimdi çıkıp “Dış güçlerin Çin’e siyasi oyunu” diyebilirsiniz...
Bunu “üst akıl” teorileri ile izah edebilirsiniz...
Ama önümüzdeki günlerde bütün ülkelerin önüne çıkacak olan çok önemli bir sorunu bu açıklamalarla ortadan kaldıramazsınız.
YENİ ‘WAR’ YANİ SAVAŞ ‘WOR’ OLACAK
Artık hepimiz şunu iyi bilelim.
Bütün ülkelerdeki insan hakları ihlalleri, adaletsizlikler, özgürlükleri ortadan kaldıran totaliter uygulamalar artık dünya ticaretinin “WOR” belgeleri haline dönüşüyor...
Yani önümüzdeki dönemin anahtar kelimesi, savaş anlamına gelen “WAR” değil, “WOR” olacak.
Long Beach’deki Uniqlo konteynerleri insan hakları ihlalleri yapan, vatandaşına adaletsiz davranan, özgürlükleri ortadan kaldıran bütün ülkelerin markaları için ciddi bir gelişmenin ilk işareti....
O nedenle hükümetin bu hafta uygulamaya koyacağı Adalet Reformu, Türk şirketlerinin geleceğini de yakından ilgilendiriyor.
STANLEY KUBRİCK FİLMLERİNDE GÖRMEDİĞİNİZ GİZLİ ‘10 EMİR’
ÖNCEKİ gecemin kahramanı büyük yönetmen Stanley Kubrick’ti...
“Space Odyssey”, “Barry Lyndon”, “Otomatik Portakal”, “Shining” ve “Eyes Wide Shut” gibi olağanüstü
filmlerin yönetmeni yani...
Bir streaming platformunda 30 yıl boyunca onun şoförlüğünü yapan İtalyan asıllı bir İngilizle ilgili belgeseli seyrettim.
Emilio d’Allessandro adlı şoförün üzerine kurulu belgesel 2015 yapımı ama Türkiye’de geçen hafta gösterime sokuldu.
Belgeselde Stanley Kubrick’in hayat felsefesini özetleyen bir tablo vardı.
Onun 10 maddesini sizinle paylaşmak istiyorum.
BU KANUNLARDAN KAÇI VE HANGİSİ SİZE DE UYAR
· Bir şeyi açtıysan kapat...
* Bir düğmeyi çevirdiysen, yine çevirip kapat.
* Bir kilidi açtıysan, tekrar kilitle.
* Bir şeyi ödünç aldıysan iade et.
* Bir şeyi kullanıyorsan, dikkatli kullan kırma, bozma...
* Bir şeyi kirlettiysen, temizle.
*Bir yerden bir şeyi aldıysan, yerine koy.
* Başkasına ait bir şey alacaksan, önce izin iste.
* Bir şeyi kullanmayı bilmiyorsan, yerinde bırak, dokunma.
* Seni ilgilendiren bir şey değilse, burnunu sokma.
BANA UYANLAR VE UYMAYANLAR
NE dersiniz? Size uygun mu?
Şöyle bir baktım... Hepsi bana göre değil... Mesela hiiç işim oymayan bir şeye de burnumu sokarım.
Mesela dağıttığım masayı asla toplamam...
Televizyonu her gece açarım, sabaha kadar kapatmam...
YENİ KAVRAM
MAGAZİN DİLİNİN YENİ KAVRAMLARI
DÜNÜN en güzel magazin hikâyesini Hürriyet Kelebek’te Orkun Ün’ün köşesinde okudum,
2007 yılında çıkan “Kalbime Gömerim O Zaman” şarkısının hikâyesini anlatıyordu.
Şarkıyı Gökçe Kırgız isimli bir kadın yazmış ve söylemiş.
Ancak sonradan şarkısının peşini bırakmış ve yıllar sonra ortaya çakma bir Gökçe Kırgız çıkmış ve bu şarkıyı sanki o Gökçe Kırgız’mış gibi söylemeye başlamış...
*
Orkun bu olayı harika kavramlarla anlatıyor:
- Bir kere “Kimlik araklaması var” diyor.
- “Sahte itibar yüklemesi var” diyor...
Vee...
- Son günlerin gözde deyişi ile “Başkasının emeğinin üzerine çökme” var diyor.
İşte budur dinamik magazin anlayışı...
Yeni Türkiye’nin yeni magazini yeni kavramlarla zenginleşiyor...
SİNAN AKÇIL O KADİR İNANIR TARİFİNİ TERSTEN YAPSAYDI
DÜNKÜ Kelebek’in manşeti harikaydı.
“Sinan’ın maço tarifi” başlığı ile verilen haberi ilgiyle okudum.
*
Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl Bodrum’daymış. Akşam Sinan’ın yaş gününü kutlamışlar...
O yaş gününde Sinan bir-iki kadeh de atınca heyecana gelmiş olmalı ki, kendini çok ilginç bir maço erkek tarifiyle anlatmış:
“Ben” diyor; “Ricky Martin görünüşlü bir Kadir İnanır’ım...”
*
Ricky Martin gay olduğunu saklamayan bir sanatçı...
Kadir abimize gelince...
Neyse daha fazla karıştırıp arkadaşım Kadir İnanır’ı durup dururken kızdırmayayım...
“Kadir İnanır görünümlü Ricky Martin” de demediğine göre mesele yok.
‘AŞK, ÖLÜM VE ROBOTLAR’IN İKİNCİ SEZONU DA HARİKA
BANA “21’inci yüzyılın ikinci yarısının dizileri ne olacak” diye sorarsanız. Banko şu cevabı veririm: “Love, Death and Robots...”
Yani “Aşk, Ölüm ve Robotlar...”
İlk bölümü 2019’da yayınlanan dizinin üç yapımcısından biri David Fincher... Tabii onun eli ve vizyonu bir şeye değince bambaşka bir şey ortaya çıkıyor.
Dizi, gerçek insan karakterleri ile çizgi filmin birleşmesinden oluşan kısa bölümler.
Ama müthiş bir hayal gücü... Olağanüstü bir teknik..
Ve tabii ki mükemmel senaryolar...
Benim 21’inci yüzyıl anlayışım bu...
Paylaş