Paylaş
Ortalık birbirine girmişti...
Günlerce tartışmıştık...
***
İstanbul’un kapılarını Türklere kapatma teklifi yapan insan şimdi “2.5 milyon Suriyeliye Türkiye’nin vatandaşlık kapılarını açacağını” söylüyor...
Tıs yok...
***
Bu kadar mı önemsiz bir mesele bu...
Bu kadar mı bizleri, çocuklarımızı, torunlarımızı, ülkemizi ilgilendirmiyor...
***
Araştırmalar, halkın yüzde 70’inin Suriye politikasını yanlış bulduğunu ortaya koyuyor...
Onun en ağır sonucu olan 2.5 milyon Suriyeli konusunda halk ne düşünüyor diye merak eden yok...
Ama bilin ki vatandaş evinde konuşuyor...
***
Öyleyse medya niye konuşmuyor...
Eskiden daha mı demokrattık...
Daha mı cesurduk...
***
Yoksa...
Şimdi demokrasi yok...
Ve bizler daha mı korkağız...
***
Veya...
Umurumuzda bile değil...
BIRAK BU LAGALUGAYI, YA ‘DOLDURUŞA GETİRİLDİK’ DE YA DA ‘DOLDURUŞA GETİRDİK’
SİLİVRİ’de bir insanlık enkazı yatıyor...
İnsanlar yıllarca boş yere yatırılmış...
Altı yaşında kız çocukları kapılarda soyularak aranmış...
İnsanlar intiharlara sürüklenmiş, ölümlere terk edilmiş...
Türk ordusunun şerefli subaylarına atılmadık iftira bırakılmamış...
Donanması denize açılamaz hale getirilmiş...
***
Adamın biri çıkmış hâlâ utanıp arlanmadan “Serbest bırakılanlar darbe hazırlığı yapıyor” diyor...
Üstelik de manşet üçkâğıdı yapıyor.
Manşette kesin ifade:
“Darbe hazırlığı yapıyorlar...”
Yazıya geçiyorsun, “Eminim şu an darbe hazırlığı yapıyorlardır...”
Delil...
Delile ne gerek var ki, arkadaş öyle düşünüyor.
Hem polis, hem savcı, hem de kararı vermiş.
Onun keyfi düşüncesi, kesin hüküm kudretinde...
***
Silivri mezalimi, o kapkara ara dönem işte bu kafadan feyiz aldı...
Herkes onların gözünde darbeciydi...
Bir tek onlar tertemiz, pirüpaktı...
***
Hayır kardeşim...
Sizdiniz kötü olan...
Bu kafa yolu açtı onca kumpasa, onca zulme...
***
Susun artık.
Artık sizden beklediğimiz sadece biraz utanmanız...
Artık sadece “Dolduruşa getirdik” veya “Dolduruşa getirildik” deme hakkınız var...
NOT: Kimdir diye sorarsanız, T24 sitesine konuşmuş. Türkiye’nin en büyük hukuk zulmünü yaratanlara destek veren ekipten biri işte...
KEKEÇ KARDEŞİM ‘BEN SİZİ DÖVECEĞİM’ DİYORSUN BAK CEMİL BEY NE DİYOR
BEN Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum.
Diyorum ki:
“Sayın Cumhurbaşkanı... Dış dünyayla barışıyorsunuz, Ortodoks ile barışıyorsunuz, Yahudi ile barışıyorsunuz. Bu ülkenin laik Müslüman’ı ile de barışın...”
Karşı mahalleden Ahmet Kekeç cevap veriyor.
Yazıyı okuyorum okuyorum, çıkarabildiğim mana şu:
“Ben bu kavgaya devam ederim...”
Sen ki edebiyat nedir, şiir, roman nedir bilen insansın...
O mahallede selamlaşabileceğimiz insanlardansın...
Yani sen de böyle diyorsan ben ne diyeyim...
Devam et kardeşim.
Devlet de arkanda, savcı da, polis de, ordu da, hâkim de...
Nişantaşı’na dozerle gir, Kadıköy’ü yerle bir et, Trakya’yı, İzmir’i, Çeşme’yi, Akdeniz’i, Ege’yi, İstanbul’un, Ankara’nın yarısını, Güneydoğu’yu haritadan sil...
Geriye kalan memlekette de huzur içinde yaşarsın...
Ama bak görmüş geçirmiş politikacı Cemil Çiçek ne diyor...
Cumhurbaşkanı’nın danışmanı İlnur Çevik New York Times’a ne demiş...
Bir zahmet bugün Hürriyet’in manşetine bakıver.
KADININ ‘RAF ÖMRÜ’ NEDİR
ÖNCEKİ gece “Alfie” filmini kim bilir kaçıncı defa seyrederken, bugüne kadar farkına varmadığım bir cümleye takıldım.
Filmin kahramanı Alfie, seyirciye dönerek şöyle diyor:
“Kadının raf ömrü erkekten kısadır...”
Öyleyse erkeğin raf ömrü nedir...
Eskiden şöyle bir laf vardı:
“Kadının 40’ı erkeğin 50’sidir...”
Bence asıl bu lafın raf ömrü bitti...
Zaten kadından kadına koşan Alfie’nin sonu da daha 40’lı yaşlarına gelmeden, 50 yaşındaki Susan Sarandon’un elinden oluyor...
ERGUN HOCAM DURUM BU KADAR MI KÖTÜ
PROF. Ergun Özbudun’u öğrencilik yıllarımdan beri tanırım.
Türkiye’nin en itibarlı anayasa profesörlerinden biridir.
Demokrasiye olan inancını kimse sarsamaz...
Mahalle baskısına direnebilen bilim insanıdır.
Dün New York Times’a söylediği şu cümleyi okudum:
“Türkiye büyük bir hızla kayalıklara doğru gidiyor...”
Arkasından ekliyor...
“Bizim için dua edin...”
Ergun Hoca bile böyle diyorsa eğer...
Cümlemi tamamlayamayacağım...
FATİH’İN BAYRAM FOTOĞRAFINA ‘LİKE’ KOYABİLİR MİYDİM
FATİH Altaylı Instagram’a 2 bayram tebriki fotoğrafı koymuş.
Biri kadınlara...
Harika güzel bir erkek fotoğrafı.
Arkadan çekilmiş ve çıplak...
Öteki de erkeklere... O da çıplak bir kadın.
Vallahi ben ikisini de çok sevdim.
Ama bir erkek, bir erkek fotoğrafına “like” (beğendim) işareti koyabilir mi...
Fatih’e, “Hande’ye bir sor” dedim...
Cevap gelmedi...
Tansu’ya sordum.
“David heykelini beğenen erkeklere sor” dedi..
Karar veremedim, o yüzden “like” koymadım.
SARAY’IN BOYUTLARI
NEW York Times’taki makalede şöyle bir şey anlatılıyor.Cumhurbaşkanlığı Sarayı o kadar büyükmüş ki çalışan personel bir yerinden ötekine minibüslerle gidiyormuş...Gidenlere soruyorum...Gerçekten bu kadar mı...
İKİNCİ GÜN NEŞESİ
- Bayramın ikinci günü için neşeli ve ritmi harika bir şarkı.
Redondo and Bolier: “Every single piece”
Paylaş