Ertuğrul Özkök: Kimdir bunlar, parayı nereden bulurlar






Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

DÜN Cem Boyner'den bir davet mektubu aldım. New York Times Gazetesi'nin tanınmış ekonomi yazarı Thomas L. Friedman bu ay sonunda Türkiye'ye gelecekmiş.

Friedman'ın ‘‘Lexus ve Zeytin Ağacı’’ adlı kitabı, küreselleşme konusunda bugüne kadar yazılmış en popüler kitap oldu.

Cem Boyner de Friedman'ı bazı akademisyen, gazeteci ve işadamı ile bir araya getirmeyi planlıyor.

Friedman üzerine Türkiye'de ilk yazıyı galiba ben yazdım.

Kitap gerçekten çok iyiydi.

FRIEDMAN'IN TEZİ

Friedman'ın bir tezi var.

‘‘Küreselleşmeyi, uluslararası ilişkileri ve iç politikaları belirleyen güçleri anlamadan ne günün haberlerini yorumlayabilir, ne de paramızı nereye yatıracağımızı bilebiliriz.’’

Son zamanlarda ‘‘Küreselleşme’’ olayını ‘‘Yeni Emperyalizm’’ olarak gören ve sunmaya çalışan basmakalıp bir yargı taraftar buluyor.

Oysa küreselleşme artık bir gerçek ve hepimizin hayatında.

Para, yatırım, spor, sanat ve medya...

Aklınıza gelebilecek bütün insani faaliyetlerin hepsi artık sınırların dışına taşıyor.

Geçtiğimiz günlerde tanınmış bir Batılı gazetenin ekonomi konularındaki uzman bir yazarı, Türkiye'deki televizyonlarla ilgili bir soru sordu.

Bu kadar kanal ne Fransa'da ne İngiltere'de var, dedikten sonra sormuştu:

‘‘Kimdir bu televizyonların sahipleri, bu kadar parayı nereden bulurlar?’’

Ben, ‘‘Onların sahipleri yok’’ deyince, adam şaşırıp kaldı.

‘‘Nasıl yani, hepsi devletin mi’’ dedi.

‘‘Hayır, devletin değil’’ deyince, şaşkınlığı daha da arttı.

Ben oturup RTÜK Kanunu'nun, kimseye televizyon sahibi olma hakkı tanımadığını söyledim.

Yarım saat anlatmaya çalıştığım halde anlamadı.

‘‘Finansmanı kim sağlıyor’’, ‘‘Sorumlu kim’’, yasaya aykırı bir şey olduğu zaman ‘‘Kimin yakasına yapışılıyor’’ sorularına da tabii ki cevap veremedim.

SAHİPSİZ TELEVİZYON

Sahibi olmayan bir televizyonun sorumlusu olabilir mi?

Gazeteci hálá anlamamış ifadelerle yüzüme bakmaya devam edince, ‘‘Teybini kapat’’ diyerek, kendisine ‘‘off the record’’ durumu anlattım.

Edirne'den Kars'a kadar ne kadar milli, bölgesel ve yerel televizyon varsa, hepsinin listesini önüne koydum.

Yanında sahipleri diye yazılan insanların adlarını okudum.

‘‘Gerçek sahibi o değil, budur’’ dedim.

MASKELİ SÜVARİ

Ülkenin bir ucundan ötekine ne kadar televizyon varsa, hangi siyasi görüşten, hangi ekonomik gruptan, hangi bölgeden olursa olsun, istisnasız hepsinin kanuna karşı hile yaptığını anlattım.

‘‘Hatta son zamanlara kadar bir devlet haber ajansının radyosunun bile ‘maskeli sahiplik' hilesine başvurduğunu’’ anlattım.

‘‘Ama bu bir komedi’’ dedi. ‘‘Kanuna karşı hile komedisi’’ diye tamamladım.

Şimdi bu devlet komedisinin, kolektif hülleciliğin ortadan kaldırılması imkánı doğdu.

TBMM Anayasa Komisyonu, RTÜK Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri kabul ederek Genel Kurul'a gönderdi.

Orada da kabul edilirse, Türkiye büyük bir ayıptan kurtulacak.

Ancak medyaya düşmanca bakan bazı çevrelerden, akıl almaz itirazlar yükseliyor.

''Bu kanun medyada tekelleşmeye yol açacakmış.''

Mantığa bakın.

‘‘Maskeli sahipliğin’’ arkasına gizlenen karanlık güçlerin, mafyanın bir gün hiç adını ortaya çıkarmadan bütün televizyonları ele geçirebileceğinden korkmuyor.

Bunların isimleri belli olsun dendiği zaman, tekelleşme ortaya çıkar diye feryat ediyor.

Yani ‘‘maskeli tekelleşmeden’’ korkmuyor, ‘‘adı sanı belli’’ kişilerin bütün medyayı ele geçirmesinden güya endişe ediyor.

Yani, vergi mükellefi olmuş, adresi, yaptığı işi belli olan, savcılıktan temiz káğıdı alabilen, parayı nereden bulduğunu açıklayabilen maskesiz, hülle yapmayacak insanlardan çekiniyor.

‘‘Maskeli patronun’’ bir mafyacı veya bir tarikat şeyhi olabileceği onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

YA YABANCILAR

Bu arada, devletin kablolu yayınından, dijital kanallardan veya uydulardan Türkiye'ye ulaşan yüzlerce, binlerce yabancı televizyon kanalının, hepsinin sahiplerinin belli olduğunu, ülkelerinde böyle saçma sapan kanunlara muhatap olmadıklarını bilmek dahi istemiyor.

Var mı bunun bir mantığı...

Yazarın Tüm Yazıları