Paylaş
Gökova'nın Akbük Koyu'ndaki küçük evimizin bahçesinde 150 yıllık bir çam ağacı var. Kara kedimiz işte o ağacın dibinde yatıyor.
Kimbilir kaç yıl önce düşen bir yıldırımın kırdığı tepesi, Kıran Dağları'na doğru uzanan bu çam ile kedimizin mezarı başındaki küçücük taş arasında tuhaf bir dostluk var gibi gelir bana.
Çünkü irikıyım insanlarla küçük olanlar arasında çok sağlam arkadaşlıklar kurulduğuna inanırım.
Belki boş bir hurafe, belki Panait Istrati romanlarından kalmış bir siluet.
* * *
O kapkara bir kediydi.
Şimdi bembeyaz, süt beyazı bir Himalayamız var.
İnsanın kedi bağımlılığı işte böyle tuhaf bir ihanet üzerine kuruludur.
Biri gitti mi, hemen ötekini almadan edemezsiniz.
Bazen, o kendiliğinden gelir. Bazen siz arayıp bulursunuz.
Tereddüdünüz çok kısa olur.
On beş yıllık dostunuzun hemen arkasından bir başkasını okşamaya başlamak, size affedilmesi güç bir ihanet gibi gelir.
Ama hemen bahaneleri yaratmaya başlarsınız.
Çünkü her kedi, yeni bir başlangıçtır.
Her kedi, kendi miladını kendi yaratır.
Dünyanız, ondan evvel ve ondan sonra diye bölünür.
Ondan öncesini çabuk unutursunuz.
İhanetin bu kadar çabuk masumlaştığı başka bir insan hercailiği yoktur.
Ve inanın kabahat sizde değildir.
Kabahat o yeni gelendedir. Kendi tarihi, kendi bencilliği, kendi inkárı ve kendi cazibesi ile gelen o yeni kedide.
O ihanete karşı koyabilecek bir insan iradesi henüz keşfedilmedi.
O masum ihanet, eşini kaybeden adamın veya kadının hemen bir başka sevgili bulması gibi bir şey değildir.
* * *
Çünkü hiçbir ahlak sözlüğünde, kedi ihaneti maddesi yoktur.
Kedi ahlakı...
Evet, evet kedi ahlakı bizim bilebildiğimiz felsefi uzayın kara deliği gibi bir şeydir.
Açıklanamaz.
Şimdi önümde çok güzel bir kitap duruyor.
Adı, ‘‘Kediler için Zen.’’
Kedi ahlakına, Miyavlı felsefeye, Tekir Budizmine giden ince, muzip, ti'ye alan bir kitap.
Ama her desenin, her cümlenin altından inanılmaz düşündürücü şeyler çıkıyor.
Çok tanıdığımız, ama hiç açıklayamayacağımız bir kedi ahlakı.
Örnek mi?
Mesela, özgürlük dediğimiz büyük arayışı şundan daha güzel anlatan bir şey olabilir mi?
Aralık kapının önünde, arkası bize dönük oturan bir kedi düşünüyor:
‘‘Kapı açık-içeride kal
Kapı kapalı-dışarı çık’’
‘‘Özgürlük kafalardadır’’ diye düşünenleri haklı çıkaran bir felsefe.
Düşünüyorum. Acaba bizim álemimizde bazı şeyler serbest olsaydı, düşünce kapıları hep önümüzde açık kalsaydı, istediğimiz her an dışarı çıkabileceğimiz duygusunu taşısaydık, kaçımız o açık kapıdan çıkıp giderdik?
Kaçımız ‘‘Ben nasılsa özgürüm’’ deyip dışarı çıkma ihtiyacımızı erteler, belki de hiç çıkmazdık.
Kedi ahlakı madde 1: Birisi sana kapıları kapatıyorsa, mutlaka dışarı çıkma yolu ara.
* * *
Ve bütün dünyayı kendine göre ayarlayan bir bencillik. Kedi ahlakının belki de en çarpıcı yanı:
‘‘Buda ile uğraşamam. Yemek yiyorum.
Buda ile uğraşamam. Uyuyorum.
Peki yemek yemiyor, uyumuyorsan uğraşabilir misin?
Onun en egoist cevabı da hazır:
‘‘Buda ile uğraşamam. Bir şeyle uğraşmak istemiyorum.’’
Tabii en muazzam kedi alaycılığı.
Avlayıp yediği kuş kemiklerinin önünde hayatın en derin felsefesini yapan kedinin düşünce balonu:
‘‘Ey ölüm, kanatların nerede?’’
Ne dersiniz? Kedi ahlakı ile başa çıkmak mümkün mü?
Ya da anlayabilmek?
Paylaş