Paylaş
Biraz politikaya ara verelim. Bizi daha çok ilgilendiren meselelere bakalım. Mesela, sağlığımıza.
Kanser tedavisinde müthiş gelişmeler var. Hayvanlar üzerinde denenen birçok ilaç, bugün insanlar üzerinde denenme aşamasına geldi.
İLK TRAVMA
Ama bunları aktarmadan önce size, benim 50 yıllık hayatıma giren bazı şeyleri anlatmam lazım.
Çünkü bunları bilmeden, bugün gelinen noktayı anlamak mümkün değil.
Ben ilk gençliğimde A.J.Cronin okuyucusuydum.
Dolayısıyla benim sağlık hafızamda, veremden ölen genç kızlar çok önemli bir yere sahipti.
Ama veremle roman dışında ilk karşılaşmam, dayımın oğlunun ölümü ile oldu.
Dayımın oğlu, çok genç yaşta veremden öldü.
Babama göre, ‘‘Kendini fazla suiistimal ediyordu.’’
SIRA KANSERDE Mİ?
Belki genç kuşaklar bilmez. ‘‘Suiistimal etmek’’, mastürbasyonun ilk adıydı.
O zamanlar kanserden fazla söz edilmiyordu. Sanki insanlar daha çok veremden ölüyorlardı.
Verem bugün artık öldürücü bir hastalık değil.
Şimdi kanser var.
Dünya, genetik alanında sessiz bir devrim yaşıyor. Wall Street Journal Gazetesi'ne göre bu sessiz devrim, bilim adamlarını kanser tedavisine çok yakın bir noktaya getirdi.
Amerikan Milli Kanser Enstitüsü Müdürü Richard Klausner daha da ileri gidiyor ve ‘‘Bu, kanser tedavisinde şafak vaktidir’’ diyor.
TERMİNATÖR
Nobel ödüllü kanser araştırıcısı J.Michael Bishop ise şunu söylüyor:
‘‘Hayatımda ilk defa artık kanseri yeneceğimize inanıyorum.’’
Öyleyse, neler oluyor?
Çok basit. Genetik devreye giriyor. Yani kader veya alın yazısı dediğimiz genetik şifre çözülüyor ve bu alın yazısını müsveddeye çeviren kanserli hücrelerin üzerine gidiliyor.
Şimdiye kadar habis hücreyi yok etmenin yolu kemoterapi veya radyasyondu.
Ama bu iki tedavi, bir anlamda önüne geleni öldüren terminatörlerdi.
Çünkü kanserli habis hücreleri öldürürken, iyileri, masumları da yok ediyordu.
Şimdi genetik ilaçlar, iyi ile kötüyü ayıran Western kovboyları gibi geliyorlar.
Tek hedefleri kötüler.
Yani iyiler yaşamaya devam ediyorlar.
İlk zafer, göğüs kanserine karşı kazanıldı. Göğüs kanserine karşı kullanılan ilk genetik ilaç Genentech's firmasının Herceptin'i oldu.
Prostat ve beyin kanserleriyle ilgili genetik ilaçlar da hayvanlar üzerinde denenme aşamasına geçti.
Şimdi sıra insanlarda.
Kanserle mücadelede neden böyle ivme kazanıldı?
Bunun cevabı da basit.
Şimdiye kadar kanser araştırmaları, çok pahalı olduğu için, sadece üniversitelere ve devlet laboratuvarlarına bırakılıyordu.
Oysa şimdi kanser araştırmaları da özelleşti.
Merck, Pfizer ve Johnson and Johnson gibi dev ilaç şirketleri de kanser araştırmalarına başladılar.
Merck ve Bristal-Myers laboratuvarları, hayvanlar üzerinde göğüs, gırtlak ve bağırsak kanseri hücrelerini yok etmeyi başardılar.
Bazı ilaçların kanser üzerindeki etkisi, bizzat bu araştırmaları sürdüren insanların beklentilerini bile aştı.
Tabii bütün bunlara rağmen insan, 1900'lerde bulunan mucizevi ilaç Interferon'un, bugün adının bile hatırlanmadığını unutamıyor.
Acaba bütün bu buluşlar da, Interferon gibi bir 10 yılın unutulmuş efsanesi olarak kalacak mı?
Sanmıyorum.
Galiba bu defa, kanser denen kötülüğün yenilmesi yolunda önemli mesafe katediliyor.
NE ZAMAN?
Tabii hepimizi ilgilendiren asıl soruya gelelim:
Bu ilaçlar ne zaman kanseri yenecek?
2000 yılında mı? 2010, 2020, 2030'da mı?
Acaba bu buluşlar bizi kurtarabilecek mi?
Daha kaç yıl yaşarsak, kanser kâbusunun gölgesinden çıkabileceğiz?
Yani daha kaç yıl dayanmalıyız?
Yani umudun yeni miladı ne?
Cevap mı?
Sadece iki kelime:
‘‘İnşallah yakında...’’
Yıl, gün, tarih mi istiyorsunuz?
Onu da siz kendiniz doldurun.
O güne kadar geçen sürede, kendinizi fazla suiistimal etmeyin.
Yani dayımın oğlu gibi yapmayın...
Paylaş