Paylaş
Birinin başucunda, bir askeri darbe liderinin fotoğrafı asılı.
Ötekinin başucunda ise aynı askeri darbenin indirip idam ettiği siyasetçinin fotoğrafı var.
Biri “Cumhuriyet” gazetesi okuyor.
Öteki, dönemin sağcı gazetesi “Yeni İstanbul”u.
Aradan yarım asır geçmiş.
Acaba bugün aynı evde fikirleri birbirine zıt iki genç öğrenci birlikte yaşayabilir miydi?
* * *
O gün başucuna rahmetli Adnan Menderes’in fotoğrafını asan genç, bugünün ünlü yazarı Taha Akyol’du.
Cumhuriyet gazetesi okuyup, başucuna Cemal Gürsel’in fotoğrafını asan ise, onun Yozgat’tan arkadaşı Erdal Acuner.
Bu anekdotu, Taha Akyol’un “Bilim ve Yanılgı” adlı kitabının genişletilmiş yeni baskısında okudum.
Hepinize tavsiye ederim.
Bizim kuşaklarımız “radikal gençlik hareketlerinden” geldi.
O radikal ve demokratik olmayan tavır bazılarımızın üzerine sindi kaldı.
Demokrasiyi savunurken bile başkalarının düşüncelerine hiç saygı göstermemeye devam ediyorlar.
Bazılarımız ise gerçek anlamda hoşgörülü, demokrat insanlar haline dönüşebildik.
Taha Akyol’un kitabını okurken, “Jakoben olmayan” kişilik nedir bir kere daha anladım.
Adnan Menderes hayranı, daha sonraki yıllarda ülkücü hareket içinde yer almış bir insanın, aynı zamanda Mehmet Ali Aybar gibi solcu bir aydına ne kadar saygılı olabileceğini gördüm.
Kitaptan şu cümleyi özellikle dikkatinize sunmak istiyorum:
“İnsanlara saygı duymak veya duymamak için, aynı fikirde olmayı veya olmamayı fazla önemsemiyorum. Biliyorum ki, ‘aynı fikirde olmak’tan başka değerler de vardır.”
Bugünlerde bu cümlenin kıymetini herhalde benden daha iyi anlayabilecek az insan vardır.
* * *
Kitabı gerçekten çok beğenerek okudum.
Ancak bu mükemmel “demokrasi güzergâhının” tamamlanması için, kitapta gözlemlediğim çok önemli bir eksiğin giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Akyol, haklı olarak 27 Mayıs darbesini eleştiriyor. Onu izleyen yıllarda “jakoben” bir despotluğun Türkiye’yi etkisine aldığını belirtiyor.
Peki ama bütün bu süreç içinde Adnan Menderes’in hiç mi hatası yoktu?
Kitapta buna sadece bir paragrafta değiniliyor.
“Tabii ki, Menderes’in hataları oldu. Özellikle muhalefet geleneği olmayan bir ülkede jakoben CHP’nin yıkıcı muhalefeti ile demokratik iktidar geleneği olmayan bir ülkede ilk demokratik iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğü ve baskı yoluna gitmesi, bugün için de etraflıca incelenmesi gereken çok önemli bir siyasi kültür sorunudur.”
Çok güzel, buna hiç itirazım yok.
* * *
Ancak, “demokratik iktidar” geleneğinin bugünkü durumu nedir ona da bakmak gerekir.
Bugün de “milli iradeye dayalı”, “jakoben olmayan”, halkın “çoğunluk iradesini yansıtan” sağ muhafazakâr bir iktidar var.
Ama otoriter eğilimler ve baskıcı girişimler, 27 Mayıs döneminden hiç de az değil.
Bunu neyle açıklayacağız?
“İktidar geleneği olmamak” açıklamasına artık itibar etmememiz gerekir.
Aradan 50 yıl geçmiş.
O zaman akla şu soru geliyor:
Acaba Türk muhafazakâr sağının da kendi içinde çok ciddi bir “jakobenlik” sorunu yok mu?
Bence kitabın yeni baskısında bu konuya bir bölüm ayırmakta yarar var.
Çünkü demokrasi açısından “jakoben”ler dönemi kapandı.
Ama ortada hâlâ bir otoriter rejim sorunu var. Öyleyse bunun “derin Türk bilincindeki” izlerini, sadece sola veya “Kemalizm”e bağlamadan, daha genel düzeyde bir kimlik ve psikoloji meselesi olarak ele almak gerekir.
Bunu yapmazsak, o zaman geçmişte suçlanan insanların “jakoben solcular” değil, “jakoben günah keçileri” olduğuna inanacağım.
* Taha Akyol: “Bilim ve Yanılgı”, Doğan Kitap, 2010
Paylaş