Kocanız beni sekreteriyle aldatıyor

SİZCE bu cümlede bir tuhaflık yok mu...

Haberin Devamı

Kim kimi kiminle aldatıyor...
Yani sahnede kaç kadın var...
Durun... Önce size olayı ayrıntıları ile anlatayım.

Kocanız beni sekreteriyle aldatıyor

KAPIYI AÇTIM KARŞIMDA KOCAMIN SEKRETERİ VAR

“Bir sabah arkadaşım Ayşe’nin kapısı çalınıyor.
Kapıdaki, Ayşe’nin kocasının sekreteri. Sekreter kız ilk kez eve geldiği için bizimki hafif şaşkın içeri davet ediyor.
Konuk, ‘Size anlatmam gereken bir şey var’ diyor ve doğrudan konuya giriyor:
‘Kocanızdan şikâyetçiyim. Beni diğer bürodaki sekreteriyle aldatıyor.’
Tavrında utanma, sıkılma zerre yok.
Ayşe şokta. Kocasının iki ayrı şirketi ve iki ayrı sekreteri var.
Ayşe, ‘Pardon’ diyor, ‘Benim kocam seni, sabahki sekreterle mi aldatıyor’.
Sekreter hiç utanma belirtisi göstermeksizin ‘Evet’ diyor, ‘Bunca zamandır katlandım ama artık katlanamayacağım, onun için size haber vermek istedim. Bir şeyler yapmanız lazım’.”

Haberin Devamı

MERAK ETME SÖYLERİM BİR DAHA ASLA YAPMAZ

“Ayşe, ilişkiyi ayrıntılarıyla, seks pozisyonlarını bile uzun uzun anlatan kızı yolcu ederken, ‘Merak etme, söylerim bir daha yapmaz’ diyor.”
‘Aşk Yüzyılı Bitti” kitabı, bu olayla başlıyor.
Yazarı Nuran Yıldız, “Bu olay gerçek. Sadece arkadaşımın adını değiştirdim” diyor.
Bu ayın en ilginç kitaplarından biriydi. Güçlü bir tezi savunuyor:
Bu tez, başlığındaki üç soğuk ve katı kelime ile ifade ediliyor:
“Aşk yüzyılı bitti...”
Tez, güçlü akademik argümanlarla savunuluyor. Ve son noktayı da yine vurucu bir kavramla vuruyor:
“Aşk zombileşmiştir...”
Yani yürüyen bir ölüdür.
Yazar Jean Baudrillard’dan bir alıntıyla yeni yüzyılın aşkını şöyle tarif ediyor:
“Artık âşık olmuyoruz, âşıkmış gibi yapıyoruz.”
Gelin şu meselenin içine biraz daha girelim.

(*) Nuran Yıldız, “Aşk Yüzyılı Bitti”, Doğan Kitap, 2013

FARK

Romantik aşk tutunmacı aşk

NURAN Yıldız’a ve referans verdiği kaynaklara göre çağımızda iki tür aşk var. “Dünün romantik aşkı” ve “bugünün tutunmacı aşkı...”
- DÜNÜN Romantik aşkı, “Ölüm bizi ayırana kadar” uzun ömürlü bir şekilde tasarlanırken...
- BUGÜNÜN ‘Tutunmacı aşkı’ yarınsız bir “tek gecelik ilişkiler” zinciridir.
- DÜNÜN Romantik aşkı, artık “ütopik bir meşguliyettir”.
- BUGÜNÜN Tutunmacı aşkı ise “eylemi” arzulayan bir gerçekliktir.
- DÜNÜN Romantik aşkı, “Hayatın tüm anlamını bir başkasında bulmayı sağlayan psikolojik bir pakettir”.
- BUGÜNÜN Tutunmacı aşkı ise ‘Psikolojik paketin kendisi değil, psikolojik sorunları kısmen, geçici olarak yok eden, erteleyen, sorunlara karşı direnci arttıran antidepresan ilaçlar gibidir’.
- DÜNÜN Romantik aşkı, bir “din” gibi yaşanır.
- BUGÜNÜN Tutunmacı aşkı ise “ticari” yaşanır.

Haberin Devamı

ÇARE 1

Antidepresan ve yoga bitmiş aşkın çaresi mi

FRANSIZ yazar Beigbeder yıllar önce şu teşhisi koymuştu: “Aşkın ömrü üç yıldır...”
Nuran Yıldız’ın kitabını okuduğunuz zaman, üç yılın bile bir ömür kadar uzun kaldığı duygusuna kapılıyorsunuz.
Durum bu kadar basit ve katıysa, o zaman insanlar niye hâlâ evlenmeye devam ediyor... Aşk romanları, aşk filmleri niye hâlâ iş yapıyor...
Daha da önemlisi birçok insan niye hâlâ aşk acısı çekiyor.
Kitapta sorunun cevabı yok ama, aşkın izlerini silme yolları tartışılıyor.
- BİR: “Antidepresanlar, danışma merkezleri, estetik cerrahi, kişisel gelişim kursları, spor merkezleri...”
Yıldız, bunların sistemin araçları olduğunu ve “sistemin araçlarıyla aşk acısından kurtulmaya çalışmanın mantıklı olmadığını” söylüyor.
- İKİ: “Başkası acı veriyorsa, kendine odaklan, kendini sev” tavsiyesi etkili olur mu...
Ondan da emin değil. Öyleyse, çare, eski aşkı yeni arkadaşlığa mı dönüştürmek...

Haberin Devamı

YATAK

Aşkla yapılan seks eylem olarak seks

NURAN Yıldız soruyor:
“Aşkla yapılan seksle, eylem olarak yapılan seksi birbirinden ayırmak gerekir.
Aşkla seks yapmış olan birey ikisi arasındaki farkı bilir.
Peki aşkı reddeden birey ikisinin ayrı şeyler olduğunu bilebilir mi?”
Kendi cevabı şu:
“Hayır ama bunun onun için önemi de yoktur...”

Kocanız beni sekreteriyle aldatıyor

ÇARE 2

Büyük erkek ve kadının aşkı arkadaşlığa dönüşebilir mi

YILDIZ, “Çözüm, aşk’ın içinde var olan arkadaşlığı kalıcı hale getirmek olabilir. Bu, aşkın ardından koşmayı bırakmak anlamına gelir” diyor.
Ancak “zor kabullenilir bir şey” olduğunu da kabul ediyor. Ona göre en kötü seçenek “yalnızlıktır”. Dolayısıyla arkadaşlık ehvenişer olabilir.
Robert Musil, “Aşk yoktur, cinsellik ve arkadaşlık vardır” diyor.
Bu arada ilginç bir bilgi veriyor. Hindu düğünlerinde gelin ve damat birbirlerine “En yakın arkadaşım olacaksın” sözü verirmiş. Bunu desteklemek için bir yazardan şu sözleri aktarıyor: “Hindu evliliklerinde bir denge vardır. Onlar Batılı âşıklar gibi ‘âşık olmak’ ile ‘aşkın geçmesi’, hayranlık ile düş kırıklığı arasında dramatik gelgitlere kapılmazlar.” Bana hayli renksiz, ruhsuz geldi bu cümleler ama sizi bilemem.

Haberin Devamı

Yeni yüzyılın yeni sloganı ‘kullan at’ ‘sıradaki gelsin’

KİTABIN tezini en vurucu ve katı şekilde savunduğu bölümün başlığı şöyle:
“Zamanın sloganları...”
O sloganları da kısaca özetleyeyim:
- Artık yaşamın her alanında olduğu gibi ilişkilerde de geçerli anlayış şudur: “Uzun vade yok...”
- Uzun vade yoksa “bağlanmak da” yok.
- Unutma: Artık ilişkide ve yatakta “tek başınasın”.
- Unutma: Artık önünde sonsuz bir seçenekler dizisi var.
“Kullan at... sıradaki gelsin...”
- Unutma: “Sahip olmak” duygusunun miadı dolmuştur. Sadece “o anına” sahip olabilirsin.
- Çabuk ol: Her şey öyle hızlı gidiyor, günler ve yıllar o kadar hızlı geçiyor ki...
Artık “acelen var”.
- Unutma: ‘Hatırlamak’ ancak yaşamın biyolojik olarak da yavaşladığı yaşlılık dönemine ait bir duygudur.
Hatırlama, unut gitsin...

Haberin Devamı

MERAK

Bunları yazan bir kadın artık hiç âşık olmaz mı

NURAN Yıldız’ı sadece yazılarından tanıyorum. Benim de mezun olduğum Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirmiş.
Bu kitabı yazan kadının kaç yaşında olduğu sorusu aklıma takıldı.
Çok ilginç, Google’da yaptığım aramada, doğum tarihini bulamadım.
Sadece fakülteyi 1988’de bitirdiğini öğrenebildim.
Bu hesapla 40’lı yaşlarında olmalı.
Kadınlığının en güzel yıllarında demektir. O zaman da şu soruyu rahatça sorabilirim: “Acaba bu kitabı yazan kadın artık hiç aşk yaşamayacak mı...”
Veya varsa hâlâ yaşıyor mu...
Aslında sorunun kitapta cevabı var:
“Elbette aşk’sız yaşamayı önermek düşünülemez.
Önemli olan bu sarhoşluk ve beklenti halinin insanı sonu gelmez bir kendini aldatmaya hapsetmemesidir...”

SON SÖZ

Yazarla aramda 20 yaş var, acaba ondan mı anlamıyorum

YENİ yüzyılın aşk anatomisini okuyunca kafamda “iş saatleri dışında aşk” veya “bir serbest zaman hobisi olarak aşk” gibi kavramlar dolaşmaya başladı.
Büyük erkeklerle büyük kadınların aşkı, okyanusların abisisi kadar derin bir sarhoşluk ve kendini aldatma halidir. Ve bu güzel bir şeydir.
Kitabın akademik tadı, Fransız geleneğinin popüler kültür çizgilerini taşıyor. Referansları pop kültürün sağlam isimleri.
İyi yazılmış bir kitap. Keyifle ve düşünerek okudum. Ama aklıma şu soru da takılmadı değil...
- Aşk böyle kesin genellemelere, böyle katı akademiyaya gelecek bir şey midir...
- Aşkın yüzyılı bittiyse, insanlar hâlâ niye aşk romanlarını okuyor, aşk filmlerine gidiyor, aşk müziklerini dinliyor...
- Ve ben niye hâlâ Kill Bill filminin son sahnesinde, Uma Thurman’ın bir zamanlar âşık olduğu adamı, kalp patlatan beş vuruşla öldürdüğü sahnedeki o harikulade diyalogda Şekspiryen bir tat buluyorum...
Kitabın yazarı ile benim aramda 20 yaşa yakın bir fark var.
Bu da bir nesil eder...
Acaba benim Aşk Yüzyılım ölünceye kadar bitmeyecek mi...

Gidiyorum, bir hafta sonra zengin bir insan olarak döneceğim inşallah

- BİR kere daha, uzak bir yere yine bir yolculuğa çıkıyorum. Spiritüel bir hac farizesi de diyebilirsiniz.
Biraz yükseleceğim. Geriye kalan son öfkelerimi, son hırslarımı, son hüzünlerimi bırakıp döneceğim inşallah. Kafdağı’nın ardında, “gayrisafi bir mutluluğun” peşine düşüyorum. Bulursam, bulabilirsem, görürsem, görebilirsem, tabii ki size de anlatacağım, paylaşacağım. Bana bir hafta müsaade...
Zengin bir insan, tekrar büyük bir erkek olarak döneceğim...
İnşallah...

Yazarın Tüm Yazıları