İkinci değil birinci bahar

DÜN sabah kahvemizi içerken eşim o fotoğrafı göstererek, ‘Gençlik halinden bile daha güzel’ dedi.

Gösterdiği fotoğraf, dünkü Hürriyet’in birinci sayfasındaki Filiz Akın’ın fotoğrafıydı.

Aynı görüşteyim.

Benim için son günlerin en güzel haberi buydu.

Gerçekten başlıktaki gibi tam bir ‘hayata dönüştü’.

Ben de aynı şeyi düşünüyorum.

Bugüne kadar bu kadar güzel bir Filiz Akın fotoğrafı görmedim.

Bu kadar güzel bir sima, bu kadar oturmuş bir yüz ifadesi ve bu kadar hoş bakan gözler.

Güzellik, tevekkül ve direnme gücü.

İnsana ait bu üç özellik nasıl olur da böylesine barışık bir terkipte bir araya gelebilir.

Hepsi var.

Olmayan tek şey kötü olanlar.

O kötü hastalıktan sanki hiçbir iz kalmamış.

Sema Denker’in röportajını sonuna kadar okudum.

Konuşan kadın da duran kadın kadar güzel.

‘Hayal kırıklıklarını biriktirmemek lazım’ diyor.

Çok doğru.

Siz de kendi arşivinizdeki bütün öteki duyguları ekleyin.

‘Kinleri, intikam duygularını, kıskançlıkları’, ne bileyim aklınıza gelebilecek bütün öteki kahredici, yıkıcı, yıpratıcı duyguları ekleyin.

Sonra güzel bir bahar temizliği.

Hepsini kapının önüne koyun. İster çöpçüler alsın, ister bu kötü duygulara ihtiyacı olan çöp adamlar, çöp kadınlar.

Yeter ki sizde kalmasın.

Eve bir ferahlık, beyazlık gelsin.

Filiz Akın’ın evine bahar şimdiden gelmiş.

Filiz Akın, bizim kuşağımızın o Ankara Kolejli güzel kızı.

Sarışın güzel kız...

Modernitenin doğuşunu haber veren ilk sarışın ikonamız.

Güzellik, iyilik ve zekáyı birleştiren sarışın Mona Lisa’mız.

Şimdi daha kış henüz başlamışken, bize baharı getiriyor.

İkinci bahar mı...

O laf çok klasik ve anlamsız kalır.

İkinci bahar demeye bile içim elvermiyor. Bu basbayağı birinci bahar.

Birincisinden güzel bir bahar.

Fotoğraflara bakarken aklıma ne geldi biliyor musunuz?

Allahım, inşallah yakın bir gelecekte Duygu Asena’nın da böyle güzel bir fotoğrafını birinci sayfanın tepesine koyarız.

İlle de Harvard’lı olmak gerekmiyormuş

SOVYETLER Birliği’nin yıkıldığı yıllarda, ben Hürriyet’in Moskova Büro şefliği görevini de yürütüyordum. Bütün dünyada Rus imparatorluğunun bittiği yorumları yapılıyordu.

O günlerde rahmetli Turgut Özal’la yaptığımız bir sohbette, Sovyetler Birliği’nin dağılabileceğini, ama Rusya’nın yine süper güç olacağını söylemiştim. O günden bu yana hep Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini yazdım.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu gerçekçi politikasının sonuçlarını almaya başlıyoruz.

Diplomaside şahsi dostluklar çok önemli.

Ve Başbakan bu ilişkileri gerçekten çok iyi ve sonuç alıcı şekilde kullanıyor.

Başlarda bölgemizde izlediği çok boyutlu dış politika konusunda kafamda bazı soru işaretleri vardı.

Ama itiraf edeyim bu politikaya ben de inanmaya başladım.

Kasımpaşa’dan böyle uluslararası bir lider çıkacağına kim inanırdı.

Demek ki çaplı bir lider olmak için ille de Harvard mezunu olmak gerekmiyormuş.
Yazarın Tüm Yazıları