Ama Tevrat, Hazreti İbrahim’in hikâyesini, bir sitcom ruhuyla açık açık anlatıyor.
Kâbe’yi kuran ve bütün İslam âleminin en kutsal mekânı haline getiren Peygamber’in çok renkli bir hikâyesi var. Hazır Hürrem Sultan olayını yeniden tartışmaya başlamışken, Hazreti İbrahim’in hikâyesine de yeniden baktım. Buyurun size en az Kanuni ve Hürrem Sultan olayı kadar ilgiyle okunacak bir hikâye. * * * Hazreti İbrahim, henüz “Avram”ken, Mısır’a göç eder. Mısır’a yaklaştıklarında karısı Sara’ya, “Sen güzel bir kadınsın. Olur ki Mısırlılar seni görüp ‘Bu onun karısı’ diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar. Lütfen ‘Onun kız kardeşiyim’ de ki, senin hatırın için bana iyi davransınlar.” Nitekim öyle olur, karısı, güzelliğinden dolayı Firavun’un sarayına alınır. Avram’ın hem hayatı kurtulur, hem de çok zengin olur. Ancak Firavun, Sara’nın onun karısı olduğunu öğrenince, her ikisini de kovar. Hikâyenin bundan sonrası daha da ilginç hale geliyor. Avram’ın çocuğu olmamaktadır. Çünkü karısı Sara kısırdır. Bunun üzerine karısı, Avram’a şu teklifte bulunur: “Rab çocuk sahibi olmamı engelledi. Lütfen cariyemle yat. Belki bu yoldan bir çocuk sahibi olabilirim.” Böylece Sara, Mısırlı cariyesi Hacer’i kocası Avram’a karı olarak verdi. Avram, Hacer’le yattı, Hacer hamile kaldı. Ancak Hacer hamile olduğunu anlayınca, hanımını küçük görmeye, Sara da hamile cariyesine kötü davranmaya başladı. Hacer onun yanından kaçtı. Rabbin meleği, Hacer’i çölde bir pınarın başında buldu, ona “Hanımına dön ve ona boyun eğ” dedi ve devam etti: “Bir oğlun olacak, adını İsmail koyacaksın. Oğlun yabaneşeğine benzer bir adam olacak. O herkese, herkes de ona karşı çıkacak.” * * * Avram 99 yaşındayken Rab ona görünerek “Seninle yaptığım anlaşma şudur” dedi: “Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım. Anlaşmamız sonsuza kadar sürecek. Senin, senden sonra da soyunun tanrısı olacağım.” Devam etti: “Seninle ve soyunla yaptığım anlaşmanın koşulu şudur. ‘Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet aramızdaki anlaşmanın belirtisi olacak.” Bitmedi: “Karın Saray’a gelince, onun adı artık Sara olacak. Onu kutsayacak, ondan sana bir çocuk vereceğim.” İbrahim şaşırdı ve sordu: “100 yaşındaki bir adamın çocuğu olabilir mi: 90 yaşındaki Sara doğurabilir mi?” Rab cevap verdi: “Hayır ama, karın Sara sana bir çocuk verecek. Adını İshak koyacaksın.” Tektanrılı üç din işte böyle doğdu. * * * Umre için Kâbe’ye gittiğim günden beri hep şunu merak ediyorum. Tektanrılı üç dinin üçünün de başlangıcında Hazreti İbrahim var. Yahudilere ve Müslümanlara “sünnet” olmayı getiren o. Kâbe’yi kuran o. Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın temellerini atan o. Put fikrini yıkıp, tektanrı fikrini insanlığın inanç dünyasına sokan o. Yani üç kutsal kitap da gerçek anlamda onun hikâyesiyle başlıyor. O zaman niye Hazreti İbrahim’in hikâyesini öteki peygamberler kadar iyi bilmiyoruz: Fransa’nın ünlü tarih dergisi “Historia” son sayısını bu konuya ayırdı. Çok güzel bir dosya hazırlamışlar. Sonuna kadar okudum. Umre bana, “inanç” denen şeyin nasıl sonsuz bir labirent olduğunu anlattı. Kâbe’ye karışık duygularla, kafamdaki bilinmezliklerle gittim. Çok etkilendim. Ama “tavaf” iç dünyamdaki çelişkileri çözmeme yardımcı olmadı. Umre’den, daha karmaşık, daha yalnızlaşmış, daha cevapsız duygularla döndüm. “Ortak bir ruh” içinde eriyemedim. Tam aksine, içimde hep “ben” diye konuşan “ego” daha da güçlendi. “Enel Hak” diyen Hallac-ı Mansur’u çok daha güçlü hissettim. “Ahlak” nedir, “dürüstlük” nasıl bir şeydir, “başkalarını yargılama” hakkımız var mıdır soruları çok daha fazla içime işledi. Geldiğim son nokta ise şu derin soru oldu: “Başkalarını anlayabilir miyiz?” * * * Aynı soruyu bu pazar günü size de soruyorum: Hazreti İbrahim’in, yani kutsal kitaplı dinlerin kurucu babasının hikâyesini okuyunca, kendinizde hâlâ “başkalarını yargılama”, “ahlaksızlıkla”, “dinsizlikle” suçlama hakkını görüyor musunuz: “Historia” Dergisi’nin son sayısı, önümüzdeki yıllarda Hazreti İbrahim’i daha çok konuşacağımızı gösteriyor. Kesin inançlı olmayan ama Yaradan’a inanan; iman eden ama biat etmeyen insanların işi artık daha zor...