BURADAN, bu köşeden RTÜK Kanunu'ndaki değişikliğe karşı çıkan herkese meydan okuyorum.
Günlerdir bizlere durmadan küfreden herkesi sanal bir düelloya davet ediyorum.
ZARFA KOYUN
Ama onlardan önce siz sayın okurlarım. Sizden bir şey rica ediyorum.
Hepiniz elinize birer káğıt kalem alın.
O káğıtların üzerine, herkesin bildiği o sırları yazın.
Mesela ‘‘Star 1, Star 2’’ diye giden ve ‘‘Star’’ Gazetesi ile aynı binadan yayın yapan televizyon kanalları kimindir?
Show TV, TGRT, ATV kanallarının sahibi kimdir?
Kanal D'nin gerçek sahibi kimdir?
Eğer İstanbul dışındaki bir şehirde yaşıyorsanız, şehrinizde yayın yapan yerel tevizyon ve televizyonların sahibi kimdir?
Bunlar ‘‘herkesin bildiği sırlardır’’.
Mutlaka biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız, bir yakınınıza sorun.
Onların söylediği isimleri bir káğıda yazın.
Sonra bu káğıdı bir zarfa koyun. Zarfın ağzını mumla kapatıp, bir kutuda veya sandıkta saklayın.
Yarın bir gün RTÜK Kanunu değişip, naylon patronluktan gerçek patronluk dönemine geçildiğinde ve gerçek sahipler belli olduğunda o zarfı açıp bakın.
Yanılmadığınızı göreceksiniz. O televizyonlar gerçekten sizin bildiğiniz kişilere aitmiş.
Sonra da o televizyonların eski kanuna göre bildirilmiş sahiplerine bakın.
Orada çok farklı isimler göreceksiniz.
GELELİM İDDİAYA
Diyorlar ki, RTÜK Kanunu değişip, sahipler belli olursa, Türkiye'de televizyon alanında tekelleşme olur.
Bu iddia sahiplerine buradan sesleniyorum.
Ve bütün mesleki kariyerimi ortaya koyarak kendilerini toplum önünde bir iddiaya davet ediyorum.
Bu kanun değiştikten sonra, mevcut sahiplik yapısında çok köklü değişikler meydana gelir ve ülkede bizimki de dahil, herhangi bir medya grubu televizyon tekeli kurarsa, gazeteciliği bırakıyorum.
Gazeteciliği bırakıyor ve kamuoyu önüne çıkıp, herkesten özür diliyorum.
Evet iddiam bu kadar basit ve açık.
Ama'sı, şartı, şurtu yok.
Şimdi günlerdir bize hakaret eden, Meclis'te bu sahtekárlık kanununu değiştirmeye çalışan milletvekillerine etmedik hakaret bırakmayan dinci partilerin milletvekillerine ve onlarla aynı sırada saf tutan ‘‘medya cemaatine’’ sesleniyorum.
Bu kanun değişir ve bu kanallar aynen devam eder, televizyon alanında bir tekelleşme meydana gelmezse sizler ne yapacaksınız?
Siz Meclis'teki AKP'liler, SP'liler ve onların medyadaki uzantıları. Sizler de benim gösterdiğim cesareti gösterip, milletvekilliğinden istifa edecek misiniz?
Gazeteciliği bırakacak mısınız?
Ben diyorum ki, asıl tekelleşme bu naylon patron sahtekárlığı sayesinde gerçekleşir.
Yeni kanun tam aksine tekelleşmeyi önler.
O cemaat diyor ki, hayır bu kanun değişirse tekelleşme olur.
İçimizden birileri yalan söylüyor.
Kim yalan söylüyor ve halkı aldatıyorsa ortaya çıksın.
Değerli okurlarım.
Bu ülkede günlerdir inanılmaz bir terör estiriliyor.
Birtakım karanlık güç odakları, nereden sağladıkları belli olmayan paralarla kurdukları televizyon kanallarını, devletin, maliyenin ve halkın denetiminden kaçırmak için muazzam bir mücadele veriyor.
BEKLİYORUM
Korktukları bir şey var.
İnanın korktukları çok önemli bir şey var.
O televizyonlara destek veren tarikatların ve kara paranın yüzündeki maske düşecek diye panikteler.
Çünkü çok iyi biliyorlar ki ortada bir ‘‘kara televizyon’’ dalaveresi dönüyor.
Ben işte o ‘‘karanlıklar prenslerini’’ iddiaya davet ediyorum.
Gelsinler ve halkın önünde bu iddiaya girsinler. Bakalım bu düelloda kim ayakta kalacak...
Tabii bu şövalyeliğe cesaretleri varsa...
Bu cesareti nereden mi buluyorum? Onu da yazacağım.
Ama şunu üstüne basa basa bir kere daha söyleyeyim.
Bu telaş, bu terör, bu inanılmaz demagoji ve panik şunu gösteriyor:
Maskelerinin düşmesinden dolayı korktukları, çok korktukları bir şey var.
O nedenle bu kanun çıkar çakmaz yapılacak ilk şey, bu medya sermayesi üzerine derin ve kapsamlı bir Meclis araştırması yapmaktır.