Paylaş
Cebinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ona verdiği kimlik kartını taşıyor.
TC kimlik numarası 1994 rakamları ile başlıyor.
Basit bir tesadüf ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı seçildiği yıl.
*
Bayanlar baylar...
31 Mart günü yapılan seçimde, gizli oy açık tasnifle, İstanbul Belediyesi başkanlık koltuğuna oturan insan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Kendisi o koltuğa geçerli oyların yüzde 48 küsurunu alarak seçilmiştir.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediye başkanı seçilirken aldığı yüzde 25 oranından 23 puan daha fazla oy alarak.
*
Peki o koltuğu kimden almıştır?
AKP’nin o koltuğa seçimle işbaşına gelmiş Kadir Topbaş’ın yerine oturttuğu Mevlüt Uysal’dan...
Ya o kimdir?
O da kimlik numarası 4 rakamla başlayan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Şimdi birtakım şuursuz insanlar çıkmış, “1453’te başlayan yürüyüş durmayacaktır” falan gibi laflar ediyorlar...
Yani seçimi onun partisi kazanınca “İstanbul fethedilmiş” oluyor... Kaybedince de “İstanbul düşüyor”...
*
Ey şuursuz adam, ağzından çıkan lafın ne anlama geldiğinin farkında mısın...
Ekrem İmamoğlu’na oy veren İstanbul halkının yarısını düşman ilan ettin...
*
O nedenle diyorum ki... Sen kimsin yahu...
Hangi hakla, neye dayanarak bu ülkenin yarısını düşman ilan ediyorsun.
ACABA EŞİNE SADECE EKREM DESE DAHA COOL OLMAZ MI
ODATV yazarı Ayşe Baykal, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu ile konuşmuş.
Mülakatı ilgiyle okudum.
*
Dilek İmamoğlu 10 çocuklu bir ailenin kızıymış.
‘Cumhur ittifakı’nın adayı Binali Yıldırım’ın eşi ile ilgili çok güzel şeyler söylemiş.
Mülakatı çok sevdim.
Dilek İmamoğlu ile ilgili çok güzel bir izlenim bıraktı bende.
Ancak bir şeye takıldım.
Eşinden bahsederken hep “Ekrem Bey” diyor.
Başkalarını bilmem ama karıkoca arasında, hatta baba-anne-çocuk ilişkisinde bu “bey” ifadesi bana hep çok mesafeli geliyor. Nedense hep Orhan Gencebay geliyor aklıma.
*
Merak ediyorum, acaba baş başa kaldıklarında da evde ona “Ekrem Bey” diye mi sesleniyor:
Bana sanki “Ekrem” dese daha yakışacakmış gibi geliyor.
Bilmiyorum belki de normali onun yaptığıdır.
RAHAT OLUN, TÜRKİYE 2023’E İŞTE BU FOTOĞRAF KARESİ İLE GİRECEK
AK Partili, MHP’li kardeşim... CHP’li, İYİ Partili, HDP’li kardeşlerim...
İstanbul Belediye Başkanlığı devir teslim töreninde çekilen şu fotoğrafa iyi bak...
*
Önde iki insan var...
Biri İstanbul Belediye Başkanlığı’na seçilip mazbatasını alan Ekrem İmamoğlu...
Bir aksilik olmazsa, Allah ömür verirse...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılına İstanbul onun belediye başkanlığı ile girecek.
*
Şimdi arkada duvarda asılı iki fotoğrafa bak...
Soldaki Atatürk...
Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komutanı...
Cumhuriyet’in kurucusu...
*
Yanındaki Recep Tayyip Erdoğan...
Bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı...
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümüne onun Cumhurbaşkanlığı’nda girecek.
*
Güzel bir tablodur bu...
Çok güzel bir demokrasi tablosudur.
Bir ülkenin en güzel bekasıdır işte bu...
*
Hep birlikte bu fotoğrafın kıymetini bilelim.
ÖZAL RUHUNUN YENİDEN DOĞUŞU
NAGEHAN Alçı dün Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını alışı ile ilgili yazısında şöyle bir genelleme yapıyor:
“Farkında mısınız, tüm toplumu saran şu feci kutuplaşma ortamında rahmetli Özal’ın ruhu, farklı siyasal ve sosyal kesimleri hâlâ birleştirebilen başlıca değer durumunda...”
Yüzde yüz katılmıyorum bu yoruma...
Bu seçim kampanyasının kazanan ve kaybeden isimlerine bakıyorum...
İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da, Antalya’da, Bolu’da...
Hemen her yerde bölen değil birleştiren adaylar yarıştı.
Bütün kalbimle söylüyorum, İstanbul’da Binali Yıldırım, Ankara’da Mehmet Özhaseki, İzmir’de Nihat Zeybekci kazansaydı yine sevinirdim.
Özal’ın “dört eğilim” ruhu yeniden bu ülkenin üzerinde dolaşmaya başladı.
Bakın hep birlikte göreceğiz bunun yararlarını.
GAZETECİ OLARAK EN MERAK ETTİĞİM ŞEY
Şu günlerde gazeteci olarak en merak ettiğim şey, İran Dışişleri Bakanı’nın, Şam’da Esad’la görüştükten sonra Türkiye’ye gelip o görüşme hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilettiği dosya.
Kendim kadar eminim ki o dosyada Esad’dan Erdoğan’a bir mesaj var...
Ve içimden bir ses o mesajın olumlu etkileri olacak diyor.
ÇOK SİGARA İÇEN ÜNLÜ RESSAMLAR NE OLDU
1843 dergisinin yazarlarından Simon Willis geçen şubat ayında Amsterdam’ın Conservatorium Oteli’nde ünlü ressam David Hockney’le buluşmuş.
Bu otelde sigara içmek kesinlikle yasakmış.
Ama gazeteci odasına girdiğinde Hockney’in bol bol sigara içtiğini görmüş.
Hockney’in menajeri, önceden otelle bir anlaşma yapmış. Sigara izni vermezseniz sizin otelde kalmaz demiş.
Tabii söz konusu Hockney olunca kabul etmişler.
*
Konu sigaraya gelince Hockney şunu söylemiş:
“Picasso çok sigara içerdi, 91 yaşına kadar yaşadı. Renoir içerdi, 87 yaşında öldü. Van Gogh uzun pipo içerdi, genç öldü ama ölüm nedeni sigara değildi. Cezanne durmadan sigara içerdi. Ha birini unuttum. Bildiğim en büyük sigara düşmanı Hitler’di. Eh ne kadar yaşadığı konusunda fazla bir şey söylemem gerekmez herhalde...”
ROMATİZMAYA KARŞI SOĞAN TURŞUSU
HOCKNEY’in kendi kendine koyduğu bazı sağlık bilgileri varmış...
Mesela yıllarca soğan turşusu yiyerek eklem romatizmasına karşı ayaklarını koruduğuna inanıyormuş.
İlk fırsatta Osman Hoca’ya soracağım.
Biliyorum o daha çok şalgam suyu ve Güney Kore’nin “kimçi”sinden yana. Bakalım soğan turşusunun da böyle probiyotik etkisi var mı.
Paylaş