Paylaş
Onda da, “Atatürk’le dalga geçmek” iddiasıyla suçlandım.
1963 yılının 10 Kasım günüydü. Okulun Yunan sütunlu girişinin önündeki bahçede toplanmıştık.
Herkes siyah elbiseleriyle okula gelmişti.
* * *
Ben de siyah giymiştim.
Ama biraz farklıydı.
Bir kere kravatım yoktu. Siyah dik yaka bir kazak giymiştim.
Altında siyah bir pantolon, ayağımda ise siyah botlar vardı.
Asıl ayrıştırıcı özelliğim ise bütün alnımı kapatan uzun saçlarımdı.
Yani üzerimdeki matem elbisesi değil, düpedüz Beatles kostümüydü.
Siyah elbiseler giymiş bir öğretmen, ağlayarak Atatürk’ü anlatıyordu.
Bense durmadan dalga geçiyordum.
* * *
Törenden sonra bir öğretmen gelip beni aldı ve müdürün odasına götürdü.
Sıkı bir azar işittim...
Müdür, “Bu olayı siciline geçirirsem başına ne gelir biliyor musun” diye sordu.
Endişeli bir ifadeyle yüzüne baktım.
“Askerlik yapamazsın...” diye devam etti.
Bunun ne anlama geldiğini anlamasam da korktum.
* * *
Olayı babama hiçbir zaman söylemedim.
Demokrat Partiliydi, İnönü’ye çok kızardı...
Ama çok kuvvetli bir Kurtuluş Savaşı bilinci vardı. Sıkı bir Cumhuriyetçiydi.
Atatürk onun için en büyük şahsiyetti...
O zamanlar merkez sağ siyasetçileri ve yazarları da Cumhuriyet ilkelerine bağlıydı ve Atatürk’e büyük saygı ve sevgi duyuyordu.
Sonra yıllar geçti. Yaşadıklarım, gördüklerim, gezdiğim yerler,
öteki Müslüman ülkeler, Fransa’daki eğitim yılları beni Cumhuriyet’e
daha da çok bağladı.
Gözümdeki Atatürk hep büyüdü.
O büyüdükçe ben büyüdüm...
Bugüne kadar Cumhuriyet Bayramlarında, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarda fazla özel yazı yazmadım.
Bugünse içimde öylesine
büyük bir Cumhuriyet’i yazma
tutkusu var ki...
Aklıma ve kalbime başka hiçbir konu gelmiyor.
* * *
Şuna bütün kalbimle inanıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Fransız İhtilali kadar büyük bir zihniyet devrimidir.
Bakmayın siz o Cumhuriyet’i eleştirenlere...
Onların esamisi daha şimdiden okunmuyor, yarın isimlerinin baş harfi bile kalmayacak.
Bugün kendini dev aynasında görenler, “kibrin şehvet anaforunda” sonu ve yolu belli daireler halinde dönüp de bunun zaferin baş döndürmesi olduğunu anlamayanlar daha bugünden mazidir.
O mazinin tek istikbali ise tarihte bir zerre olmaktan ibarettir.
O nedenle bugün hayatımda hiç olmadığı kadar büyük bir coşkuyla haykırıyorum.
“Yaşasın Cumhuriyet...”
Yaşasın Atatürk...
Yaşasın bütün İslam dünyasının parlayan tek yıldızı...
Türkiye Cumhuriyeti...
O Cumhuriyet ki, elbet bir gün hak ettiği gerçek demokrasisine de kavuşacak...
Benim için Cumhuriyet 12 maddelik bir duygudur
-Benim için Cumhuriyet: Beni huzurlu, modern, açık fikirli bir şehirde hayata başlatan rejimdir.
-Benim için Cumhuriyet: Önümdeki çıtayı, Batılılaşma, medenileşme, demokratikleşme ideallerinin en yükseğine koyan idealler olimpiyatıdır.
-Benim için Cumhuriyet: Babası ölünce ilkokul ikinci sınıftan ayrılarak çalışmak zorunda kalan ve bütün hayatı boyunca bana, “Dört kızıma yapamadığım hiçbir şeyi, sağlayamadığım hiçbir imkânı sana da yapmam” terbiyesini veren, medeni bir babayı yetiştiren rejimdir.
-Benim için Cumhuriyet: En parasız yıllarımızda, bana parasız bir ilk, orta ve lise eğitimi sağlayan, parasız bir üniversite eğitimi veren...
Verdiği bursla bana Paris’te doktora imkânı sağlayan devleti kuran büyük ihtilalin adıdır.
-Benim için Cumhuriyet: Tek parti iktidarı olarak kurulup, sonra kendi gönül rızası ile çok partili rejime geçen, öteki Müslüman ülkeler krallıklarla, emirliklerle, diktatörlerle yönetilirken, yarım asır boyunca seçim sandığını demokrasinin namusu olarak taşıyan, taşıtan rejimin adıdır.
-Benim için Cumhuriyet: Öteki Müslüman ülkeler, diktatörlerini 30 yıl koltuklarında huzur içinde oturturken, darbeci subaylarını en geç 2 yıl içinde sandığı yeniden halkın önüne koymaya zorlayan iradeyi yaratan zihniyetin öteki adıdır.
-Benim için Cumhuriyet: Kadına, birçok Avrupa ülkesinden bile önce oy hakkı, pantolon giyme hakkı, çalışma hakkı verecek kadar ileri zihniyeti yaratan iklimdir.
-Benim için Cumhuriyet: Bana “itiraz” etmeyi, körü körüne inanmamayı, kendi yolumda yürümeyi, yürürken kin tutmamayı, kötüyü unutmayı, iyiyi hep hatırlamayı, başkalarının hayat tarzlarına saygı göstermeyi, esnek ve hoşgörülü olmayı, ama altına inilmeyecek çizgileri iyi çizmeyi öğreten manevi bir öğretmendir.
-Benim için Cumhuriyet: Bölgemizdeki bütün ülkeler paramparça olurken, farklı aidiyetleri, kimlikleri, renkleri Türkiye adını verdiğimiz bu ülkede 90 yıl boyunca bir arada tutan manevi bir bağın adıdır.
-Benim için Cumhuriyet: Onu yerden yere vuranların, sevmeyenlerin, inkâr edenlerin bile özgürce sandığa gitmesini, oradan aldığı yetkiyle iktidar koltuğuna oturmasının yolunu açık tutan bir demokrasinin zeminidir.
-Benim için Cumhuriyet: Bu milletin en büyük zaferidir...
-Benim için Cumhuriyet: Nasıl ki, harabeye dönmüş bir ülkeden, enkaza dönmüş bir halktan, büyük bir devlet ve millet yaratmışsa...
Bu “kuruluş” idealini, bu “varoluş” ülküsünü ilelebet yaşatacak olan ışığın ve umudun büyük harflerle yazılmış soyadıdır.
Kibir desen, Kuran’da bile yazan bir günahtır, geçer...
Güç desen, ebedi değildir. Sadık hiç değildir.
Ya kendi kendine ihanet edersin, ya bir başkası sana...
Ya da bir gün ezdiklerinin, mağdur ettiklerinin ahı tutar
ya da bir gün güvendiğin dağlara kar yağar.
Herkes, hepimiz geçeriz...
Bu Cumhuriyet dersen...
İşte o ilelebet payidar olacaktır.
Daha nice 90 yıllara...
Paylaş