Paylaş
Yazısının başlığı şöyle:
“The massacre the Turkish media would like Kurds to forget.”
Türkçesini mi istiyorsunuz, buyrun:
“Türk medyasının, Kürtlerin unutmasını istediği katliam.”
Türk medyası dediği de, benim yazım.
Bir yazıdan çıkıp bütün Türk medyası için böyle bir genelleme nasıl yapılır bilmiyorum.
Takdir sizin.
Bu yazıyı da, Nicholas Birch adlı yazara açık mektup olarak yazıyorum.
* * *
Kardeşim,
Lütfen bu konuda aradan çıkın.
Bizi bir süre kendi vatandaşlarımızla baş başa bırakın.
Bırakın; Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkleri ile Kürtleri, bir süre baş başa kalsınlar.
Konuşsunlar.
Bakın, güzel güzel konuşmaya başladık.
Bana Roj TV’den bile canlı yayına çıkma teklifi geldi.
Biz 30 yıldır ilk defa, bu meseleyi enine boyuna konuşuyoruz.
Daha yeni sizin vatandaşınız olan U2’nun konserinden geldim.
Orada İrlanda bayrağını hep birlikte alkışladık.
Siz de lütfen gölge etmeyin, başka bir şey istemiyoruz.
Çünkü yazımı size ya yanlış çevirmişler, ya da işinize böyle geldiği için bu yarayı ha babam kaşıyorsunuz.
Bakın size bir kere daha anlatayım.
* * *
Biz çektiğimiz acıları, elbette hatırlayacağız.
Hatırlayacağız ki, bir daha bu hataları yapmayalım.
Ama aynı zamanda unutmak istiyoruz.
Unutmazsak, bu hafıza bizi rahat bırakmaz. İçimizdeki öfke, hatta intikam duyguları canlı kalır.
O yara kabuk bağlamaz, hep kaşıya kaşıya kanatırız.
Benim söylemek istediğim budur.
Yine karşımıza o “40 bin kişinin katledilmesi” meselesini getiriyorsunuz.
O zaman biz de durmadan, katledilen bebeklerden, askerimizden, bombalanan mağazalarda hayatını kaybeden kadınlardan, çocuklardan, Kuşadası’nda, Marmaris’te, Antalya’da, Bodrum’da patlayan bombalarla hayatını kaybeden insanlardan mı söz edelim?
Biz bu tarihi sorunu çözmeye çalışıyoruz.
Kusura bakmayın, sizin 19’uncu yüzyıldan kalma oryantalist ideallerinizi tatmin etme lüksümüz yok.
Belki de tarihimizde ilk defa, siyasi bir cesaretle, açık bir tartışmayla, yüreklice bunun üzerine gidiyoruz.
Kenara çekilin, biz geçelim.
Her acının üzerine bir anıt dikerek nereye varacağız?
Hadi bugün sorunu dondurduk; anneler, kundaktaki bebelere her gece “Alınacak intikamlar var” ninnisi mi söyleyecek?
Herkes sadece kendi yasını tutacaksa, herkes her akşam kendi evinde intikam yemini edecekse, doğacak çocuğuna bu
Bağıralım, kim kimi bitirirse...
* * *
Evet, bugün için böyle girişimlerin hepsi için büyük harflerle “ŞOV”dur diye yazıyorum.
Evet, “Unutalım ama hatırlayalım” diyorum.
Her acı üzerine bir anıt dikmek kolaydır.
Hele hele belediye imkânlarıyla bunu iki günde yaparsınız.
Ama bugün bu sorunu köklü biçimde çözersek, yarın bir gün, ortak acılar üzerine ortak anıtlar dikeriz.
En iyi hatırlama biçimi budur.
Aynı ülkede, aynı bayrak altında yaşayacaksak, bu üniter duyguyu yaratmamız gerekir.
O yüzden, lütfen, lütfen çekilin aradan...
Yıllardır ilk defa baş başa kaldık ve baş başa konuşuyoruz.
Bunu zehirlemeyin.
Paylaş