Paylaş
Güzel isim ama itirazım var.
İngilizce veya başka Hint Avrupa dillerinde telaffuzu sorun yaratabilir.
“Kakabey” olarak söylenir ve bu da yanlış anlamalara yol açar...
Onlar eğlenir biz üzülürüz...
*
Nagehan Alçı ilk kadın “cacahatun” olmaya adaylığını koymuş.
Ona da tavsiye etmem...
Onun nasıl telaffuz edileceğini buraya yazamam ama güzel bir kadın için İngilizce böyle bir telaffuz pek hoş olmaz...
Hiç olmazsa “jajabey” diye yazalım.
*
Benim önerim şu...
Ziya Gökalp’in soyadı...
Hem “gök” var, hem “alp”...
Kadın astronot için de “gökhatun” veya “göksana”...
Yani “gök asenası”...
*
Ay’a sert iniş kavramını hiç bilmiyordum.
Mustafa Varank’ın açıklamasını okudum biraz aydınlandım.
Anlayınca da o konuda da bir fikrim oluştu.
Sert iniş için banko cacabey adayım Atilla Taş...
Taş gibi iniş yapar.
Adını da Atilla Aytaşı yaparız...
RENKLİ KİŞİLİĞİNDEN VAZGEÇMEMEK, ALLAH HEPİMİZE BUNU NASİP ETSİN
DÜN en hoşuma giden ikinci konu “Medyada ciddiyet”...
Haber Türk kanalındaki tartışmayı pür dikkat izliyorum.
Kanalın haber sunucularından Hande Sarıoğlu oryantal dans yaparken çektiği videoyu Instagram hesabından paylaşmış.
*
Kanal da bunu “markanın ciddiyetine uygun görmemiş” ve sunucuyu uyarmış. Sonra yapılan görüşmeler sonunda Sarıoğlu kanaldan ayrılmış.
Yaptığı açıklama şu: “Kanal yönetimi beni daha önce uyardı. Kanalın bir ciddiyeti, ağırlığı var dedi. ‘Daha dikkatli olmalısın’ dedi. Ben renkli bir kişiliğim, bu renkli kişiliğimden vazgeçmeyeceğimi söyledim, karşılıklı anlaştık. İstifamı verdim.”
*
İçimden helal olsun dedim. Dediğim an da çalıştıkları kanalların “ciddiyetini” temsil ettiği iddia edilen haber sunucuları gözümün önünde resmi geçit yapmaya başladı.
Nedense birden gülmeye başladım.
*
“Ciddiyet” öyle bir kelime ki... Siz de bir deneme yapın.
Mesela tartışma programlarına çıkan bazı kişileri gözünüzün önüne getirin.
Hani ciddi ciddi memleket meselelerini tartıştıklarını zanneden kişileri... Yani şimdi, oryantal dans yapan ve “Renkli kişiliğimden vazgeçmeyeceğim” diyerek karakterini savunan bir kadın mı...
Yoksa o talking heads mi (konuşan kafalar)...
*
Kendi payıma işini kaybetme pahasına “Renkli kişiliğimden vazgeçmeyeceğim” diyen bir kadının sunacağı haber, o binlerce konuşan kafanın ağzından çıkan zırvalardan çok daha ciddi ve ikna edici geliyor bana...
*
Bence kanal yanlış bir şey yapmış.
BEN 20 YIL BOYUNCA HANGİ RENKLİ KİŞİLİKLERİMDEN VAZGEÇMEDİM
- “Genel yayın yönetmeni Türk popçularıyla ilgili yazı yazmaz” dediler, vazgeçmedim.
- Ankara bürosunun başındayken, haber atlatınca hep birlikte büroda yüksek volüm Türk popu çalıp hep birlikte dans ettik.
Ciddi olun dediler, olmadık.
- Hayatım boyunca en büyük idealim genel yayın yönetmenliği koltuğuna tavşan kardeş kıyafeti ile oturmak dedim.
Oturamadım ama bu idealimden asla vazgeçmedim.
HINCAL ABİİİİ… HOŞ GELDİN BİZ TIKTIKÇILARIN ARASINA
DÜN benim için çok mutlu bir gündü.
Hıncal Abi de artık bize katıldı...
Sabah’taki köşesinde streaming kanallarından birinde yayınlanan bir filmle ilgili yarım sayfa yazı yazmış.
Adını vermeyeyim reklama girer, bir streaming kanalını öve öve bitiremiyor.
Yazıda o kadar güzel bilgiler var ki...
Hepsi benim için yeni bilgiydi...
*
O platformun kaç filmi Oscar’a adaymış, abone sayısı kaçı geçmiş. Hangi dizileri varmış.
Samimi söylüyorum yazıdan çok şey öğrendim.
Üstelik sabaha kadar uyuyamamış ve bu kanalın başında kalmış.
*
Ne var bunda diyeceksiniz...
Hıncal Abi Spotify, Netflix, Hulu, Amazon Prime, Apple Plus, BluTV gibi streaming platformlarla ilgili yazılara çok kızıyordu.
Bunu yazanlara “Tıkçı” deyip girişiyordu.
*
Hıncal Abi ben Spotify’cıyım... Sen de anladığım kadarı ile Netflix’çi olmuşsun...
Biliyorsun değil mi, ikisi de aynı sistem.
Biri müzik streaming platformu öteki video...
İkisi de “tıklama” olayı yani...
O nedenle streaming gerçeğini kabullenmesi Türk medyası için yeni bir dönemin başlangıcıdır.
*
Özdemir İnce’nin edebiyat medyası üzerine bir lafı vardı:
“Eğer Doğan Hızlan bir yerdeyse orası meşrudur...”
Ben de diyorum ki...
“Eğer Hıncal Abi bir yerdeyse orası meşrudur...”
Dolayısıyla ben de artık rahat rahat Spotify yazarım...
Hıncal Abi hoş geldin biz “tıktıkçıların” arasına...
SEVİYELİ POLEMİK
HINCAL ABİ İLE İLK TIK TARTIŞMAMIZ
HINCAL Abi streaming dünyasına çok hızlı girmiş. Dünkü yazısında bir gecede seyrettiği dizi ve filmleri yazmış ki... Ben bu konuda fanatik manyağım sayılıyordum ama beni fena halde sollamış.
Vallahi bir gecede kaç film ve dizi seyretmiş çıkaramadım.
Ama şurası kesin...
Benim Spotify’da müzik dinleme zamanımın on katını bile geçmiş. Böyle giderse şuraya yazıyorum iki hafta içinde Türkiye’nin “tık şampiyonu” olur.
*
Hıncal Abi böyle bir streaming tutkunu olunca bugünlerin konuşulan dizisi “50 Metrekare”yi izlemiş.
Kadere bakın ki dün o film konusunda ikimizin de yazısı yayınlandı. Yeni streaming yazarımız Hıncal Abi film için görüşünü şöyle ifade ediyor:
“Ba-yıl-dım...”
Bense “Ba-yıl-madım...”
Ama çok mutluyum...
Hıncal Abi ile çok tatlı ve yaratıcı bir “tık rekabeti” başlıyor.
İTALYAN MÜZİĞİ SEVENLERE YENİ BİR LAURA PAUSINI
LAURA Pausini son 10 yılda keşfettiğim ve çok sevdiğim İtalyan şarkıcılardan biri. Geçen hafta streaming platformlarına konan “Io Si (Seen)” adlı şarkısını çok sevdim.
Hem çok güzel bir kadın hem de çok iyi şarkıları var. Akdeniz’den güzel bir kadın sesi özleyenlere tavsiye ederim.
Paylaş