Yine herkesi şaşırttı ve 40 yaşı için soyunmaya karar verdi.
Fotoğrafları Nihat Odabaşı çekti.
HELLO! dergisinde yayınlanıyor.
Eminim yine bazıları "Gazetecilik ne hallere düştü" diye bağırıp çağıracak.
Başka bazıları da, "Ayşe, yıllar boyunca bizlere neleri kabul ettirdi, neleri normalleştirdi, bizi nelere yüreklendirdi" deyip, ona bir kere daha hayran olacak.
Eminim çok konuşulacak.
Ayşe niye soyundu? "40 yaşıma geldim ama hálá güzelim" demek için mi?Yoksa, Tuğba Özerk’in şarkısındaki gibi, "Ben bu yaştan sonra hizaya gelsem ne olur" diyerek, gazeteciliğe başladığı günden beri kendisini kabul edemeyenlere bir kere daha nanik yapmak için mi?
Ne fark eder, Ayşe soyundu.
Onu da yaptı.
* * *
Pazartesi akşamı, Levent Loft binasındaki Fratelli La Bufala restoranda küçük bir "Reservoir dogs" gecesi düzenledik.
Daha doğrusu Ahmet Hakan’ın kolunun kırılmasını kutladık.
Hürriyet Yayın Koordinatörü Fikret Ercan, Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci, Hürriyet İnternet’in başında harikalar yaratan Fatih Çekirge ve ben.
Uğur Cebeci, her zaman olduğu gibi hepimizde bir arıza bulup bizi fırçaladı.
Ahmet Hakan biraz geç geldi.
Sırtım kapıya dönük oturuyordum.
Bir ara Fatih’in yüzündeki şaşkınlık ifadesini gördüm.
Geriye baktığımda bu şaşkınlığın nedenini anladım.
Ahmet Hakan ağır adımlarla kapıdan giriyordu.
Görüntüsü şöyleydi:
Kavuniçi bir tişört.
Dizlerinin hemen altında biten kavuniçi bir şey.
"Şey" diyorum, çünkü anında "Haşema mı" yoksa "Abercrombie mi" tartışması başladı.
Sonra kolunu askıda tutan şeye baktık.
O da, uzay teknolojisi ile Robocop polisi aksesuvarı arasında bir şey.
Ayaklarında ise mokasen.
Ben, "Buna parmak arası terlik daha iyi giderdi" dedim.
O akşam çok güldük.
Sanem Altan da bize katıldı.
Ondan izin alarak, iğrenç erkek geyikleri yaptık.
Kendi kendimizden utandık, duramadık yine devam ettik.
Beş dananın "Reservoir köpekleri" muhabbeti çok hoşumuza gitti ve fasıl gecelerine alternatif "Reservoir geceleri" düzenlemeye karar verdik.
Kimleri davet etmeliyiz diye uzun uzun tartıştık.
Fasıl geceleri kadar kalabalık bir isim listesi çıkaramadık.
Ahmet Hakan’ın o kıyafet içinde fotoğraflarını çektik.
Yayınlamama kararı aldık.
Bu fotoğrafların emekli bir subayın evrakı metrukesi arasından çıkma ihtimalini de göz ardı etmedik.
Tabii bu muhabbetin bir ortam dinlemesine meze olması ihtimalinden de söz ettik.
* * *
Hürriyet Sitcom’dan kısa haberlere geçiyorum.
Başyazarımız Oktay Bey, kravatı tamamen atmaya hazırlanıyor.
Geçen yıl cumartesi günleri kravat takmamaya başladı.
Şimdi cesareti arttı, yavaş yavaş hafta içi denemeleri de yapıyor.
Bekir Coşkun’un eşi Andre zatürree oldu.
Kıdemli bir hasta olarak, ona yaz zatürreesi hakkında bütün bilgileri verdim.
Bu arada, Postal büyüdü, serpildi, çok yakışıklı bir köpek oldu.
Hurriyet.com.tr’de yetişen Yonca Tokbaş, Kelebek’te de yazmaya başladı.
Bir türlü büyüyemeyen memelerini yazdı. Hepimiz çok güldük.
Torunum Sinan Ali, Türkçe’de harikalar yaratmaya devam ediyor.
"Anne bir soru söyleyeceğim" diye başlayan dil arayışlarını, geçen sabah Borgesvari bir soruyla devam ettirdi:
"Anne dün gece odama bir rüya geldi. Sen de gördün mü?"
Devam sayfalarımızın editörü Ayça, çok iyi bir dalgıç oldu.
Dünyanın her tarafında dalıyor ve bizlere denizlerin muhteşem renklerini taşıyor.
Düzeltme servisimizin başı Recep, başka bir yerde çalışmak üzere, aramızdan ayrıldı.
Onun, sakin, hepimize huzur ve güven veren yüzünü, duruşunu, sessiz arkadaşlığını daha şimdiden aramaya başladık.
Güneri Cıvaoğlu telefon etti. Bir davetteymiş, kolumdaki dövme gündeme gelmiş.
Kolumdaki Japon alfabesinin harflerinin ne anlama geldiğini sordu.
"Çok uzun bir hikáyesi var. 15 sayfa yazdım. İsterseniz göndereyim, sabrınız varsa okuyun" dedim.
* * *
Hürriyet dünyasında hayat devam ediyor.
Aramıza gençler katılıyor, bir kısmımız büyüyor, bir kısmımız yaşlanıyor.
Hürriyet’i, siyasetin dar kalıplarına sıkıştırılmayı reddeden, gazeteciliği hayatın bütün renklerine yayan, ezber bozan, put kıran, cüretli insanlar yapıyor.