O nedenle şöyle canlı canlı anlatacağım. Bikini giymiş, dolgun vücutlu bir kadın mavi sulardan çıkıyor. Kollarını, lüks olduğunu düşündüğümüz bir teknenin merdivenlerine takmış. Üzerinden sular akıyor. Bikinin altı hafifçe aşağı kaymış. Yani göründü görünecek. Bir yaz sonu erotizminin bütün öğeleri mevcut. Hemen yanı başında bir erkek onu iştahlı gözlerle seyrediyor. Gövdesi hâlâ denizde. Sadece kadına bakan yüzünü görebiliyoruz. Bikinisi aşağı kaymış kadın onun seyrettiğinin farkında. Kollarıyla kendini yukarı çekerken, bedeninin bütün hatlarının ortaya çıkarıyor. Küçük bir ayrıntı. Bu görüntünün içine başka bir fotoğraf büyük bir ihtimamla monte edilmiş. Omzunda kırmızı, sarı, yeşil renklerden oluşan poşuyu atmış, peşmerge kıyafetinde bir adam öfkeli biçimde yürüyor. Anlıyoruz ki, o öfkeli adam, denizden çıkan bikinili kadını seyreden adam. Şimdi gelelim habere:
Bu haberi dün, merkez medyanın büyük bir gazetesinin internet sitesindeki manşetinde okudum. Haberin spotları şöyle: “Nevruz’a taşla katıldı, Diyarbakır’daki özerklik kararına imza attı. Ancak BDP’li Bengi Yıldız bu kez Bodrum’da tatil yaparken objektiflere takıldı...” Haber aynen şöyle yazılmış: “Diyarbakır’ın Silvan İlçesi o hain saldırıya sahne oldu. Bölücü terör örgütü PKK’nın kanlı saldırısı sonrası 13 askerimiz şehadet şerbetini içti. Türkiye şehitlerine ağlarken Diyarbakır’dan bu kez çok tartışma yaratacak bir karar geldi. Demokratik Toplum Kongresi altında toplanan bir grup, ‘demokratik özerklik’ ilan etti. Meclis’e girme hakkını kazanmasına rağmen yemin etmeyen BDP’liler de söz konusu kararın altına imza attı. O imzalardan biri de Batman Bağımsız Milletvekili Bengi Yıldız’a aitti.” Sonra büyük harflerle bir arabaşlık:
“BEYAZ TÜRKLER’İN CENNETİNDE!”
“Özerk bölgelerin Ankara’ya vergi vermemesi ama devletten yardım alması gerektiğini dile getiren Yıldız, bu kez çok farklı bir görüntü ile karşımıza çıktı. Batman’daki Nevruz kutlamalarında polise taşla saldıran Yıldız, 12 Ağustos’ta ‘Beyaz Türklerin tatil beldesi Bodrum’a gitti. Yıldız’ın Bodrum keyfi ise 17 Ağustos 2011 günü objektiflere takıldı. Şahin çıkışları ile bilinen Yıldız, Bodrum’da yalnız değildi. Bu arada BDP’li siyasetçinin sürekli etrafını kolaçan etmesi de gözlerden kaçmadı.”
Bana sorarsanız “Dil yeni bir dil değil”. Ama pazarlama yeni. Bir taşla üç-beş “şahin” vurulmuş.
Bir yandan “şehadet şerbetini içmiş” insanlara selam; bir yandan demokratik özerklik ilan eden BDP’lilere, “Siz zaten böylesiniz” mesajı; bir yandan “Beyaz Türkler’e” siz zaten “PKK ile işbirliği yaparsınız” mesajı, yani “Al birini vur ötekine” etiketi...
Eski bir gazete yöneticisi olarak bu konuda görüş bildirmeyi kendime hak görmüyorum. O nedenle konuyu, medyanın ünlü “Watchdog”larına bırakıyorum. Yeni merkezin bu “yeni hamam, eski tarz”ı konusunda acaba ne düşünüyorlar? Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Nedense aklıma, askerlerin andıçla kurdurduğu felaket siteler geldi.
İÇİMİZDEN GEÇEN DIŞIMIZA YANSIYAN
Kabul edelim ki, çoğumuz, “kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarını” savunduk, ama içimizden hep şunu söyledik: “Bu kurullar da abarttı kardeşim. Artık çivi çaktırmıyor, insanlara eziyet ediyor” diye düşündük. “Çevreyi ve kültürü korumak”la, “Yassah hemşerim” zihniyeti arasında makul bir alan vardır. Umarım bu kurullar kaldırılınca o makul alana geçeriz. Kabul edelim ki, çoğumuz dışımızdan, “2B” yasaklarını savunduk. Ama içimizden “ormanla yakından uzaktan alakası olmayan arazilerde evi bulunan milyonlarca insana eziyet çektirildiğini” düşündük. Umarım, 2B yasaklarının kalkması, makul alana geçişe hizmet eder. Kabul edelim ki, bugüne kadar Türkiye’de “hiçbir gücün bunları kaldırabileceğine ihtimal vermedik”. Kabul edelim ki, AK Parti hükümeti, yılların taşlaştırdığı tabuları yıkma konusunda cesur adımlar atıyor, paradigmaları değiştiriyor. Kabul edelim ki, İzmirliler olarak çoğumuz, seçimlerde dışımızdan “AK Parti burada aradığını bulamaz” derken, içimizden Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay’ın İzmir’den aday gösterilmesine ve seçilmesine sevindik. Yıllarca Sabuncubeli yolunun meşakkatini çektik. O dağı tünelle geçmeyi hayal ettik. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hiç vakit kaybetmeden o hayal tünelinin temelini attı. Seçimden önce “İnşallah Urla’ya yerleşir. Ege’nin zihniyetini yerinde görür” demiştim. Öğrendiğime göre Urla’dan ya ev almış ya da kiralamış. Bu da Urla için çok iyi bir haber...