Kapı işaretleyen çapulcular

TOMRİS Giritlioğlu’nun "Güz Sancısı" filmi, çok çarpıcı bir sahneyle başlıyor.

Ellerinde kırmızı boya kovaları taşıyan bir çapulcu güruhu, gece yarısı bazı evlerin kapılarına "Haç" işareti koyuyor.

"Ev işaretlemek", dünyanın her yerinde, yaklaşan bir diktatörlüğün veya katliamın habercisidir.

Nazi Almanya’sında böyle oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nde "Ku-Klux-Klan" böyle yaptı.

Bosna’
da, Kosova’da Sırp katliamlarından önce evler işaretlendi.

* * *

Meğer bizim sicilimiz de o kadar temiz değilmiş, bizim mazimizde de bu pespayelik varmış.

6-7 Eylül olaylarından önce, bazı çapulcular, Rumların yaşadığı evleri işaretlemişler.

Filmin özel gösteriminden çıkarken bir arkadaşım fikrimi sordu.

"İnşallah 20-30 yıl sonra bugünlere ait benzer bir filmi yapmak zorunda kalmayız. Allah Türkiye’yi bu rezillikten korusun" dedim.

Gazze olayları sırasında bazı kişilerin taşıdığı pankartlar, attıkları sloganlar aklıma geldi.

O gece uyuyamadım.

6-7 Eylül olaylarını ben de hatırlıyorum.

Rum arkadaşlarımızın bir gecede niye ortadan kaybolduklarını anlamaya çalıştığımızı da hatırlıyorum.

O olaylar bilinçaltımda çok derin utanç duyguları bıraktı.

O utancın tekrar derime yapışmasından dolayı da çok huzursuz oldum.

Bugünlerde huzursuz olmaya ihtiyacımız var.

Ülkemizi seviyorsak, ülkemizin tekrar o utançları yaşamasına engel olmak istiyorsak, o utancı hepimiz derimizde hissetmeliyiz.

Dükkánları, evleri yakılıp yıkılan o insanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıydı.

Belki de bizlerden çok daha önceden beri bu topraklarda yaşıyorlardı.

Çoğunlukta olan etnik ve inanç gruplarının, azınlıkta kalanlara karşı daha da büyük sorumlulukları vardır.

O yüzden mümkün olduğu kadar çok insanın bu filmi izlemesini gönülden diliyorum.

* * *

Yıllardan beri, PKK terörüne karşı Türk halkının medeni yaklaşımını anlatmaya çalışıyorum.

Bunca şehit, bunca gazi, bunca yanmış bağra rağmen, 25 yıl boyunca bir tek Kürt komşunun kapısına işaret konmadı diyorum.

Tabii 6-7 Eylül alçaklığı, o pespayelik, Türk halkının tamamına yüklenemez.

İşin en acı yanı da bu değil mi zaten?

Bir avuç çapulcu, bazen koskoca bir toplumun alın yazısına damgasını vurabiliyor.

Onların rezilliği, koskoca bir toplumun alnına kara leke gibi yapışıyor.

Kapı işaretlemek, artık hayatımızdan çıktı sanıyorduk.

Meğer bu pespayelik, uyuyan bir hücre gibi, bazılarımızın içinde yaşamaya devam ediyormuş.

Son günlerde kendine gazeteci, köşe yazarı diyebilen bazı insanların yaptıklarına bakıyorum.

Değişen tek şey, kırmızı boya kovasının yerine, bilgisayar klavyesinin geçmesi.

Kızdıkları, beğenmedikleri, kin duydukları, kıskandıkları her kapıya bir işaret...

"11’inci dalga medyaaa..."

Tak geliyor.

O da yetmiyor, "Onu da alın şunu da. Aman şunu unutmayın" naraları.

Onlar kapıyı işaretliyor, polis gelip alıyor...

Biz de kapı işaretlemek bitti diye gururlanıyorduk.

Meğer bitmemiş.

Uyuyormuş; zamanı geldi, uyandırıldı.

Hem de öyle çapulcu falan değil, basbayağı okumuş çocuklar tarafından uyandırıldı.
Yazarın Tüm Yazıları