Paylaş
Yolun orta yerlerinde sola sapıyoruz ve yukarı doğru tırmanıyoruz.
Çınar ilçesi sınırları içindeki Zerzevan Kalesi’ne gidiyoruz.
Burası yakında yayınlanacak olan inanç kitabımı yazarken sık sık önüme çıkan bir yer.
*
Kale Romalılar tarafından inşa edilmiş. Uzun yıllar bir askeri yerleşim yeri olarak kullanılmış. Ama burayı gözümde asıl ilginç hale getiren yer, kazılar başladıktan sonra keşfedilen yeraltı tapınağı oldu.
Burası Mithras dinine ait bir gizli tapınak. Dar bir kapıdan girip aşağı doğru inmeye başlıyorsunuz.
Yeraltı tapınakları, evleri bu bölgenin her yerinde karşımıza çıkacak.
Sanki bütün tarih inancını burada korkuyla yeraltına sığınarak yaşamış gibi.
Bu kalenin altındaki tapınak 400 kişinin barınabileceği bir genişlikte.
*
Mithra inancı MÖ 5’inci yüzyılda İran’da doğdu.
Güneşi tanrı kabul eden ilk inanışlardan biriydi. Pagan bir din olarak oradan eski Yunan’a geçti. Kökeninin Zerdüştlüğe gittiği yolunda teoriler var.
Ama asıl yayılmasını Roma’nın lejyon askerleri sayesinde yaptı. Kendine ait parolaları, şifreleri, kültleri olan bir tür “gizli tarikat” olarak gelişti.
Masonik bir yapısı vardı. Askerlerin dışarıdaki rütbeleri burada geçerli değildi. Kendine ait bir hiyerarşisi vardı.
*
Roma İmparatorluğu sınırları içinde çok sayıda gizli Mithra tapınağı oluştu.
Roma İmparatorluğu Hıristiyanlıkla tanışınca, Mithra inancı Hıristiyanlığa da sızdı.
Haçlı seferlerinin yolu üzerindeki Zerzevan Kalesi de uzun yıllar gizli bir tapınak olarak işlevini sürdürdü.
Kendine ait gizli parolaları, kültü ve boğa kurban ayinleri ile Tapınak Şövalyeleri ve tarihin en karanlık tarikatlarından biri olan İllüminati gibi örgütlerin buralarda doğduğu iddialarını kuvvetlendiriyor.
*
Diyarbakır Müzesi’nde rastladığımız Körtik Tepe kazılarında bulunmuş bu işaretler, bu bölgenin gizli parolalara, işaretlere ne kadar düşkün olduğunu gösteren şeylerden biriydi.
Şurası kesin ki, Zerzevan Kalesi’nin, inanç tarihinin en karanlık sayfaları ile ilgili bize anlatacak daha çok hikâyesi olacak.
İSTANBULLU BAKAN İZMİRLİ GAZETECİ
- YENİ Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’la Güneydoğu’ya yaptığımız üç günlük gezi Diyarbakır’da başlıyor.
İstanbullu bakan Ersoy bu bölgeye ilk defa geliyordu.
Bense bu bölgeye ilk defa böyle programlı bir gezi ile geliyordum.
Üç gün boyunca burayı İzmir’de doğmuş, oranın kültürü ile yetişmiş bir insan gözüyle görmeye çalıştım.
Geziyi anlatmaya Diyarbakır-Mardin karayolundan başlıyorum.
BÖLGEDE YÜKSELEN KİMLİK MEZOPOTAMYA
'MEZOPOTAMYA’ ve “güneş kültü” bu bölgede son yıllarda yükselen iki kavram.
Kafe, restoran, kültür merkezi gibi birçok yerin adında “Mezopotamya” kelimesini görüyorsunuz. İnsanlar Ortadoğululuğu kimlik olarak bırakırken, bir “Mezopotamyalı” olma duygusu hızla yükseliyor. Yükselen ikinci olgu “güneş kültü”...
Güneş bir tanrı olarak bu bölgelerde doğmuştu, sonra semavi dinler “güneşi batırmıştı”...
Şimdi bölgenin her tarafında artan kazılar, arkeolojiye olan düşkünlük, “güneş kültü”nü tekrar canlandırıyor.
Ancak bu defa inanç olarak değil, bölge kültürünün merkezi kavramı olarak büyüyor.
LAHMACUN SIRALAMASINDA İZMİR NEDEN GERİYE DÜŞTÜ
DİYARBAKIR’da öğle yemeğini Bakırcılar Çarşısı’nın yakınlarındaki Hacı Halid’de yedik.
Çok güler yüzlü bir karşılama.
Ahmet Kaya, Manuş Baba şarkıları arasında yemek yiyoruz. Bu bölgelere gidenler hep salaş mekânları överler, ben salaş olmayan birini öveceğim.
Kemikli et yemeği ünlü. Ama ben lahmacununa bittim.
Hayatım boyunca yediğim en ince hamurlu lahmacundu. Böylece ince hamur lahmacun ve ve pide listem orada değişti. İstanbul ve İzmir birer basamak geriye düştü ve yeni sıralama şöyle oldu:
1- Diyarbakır Hacı Halid.
2- İstanbul Atatürk Havalimanı dış hatlar business lounge pidesi.
3- Kırçiçeği pidesi.
4- İstanbul Seraf Restoran lahmacunu.
İZMİRLİ İÇİN DİYARBAKIR DENİNCE NE AKLA GELİR
- Her İzmirli için: Diyarbakır Kalesi, Diyarbakır karpuzu.
-Bir Göztepeli için: Diyarbakırspor.
- Siyasallaşmış İzmirli için: Sur, Selahattin Demirtaş.
- Edebiyat meraklısı İzmirli için: Ziya Gökalp, Ahmet Arif, Cahit Sıtkı Tarancı, Sezai Karakoç...
5 GAZETECİNİN KAFASINDAKİ SORU: SAYIN VALİ SUR’A TOKİ Mİ GİRECEK
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un yanında ilk gün 5 gazeteciyiz.
Havaalanından şehre girerken On Gözlü Köprü üzerinde duruyoruz.
Altımızda Mezopotamya’nın iki efsane nehrinden biri olan Dicle akıyor.
Nehrin iki yanı çok güzel bir doğal bitki örtüsüne sahip.
Kutsal kitaplara göre Dicle ve Fırat, Tanrı’nın Adem ile Havva’yı gönderdiği topraklar...
Biraz ileride Hevsel Bahçeleri ve onun arkasında da Diyarbakır Kalesi’nin surları görünüyor.
*
Tabii Sur deyince bir İzmirli olarak aklıma Sur ve iki yıl önce orada yaşanan dramatik olaylar geliyor.
Terör örgütü PKK’nın kazdığı hendekler yüzünden harabeye dönen bir bölge hepimizin kafasındaki soruyu bir anda dışarı vuruyor.
*
Valilik binasına girer girmez Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu’na olabilecek en açık şekilde soruyoruz:
- “Sayın Bakan Sur’da neler oluyor? TOKİ girip dümdüz edecek, oraya yüksek binalar dikecek söylentileri var...”
- Vali, “Kesinlikle böyle bir şey yok” diyerek devlet sözü verircesine net ifadelerle konuşuyor:
*
- “Bütün binaların rölöveleri çıkarıldı. Orası aslına uygun restore edilecek.
- Orada yaşayan vatandaşa üç ayrı model sunduk.
- İsteyene başka bir yerde ev verdik. Yüzde 30’una yakını oraya gitti.
- Bir bölümüne konut kredisi sağladık. Kendileri ev buldu. Yüzde 30’a yakını da böyle gitti.
- Öteki bölümüne de Sur’daki binalarını kendileri restore etmesi için imkân sağladık.
*
Değişiklik ne olacak sorusuna ise şu cevabı verebilirim.
O bölgeyi yaşayan, para kazanan bir bölge haline getirmeyi amaçlıyoruz. Onun için gerekli bilgi ve eğitimi de vereceğiz. Orada yaşayan insanlar buradan para kazanacak.”
*
Bize verilen devlet sözü buydu.
KOMUTAN ‘BEŞ ŞARKIM VAR’ DERSE BİR İZMİRLİ NE ANLAR
ZERZEVAN Kalesi’nde bize eşlik eden iki komutanla sohbet ediyoruz.
İkisinin de moralleri yerinde. Komutan biraz da övünerek, “Beş şarkım var” diyor...
“Aaa ne güzel, hangi şarkılar, hemen Spotify’dan bulayım” demeye hazırlanırken komutan ‘Diyarbakır beşinci Şark hizmetim” diyor. Bir anlık tereddüdüm beni dev gibi bir çam devirmekten koruyor.
TÜRK MEDYASININ POZ VERME KARNESİ
- ŞİRİN SEVER (Posta): Grup fotoğrafında yer tutma 10 puan. Mimikler ve gövde hareketi çok iyi.
*
- ŞELALE KADAK (Sabah): Önceleri tutuktu ve sadece yazısına konsantre idi. Ancak Meksika gezisinden sonra kabiliyetini hızla geliştirdi. 10 puan.
*
- ÇAĞDAŞ ERTUNA (Milliyet): Daha çok mahallenin sakin ve cool kızı olmayı tercih ettiği için biraz Kanat Atkaya tarzında gibi. Poz vermenin gazeteciyi bozduğuna inanıyor hali var.
*
-FATİH ALTAYLI (Haber Türk): “Vanlıyam, şanlıyam” tarzında ağır abi havasında olduğu için hep karenin kenarında maraza çıkaran çocuk halleriyle poz veriyor.
*
- ERSOY DEDE (Star): Cumhurbaşkanı’nın Afrika gezilerinin muzır çocuğu idi. Ama poz verme konusunda bir değerlendirme yapmak için henüz erken. Zamanla öğrenecek inşallah.
*
- ÖZLEM GÜRSES (Sözcü): Geziye geç katıldığı için karede görmüyorsunuz, annesinin karnından poz vermek için doğmuş bir gazeteci. Türk basınında Ayşe Arman’dan sonra hiç tartışmasız en güzel poz veren kadın.
-
- VE BEN (Hürriyet): Övünmek gibi olmasın ama bu konuda rakip kabul edemiyorum. Ufukta görünebilecek iki rakip adayı Cengiz Semercioğlu ve Onur Baştürk var, ama onların da daha zamana ihtiyacı olduğu kesin.
DÖRT AYAKLI MİNARE’Yİ GÖRÜNCE AKLIMA GELEN
DİYARBAKIR’a girdikten sonra ilk uğrak yerimiz Dört Ayaklı Minare oluyor...
Camiyi karşıdan gördüğüm an, üç yıl öncesine, 28 Kasım 2015 gününe dönüyorum.
“Bana her şey seni hatırlatıyor” gibi bir duygu bu.
Diyarbakır Barosu Başkanı, o güzel insan Tahir Elçi’nin öldürüldüğü günü hatırlıyorum.
“Allah bize bir daha böyle acı günler ve olaylar göstermesin” diyorum.
Tahir Elçi’yi hayırla, PKK’yı lanetle anıyorum.
DİYARBAKIR KİLİSELERİNİ AYAĞA KALDIRIYOR
VALİLİĞİN bulunduğu yer çok güzel bir bölge haline gelmiş.
Sol taraftaki müzede özellikle Körtik Tepe kazılarında ortaya çıkarılmış eserler çok ilgimi çekti.
British Museum’da gördüğüm mumyanın yatış tarzına çok benzeyen, mezar içindeki iskelet duruşları özellikle ilgimi çekti.
Bu arada Diyarbakır’da en ilgimi çeken faaliyetlerden biri de ibadet mekânlarının restore edilmeleriydi.
Camilerin yanında birçok kilise de ayağa kaldırılıyor.
İç Kale’deki Saint Georgi (Kara Papaz) Kilisesi’ni gezdik.
Kubbe kısmındaki yuvarlak açıklık kiliseye çok ilginç bir görünüm veriyor.
Kilise restore edilmiş ve sergiler için kullanılıyor.
YARIN: MARDİN
- Mezopotamya’da ilk harmandalı ve ‘Çökertme’yi kim çaldırdı, kim oynadı.
- Bir Kırmanç, bir Zaza, bir Egelinin oynadığı Mardin halayına kaç puan verir.
- Mardin Valisi eşinin gözlerine
baka baka ne söyledi.
- Mardin Müzesi’nin duvarında
asılı beni ağlatan iki fotoğraf neydi.
Paylaş