İşte böyle kahramanlar

DÜN Hürriyet’in sürmanşetindeki haberi okurken içimden şu ses geldi:

"İşte böyle gerçek halk kahramanlarına ihtiyacımız var."

18 yaşındaki bir çocuk, kalbine yenik düşmüş.

Ailesi organlarını bağışlamış.

O organlarla bir arkadaşımın hayatı kurtulacak.

Ali Dinçer’in.

Taa 1970’li yıllardan tanıdığım, dürüst sosyal demokrat, iyi arkadaş Ali Dinçer’in.

* * *

Burada kahraman kimdir?

Daha 18’inde hayatını kaybeden Hasan Saka mı?

Yoksa daha çocuklarının matemine başlarken, başka insanların hayatını düşünebilecek kadar fedakár anne ve babası mı?

Hepimiz düşünmeliyiz.

Hepimiz, Allah gecinden versin, o en acılı anlarda bile bunu düşünebilecek, o insanı paramparça edebilecek kararı verebilecek bir insanlık çizgisine yürümeliyiz.

İstatistiklere bakıyorum.

En fazla organ bağışlayan iller İzmir ve Antalya.

Neden?

Neden İstanbul bu insanlık yarışında, sıranın sonlarında geliyor.

Kasabalılar, köylüler neden organ bağışına yanaşmazlar?

* * *

Geçenlerde, dünyanın en önemli karaciğer nakli uzmanlarından biri olan Prof. Münci Kalayoğlu ile sohbet ettim.

Kendini organ bağışı kampanyalarına vakfetmiş bir insan.

Ona kafamdaki bütün soruları sordum.

Daha doğrusu, organ bağışlamak isteyen insanların kafalarındaki soruları.

En küçük, en insani, en zavallı, en aptal olanını bile sordum.

Mesela şu:

Bir insanın organı ne zaman alınır?

Cevap: Kesin ölüm gerçekleştiğinde.

"Ya yakınımız tam ölmeden organını almaya kalkarlarsa?"

Ölüm kararı kolay verilmiyor. Amerika’da bir doktor bile karar verebilirken, Türkiye’de en az 4 doktorun ölüm raporu vermesi gerekiyor.

"Ben sağlığımda organımı bağışladım ve bir kaza geçirdim. Ya yaşama ihtimalim varken organımı almaya kalkarlarsa?"

Merak etmeyin, olay yerinde organ alınması gibi bir şey söz konusu değil. Türkiye’de alınacak organı çıkarabilecek doktor sayısı da fazla değil. Onun için o kişinin hastaneye getirilmesi gerekir.

"Sağlığımda organımı bağışladıysam ve cebimden bu kart çıkmışsa kimseye sormadan organımı alabilirler mi?"

Hayır, böyle bir durumda dahi ailenizin onayının alınması gerekir.

Daha bunun gibi onlarca soru sordum.

Üşenmeden, yorulmadan hepsine cevap verdi.

Söylediği en acı gerçek şuydu:

Türkiye, organ bağışında en geri ülkelerden biri.

Dini etken mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı onlarca defa dini engel bulunmadığına dair görüş bildirdi.

Öyleyse?

Acaba milli bir karakter mi?

Egoizm veya korku...

* * *

Allah’tan aramızdan böyle kahraman insanlar çıkıyor.

En acılı günlerinde, üstelik de kaderin sıra değiştirdiği, anne babayı çocuğunun cenazesinin arkasından yürüttüğü anlarda bile bu kahramanca kararı veren insanlarımız var.

Yani, bunun kötü bir milli karakter olduğunu söyletmeyen birkaç örnek, birkaç iyi insan.

Bugün, yeni yılın sonuna, bayrama üç beş gün kala o insanları bütün kalbimle kutluyorum, teşekkür ediyorum.

O anneyi, Şükran Er’i.

Adını öğrenemediğim o babayı.

Başınız sağolsun, sağolun.

Ve Allah razı olsun...
Yazarın Tüm Yazıları